Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

OMCT Küresel İşkence Endeksi’ni açıkladı:

Cezaevlerinde keyfilik sürüyor, umut hakkı ihlal ediliyor

OMCT Küresel İşkence Endeksi’ni açıkladı:

Türkiye’nin “yüksek risk” işkence ve kötü muamele kategorisinde sınıflandırıldığı raporda, keyfi tutuklamalar, polis şiddeti ve cezasızlık, uygulanmayan AİHM kararları, cezaevlerinde doluluk ve işkence, umut hakkı ve Öcalan’ın durumu da yer aldı.

HABER MERKEZİ – İşkenceye Karşı Dünya Örgütü (OMCT), SOS-İşkence Ağı’ndaki 200’den fazla yerel grupla birlikte hazırladığı ve 26 ülkenin gözlemlendiği Küresel İşkence Endeksi raporunu 25 Haziran’da açıkladı.

×Küresel İşkence Endeksi 2025, dünya çapında 26 ülkede işkence ve kötü muamele riskini değerlendirmek üzere tasarlanmış ilk analizdir.

OMCT: BM YASAĞINA RAĞMEN İŞKENCE YAYGIN OLARAK SÜRÜYOR

OMCT yaptığı açıklamada, Küresel İşkence Endeksi’ni “işkence ve kötü muamele riskini ortaya çıkaran çığır açıcı bir araç” nitelendirerek, “BM İşkenceye Karşı Sözleşmeyi onaylayan 175 ülkeye rağmen, işkence polis karakollarında, cezaevlerinde, protestolarda, silahlı çatışma bölgelerinde ve rutin kolluk kuvvetleri operasyonlarında yaygın olarak devam etmektedir” dedi.

Rapora dair konuşan OMCT Genel Sekreteri Gerald Staberock, “Küresel İşkence Endeksi, artan otoriterlik, kutuplaşma ve eşitsizlik dönemlerinde hukukun üstünlüğünün direncinin bir barometresidir. Toplumlarımızın gerçekte ne kadar adil, sağlıklı ve güvenli olduğunu yansıtmaktadır” dedi.

26 ÜLKEDEKİ İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE ANALİZİ

Raporda yer alan 26 ülke Arjantin, Bahreyn, Belarus, Kamerun, Kolombiya, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, El Salvador, Etiyopya, Honduras, Macaristan, Hindistan, Endonezya, İtalya, Kırgızistan, Libya, Malezya, Meksika, Moldova, Nijerya, Pakistan, Filipinler, Rusya, İspanya, Togo, Tunus ve Türkiye olarak duyuruldu.

Endeks büyüdükçe daha fazla ülkenin dahil edileceği raporda 26 ülkedeki riskler, işkence ve kötü muamele analiz ediliyor.

TÜRKİYE’DE ‘YÜKSEK RİSK’ İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE

Raporda Rusya, Etiyopya, Libya ve Belarus “çok yüksek risk”li olarak sınıflandırılırken, Türkiye “yüksek risk” kategorisinde yer aldı.

Rapora göre 2023 ve 2024 yıllarında toplanan verilere dayanarak Türkiye yüksek işkence ve kötü muamele riskiyle karşı karşıya olarak sınıflandırılmaktadır:

“Özellikle terörle mücadele operasyonları ve siyasi muhalefet bağlamında izleme organları sivil toplum, medya ve uluslararası kuruluşlar tarafından yaygın bir şekilde belgelenen endişe verici derecede yüksek sayıda işkence ve kötü muamele vakası bulunmaktadır.”

TMK’NİN KÖTÜYE KULLANILMASI

OHAL düzenlemelerinin sivil toplum ve muhalefeti bastırmak için kalıcı hale getirildiği belirtilen raporda, “Hükümetin 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nu muğlak terör tanımıyla kötüye kullanması, işkence ve diğer kötü muamele iddialarında artışa neden olmuştur” denildi.

×Örgüt, Türkiye’de raporun hazırlanmasında TOHAV (Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı),  Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) ile işbirliği yaptı.

UYGULANMAYAN AİHM KARARLARI

Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını uygulamadığı için ciddi eleştirilere maruz kaldığı hatırlatılan raporda, “AİHM Büyük Dairesi 11 Temmuz 2022’de insan hakları savunucusu Osman Kavala’nın serbest bırakılması kararına uymadığı için Türkiye aleyhine dönüm noktası niteliğinde bir karar verdi” denildi.

AŞIRI GÜÇ, İŞKENCE VE CEZASIZLIK

Hakların sistematik olarak bastırıldığı belirtilen raporda, “Tutuklamalar sıklıkla bireysel hak ihlallerine yol açmakta, işkence vakaları ve polisler tarafından yapılan fiziksel saldırılar rutin olarak örtbas edilmektedir. İnsan hakları savunucuları ve gazetecilerin bu ihlalleri belgelemeleri ya gözdağı verilerek ya da tamamen yasaklanarak engellenmekte ve şiddetin gerçek boyutu gizlenmektedir” ifadeleri yer aldı.

×Toplumsal gösterilerde kolluk kuvvetleri tarafından aşırı güç kullanılmakta olup göz yaşartıcı gaz kullanımı, göstericilerin kelepçelenmesi ve yüksek basınçlı tazyikli su kullanımı da dahil olmak üzere AİHM tarafından kayda geçirilmiştir. Toplanma hakkı gibi anayasal haklar güvenlik odaklı politikalarla baltalanmakta toplu tutuklamalara ve sokağa çıkma yasaklarına yol açmaktadır. Protestocular genellikle cezalandırıcı bir önlem olarak uzak tıbbi tesislere nakledilirken, polisin hesap verebilirliği işlevsel olmayan araç kameraları ve kısıtlı yasal denetim ile engellenmektedir.

ÖCALAN VE UMUT HAKKI

Raporda son zamanlarda Abdullah Öcalan için de sıklıkla tartışma konusu edilen “umut hakkına” değinilerek, “Müebbet hapis cezasına çarptırılan mahkumlar hapishanede sıklıkla hak ihlallerine maruz kalmakta, bu da kötü muamele anlamına gelebilmekte ve genellikle ölene kadar cezalarını çekmeye devam etmektedir. AİHM, bu yapısal düzenlemenin işkence yasağını ihlal ettiğine karar vermiştir (ÖCALAN/TÜRKİYE (No. 2), Başvuru No. 24069/03, 197/04, 6201/06, ve 10464/07, 18/03/2014 tarihli). Mahkeme’nin kararlarına göre, herkes bir gün özgür olabileceğine inanma ve umut etme hakkına sahip olmalıdır. Belirli süreli cezalara çarptırılan mahpuslar için şartlı tahliye hakkı uygulanmamakta ancak ertelenmektedir” denildi.

CEZAEVLERİNDE DOLULUK VE HÜCRE TİPİ HAPİSHANELER

Raporun devamında, “Türkiye’deki cezaevlerinin koşulları, özellikle aşırı kalabalık, yetersiz sağlık hizmetleri ve savunmasız nüfuslara yönelik muamele konularında önemli insan hakları endişelerine yol açmaktadır. Hapsetme oranı önemli ölçüde artmış bu da cezaevi sistemi genelinde %110’un üzerinde bir aşırı kalabalıklaşma oranına yol açmıştır. Yüksek güvenlikli cezaevlerindeki pek çok mahkum günde 22 saatten fazla süreyle yeterli havalandırmanın olmadığı tek kişilik hücrelerde tutulmakta ve bu durum hücre hapsini andırmaktadır (Kural 44, Birleşmiş Milletler Mahkumlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Asgari Standart Kurallar (Nelson Mandela Kuralları))” denildi.

HASTA TUTSAKLAR İLE İDARE VE GÖZLEM KURULLARI

דCezaevi sisteminde yeterli sayıda sağlık çalışanı bulunmadığından yetersiz tıbbi tedavi uygulanmakta ve nakiller sağlık personeli yerine cezaevi yöneticileri tarafından dikte edilmektedir. Hayati tehlikesi olan hastalıklara sahip mahkumların kamu güvenliği için tehdit oluşturdukları iddiasıyla geçici tahliyeleri reddedilmektedir. Yeni doğum yapmış kadınlar yetersiz koşullar ve yetersiz sağlık hizmeti ile karşı karşıya kalırken gözaltındaki çocuklar gerekli eğitim ve rehabilitasyon desteğinden yoksundur. Şartlı salıvermelerden sorumlu İdari ve Gözlem Kurulları bağımsızlıktan yoksundur ve özellikle insan hakları savunucuları, gazeteciler ve siyasi nedenlerle hüküm giymiş mahpusları etkileyecek şekilde sıklıkla keyfi olarak çalışmaktadır.”

7 BİN 548 İŞKENCE BAŞVURUSU

Türkiye’de kamu görevlilerine yönelik işkence iddialarında soruşturmanın başlayabilmesi için idari ve yerel makamlardan izin alınması gerektiği kaydedilen raporda, “Bu da çoğu zaman eylemsizliğe yol açmaktadır. Şikayette bulunulsa bile soruşturmaların bunu takip etmesi pek olası değildir. Raporlar, son on yılda işkence vakaları için 7 bin 548 başvuru yapıldığını ve geçen yıl bu sayının 781 olduğunu göstermektedir. Ancak Türkiye, işkence ve diğer kötü muamele biçimleriyle ilgili kapsamlı ve ayrıştırılmış istatistikler sağlamamaktadır” denildi.

TÜRKİYE İÇİN 5 TEMEL ÖNERİ

Raporun sonunda “Türkiye’de Değişimi Savunmak: Temel Öneriler” başlığıyla yapılan 5 öneri ise şöyle:

×

  • Tüm Kişilerin Zorla Kaybedilmeye Karşı Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme’yi onaylayın ve tüm vakalarda bağımsız soruşturmalar yapılmasını sağlayın. Ceza Kanunu’nu işkencenin uluslararası tanımıyla uyumlu hale getirin ve işkenceye izin verilebilecek hiçbir istisnai durum olmadığını garanti altına alın.
  • Aşırı kalabalığı azaltmak için tedbirleri uygulayarak ve yeterli sağlık hizmetlerine erişimi garanti ederek cezaevi koşullarının belirlenen standartlara uygun olmasını sağlayın. Buna ek personel istihdamı ve tıbbi bakımla ilgili kararların cezaevi yönetimi tarafından değil, kalifiye uzmanlar tarafından alınmasının sağlanması da dahildir.
  • Kolluk kuvvetleri tarafından yapılan tüm işkence, kötü muamele ve aşırı güç kullanımı iddialarına yönelik hızlı ve tarafsız soruşturmalar yürütmek, bağımsızlığı garanti altına almak, uygun kovuşturma ve mağdurlar için tazminat sağlamak.
  • Kolluk kuvvetleri, sosyal çalışanları, sağlık personeli, avukatlar ve hakimler için lezbiyen, gey, biseksüel ve trans bireylerin karşılaştığı zorluklara özel önem vererek cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin etkili bir şekilde ele alınmasına odaklanan zorunlu eğitim programları uygulayın.
  • Uluslararası standartlara tam uyum sağlamak için 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu yürürlükten kaldırın veya değiştirin. İnsan hakları savunucularının tehdit, misilleme, şiddet ve tacizden uzak bir ortamda meşru çalışmalarını yürütebilmeleri için gerekli güvenceleri uygulayın.

Benzer Haberler