Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Tekne Mezarlığı (Cimetière de Bateaux)

Tekne Mezarlığı (Cimetière de Bateaux)

Oysa Özdemir İnce’nin yazısı, bu çoğulluğu görmeyen tekçi bir zihniyetin inadıyla yazılmış, neredeyse su almış bir tekne gibi… Eskimiş, pas tutmuş, denize bir daha açılmayacak bir ideolojik enkaz gibi duruyor.

Güler YILDIZ

Fransızca’da “tekne mezarlığı”, “cimetière de bateaux” olarak yazılır, “simtiyer dö bato” diye okunur. Bu terim, artık denize açılamayan, bozulmuş, paslanmış, terkedilmiş teknelerin yattığı yerleri anlatmak için kullanılır. Ancak zamanla yalnızca fiziksel değil, düşünsel ve ideolojik çöküşlerin de metaforu olmuştur: “Zamanın geride bıraktığı, işlevini yitirmiş yapılar.”

Bu yazıda sözünü ettiğim tekneler—çoğunlukla ahşap ve güzel olanlar—zamana direnememiş, artık “bi öl” denmiş türden teknelerdir. Aynı durum, toplumların düşünsel sabit fikirleri ve iktidar yapılarına da teşmil edilebilir.

Cumhuriyet yazarı Özdemir İnce’nin bugünkü yazısı, bu “mezarlık” çağrışımını tetikledi. İnce, Ahmet Hakan’ın Demirtaş hakkındaki yorumlarından yola çıkarak, “Türkiye toplumu” ifadesine karşı çıkar, “Türk toplumu” dışında bir kimliği anayasada kabul etmez. Türkiye’nin bir etnisiteler kooperatifi olmadığını, anayasanın 3. maddesinin bunu açıkça belirttiğini ileri sürer.

Ama soralım: Peki neden Türkiye bir “etnisiteler kooperatifi” olmasın?

Türkiye’de ulusal kimlik, anayasal düzeyde “Türk milleti” üst kimliğiyle tanımlanmış; bu ise çok kimlikli toplumsal yapının varlığını inkâr eden, homojenleştirici bir çerçeve yaratmıştır. Süryanilerden Lazlara, Çerkeslerden Hemşinlilere, Ermenilerden Kürtlere kadar tüm topluluklar, bu çerçevede görünmezleşmiştir. Anadilde eğitim talepleri bastırılmış, kültürel haklar sistematik biçimde inkâr edilmiştir.

Oysa Fransa gibi merkezî ve cumhuriyetçi bir devlette bile, bu konuda önemli kırılmalar ve kazanımlar yaşanmıştır. Şimdi bu örneklere bakalım: çünkü asıl ders oradadır.

KORSİKA: CUMHURİYET İÇİNDE ÖZERKLİK TARTIŞMASI

Korsika, Fransa’nın güneydoğusunda Akdeniz’de yer alan özel statülü bir bölge. Korsikaca, uzun yıllar yasaklara ve baskılara rağmen halk arasında yaşatıldı. 1980’lerden itibaren dilin canlandırılması yönünde eğitim reformları yapıldı, ikili dilli (Fransızca-Korsikaca) eğitim modeli kurumsallaştı.

2023’te Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Korsika’da yaptığı konuşmada tarihi bir adım attı: “Cumhuriyet içinde özerklik” teklifini gündeme getirdi. Yani merkeziyetçiliği elden bırakmadan, kültürel ve yönetsel bir özerklik pazarlığı başladı. Tartışmalar hâlâ sürüyor.

BRETAGNE: KELT MİRASINI YAŞATMAK

Bretagne, Fransa’nın batısında, Kelt kültürünün yaşadığı bir bölge. 20. yüzyıl başında Bretonca okulda yasaktı. Ancak 1970’lerden itibaren Diwan adı verilen, tamamı Bretonca eğitim veren özel okullar kuruldu. Bugün bu okullardan mezun olan çocuklar Fransız müfredatını kendi dillerinde alıyor.

1990’lardan itibaren bölgede Bretonca televizyon, radyo ve kültür merkezleri gelişti. Talep artık sadece kültürel değil: 2020’li yıllarda özyönetim çağrıları dile getirildi. Rejyonel bütçelerin yerel halk yararına kullanılmasını isteyen Brittany halkı, Fransa’nın karar alma süreçlerinde daha fazla söz sahibi olmayı hedefliyor.

BASKLAR. SİLAHLI MÜCADELEDEN SİVİL KAZANIMA

Fransa’nın güneybatısındaki Bask halkı, İspanya’daki muadillerinden daha az görünür olsalar da, 1970’lerden itibaren “ikastola” adlı Baskça eğitim veren özel okullarla kimliklerini yeniden inşa ettiler. 1990’larda bu okullar “Seaska” çatısı altında kurumsallaştı.

2017’de bölgedeki tüm belediyeler birleşerek “Pays Basque Agglomération” adlı idari yapıyı kurdu. Bu doğrudan bir özerklik değilse de, kültürel ve siyasi temsil bakımından önemli bir kazanımdı. Bugün Baskça, bölgedeki kamusal yaşamda yeniden yer edinmeye başladı.

ALSACE-LORRAIN (MOSELLE): HUKUKSAL ÖZERKLİK

Fransa’nın kuzeydoğusunda Almanya sınırındaki bu bölge, I. Dünya Savaşı sonrası Fransa’ya katıldı ve özel bir statüyle yönetiliyor. Örneğin burada laiklik ilkesi işlemez: Devlet, Katolik, Lüterci, Kalvinist ve Yahudi din görevlilerine maaş öder.

Eğitim ve hukuk sistemi Paris’ten farklıdır. Almanca kökenli Alsas dili için bölgesel eğitim politikaları geliştirilmiş, kültürel özerklik kabul edilmiştir. Merkeziyetçi Fransa’da dahi bu tür bir çoğulluk mümkündür.

KATALANLAR VE KREOLLER

Fransa’nın güneydoğusundaki Roussillon bölgesinde yaklaşık 150 bin Katalan yaşamaktadır. 1980’lerden itibaren Katalanca bölgesel dil olarak tanınmış, okullarda ve medya organlarında yer bulmuştur. Katalanca, Fransa’nın resmi eğitim sisteminde de seçmeli ders olarak sunulmaktadır.

Guadeloupe, Martinik ve Réunion gibi Fransız denizaşırı topraklarında, halklar Kreol dillerini Fransızcanın yanında konuşur. 1980’lerde Kreol dili resmen tanınmasa da kültürel alanda yaygınlaşmış, etkinlikler ve yayınlar artmıştır. Fransızca hâlâ tek resmi dildir; ama yerel halkın kimliği tanınır, kültürel özerklik desteklenir.

Fransa, tüm kusurlarına rağmen kültürel çoğulluğu yok saymamış, zamanla kendi üniter yapısı içinde yerel kimliklere yer açmıştır. Oysa Türkiye’de hâlâ “Türk milleti” dışında bir kimliğe anayasal düzlemde hayat hakkı tanınmamakta, örneğin Selahattin Demirtaş’ın temsil ettiği siyasi ve kültürel çizgiye dahi varlık zemini sunulmamaktadır.

Demirtaş’ın kullandığı “Türkiye toplumu” ifadesi, bu çoğulluğu kabul etmeye davettir. Oysa Özdemir İnce’nin yazısı, bu çoğulluğu görmeyen tekçi bir zihniyetin inadıyla yazılmış, neredeyse su almış bir tekne gibi… Eskimiş, pas tutmuş, denize bir daha açılmayacak bir ideolojik enkaz gibi duruyor.

Bugün artık toplumları bir arada tutan şey etnik homojenlik değil; eşit yurttaşlık, kültürel haklar ve demokratik temsildir. Fransa gibi merkezî bir devlet dahi bu yönüyle dönüşürken, Türkiye’de hâlâ homojenlik dayatmak, yalnızca siyasi değil, tarihsel olarak da sürdürülemez bir pozisyondur.

Hamiş: Eski ulus-devlet anlayışının yeri artık tekne mezarlığıdır ve çürümesi kaçınılmazdır. Ve ısrarla o teknenin içinde kalmak isteyenler de…

Benzer Haberler