Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

32 yıl sonra Sivas Katliamı I

Kamu düzeni bozulmadı, insanlığa karşı bir suç işlendi

32 yıl sonra Sivas Katliamı I

Sivas Katliamı’nın üzerinden 32 yıl geçti. 33 aydın diri diri yakıldı ama devlet ne suçu tüm boyutlarıyla kabul etti ne de sorumluların tamamını yargıladı. Kurban yakınlarının adalet arayışı zamanaşımıyla, cezasızlıkla ve siyasi sessizlikle karşılandı. Sivas, Türkiye’de cezasızlığın kurumsal bir refleks, inkârın ise yönetim biçimi olduğunu bir kez daha gösterdi.

HABER MERKEZİ– 30 haziran 1993’te Sivas’ın birçok yerinde herkes bu bildiriyi konuşuyordu:

דMÜSLÜMAN KAMUOYUNA

Bismillâhirrahmânirrahim

“Peygamber, mü’minlere kendi canlarından ileridir. Onun hanımları da mü’minlerin analarıdır.” (AHZAB: 6)

Mü’minlere öz canlarından daha ileri olan Allah Resûlü (SAV)’ne ve O’nun temiz zevcelerine, Allah’ın beytine (Kâbe’ye) ve Kitabı Kur’ân’a alçakça küfredilmekte ve mü’minlerin izzet ve namusuna saldırılmaktadır.

Dünyanın bazı bölgelerinde şeytan ve onun yandaşları olan emperyalist kâfirler dinimize ve mukaddes değerlerimize dil uzatmaktadırlar.

Bunun başını ise satılmış, mürted SALMAN RÜŞDİ köpeği çekmektedir. Bu şeytanî oyunlara karşı, izzetli ve duyarlı müslümanlar yiğitçe mücadele ortaya koyarak bu uğurda canlarını feda etmekten çekinmemişlerdir.

Bu iğrenç oyunların bir uzantısı olarak ülkemizde de; AYDlNLIK GAZETESİ denilen bir paçavrada, mel’un Rüşdi’nin figüranlığına soyunan, dünya emperyalizminin gönüllü uşağı AZİZ NESİN, aynı şekilde, Kur’ân’ın korunmuşluğuna dil uzatmış, Hazret-i Peygamber (SAV)’in âile hayatını (hâşâ) bir genelev ortamına benzetmiş ve ümmetin anaları olan hanımlarına (hâşâ) fahişe deme cür’etinde bulunmuştur. Bu olay, dünyanın değişik yerlerinde kâfir devletler tarafından dahi kabul görmezken, basımına müsaade edilmezken, ne yazık ki lâik ve iki yüzlü T.C. Devleti tarafından yayımlanmasına izin verilmiş, ayrıca, bunu kabullenmeyip protesto eden izzetli müslümanlar, devletin polis ve jandarması tarafından joplanmış, kurşunlanmış, bir kısmı da hapishanelere atılmıştır.

Salman Rüşdi köpeği müslümanların çok az olduğu kâfir bir ülkede korkudan sokağa çıkmaya bile cesaret edemezken, onun yerli uşağı Aziz Nesin köpeği, yanında kendisiyle beraber bir ekiple birlikte şehrimiz Valisi tarafından davet edilip, şehirde adeta müslümanlarla alay edercesine gezebilmektedir.

Kâfirler şunu iyi bilmeli ki:

İslâm’ın Peygamberini ve Kitabın izzetini korumak için bu uğurda verilecek canlarımız vardır.

Gün; müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür.

Gün; Allah (CC)’ın vahyi Kur’ân-ı Kerim’e, Allah’ın meleklerine, Allah’ın Resûlü Hz. Muhammed (SAV)’e, Onun ailesine ve ashabına yöneltilen çirkin küfürlerin hesabının sorulma günüdür.

“İman edenler Allah yolunda savaşırlar, kâfirler de tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın, çünkü şeytanın hilesi zayıftır.” (NİSA: 76)

Galip gelecek olanlar şüphesiz ki Allah taraftarı olanlardır.”

Aziz Nesin bu bildiriyle açık hedefti. Salman Rüşdi’nin “Şeytan Ayetleri” kitabını yayımlaması gerekçesiyle “İslam’a hakaret ettiği” iddia ediliyordu. Yerel medya ve cami çevreleri, günler öncesinden bu etkinliğin altına odun taşıyordu haber ve duyurularıyla.

2 Temmuz Cuma günü, öğle namazı çıkışı, binlerce kişi “İslam’a sahip çıkmak” sloganlarıyla şehir merkezine yürüdü. Sivas Emniyet Müdürlüğünün 3 Temmuz 1993 günlü olay tutanağına göre 15 bin insan toplanmıştı o gün.

Polis, kalabalığı engellemekte pek de ısrarcı olmadı. Saldırgan grup önce etkinliğin yapılacağı Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi’ne, ardından etkinlik konuklarının kaldığı Madımak Oteli’ne yöneldi.

“Müslümanlığın gereğini yerine getirmek” için harekete geçirilen kalabalık, önce Madımak Oteli’ni taşlamaya başladı, ardından oteli kuşattı. Saat 18.30 sularında «yak yak» naralarıyla otel ateşe verildi. Televizyonlar aracılığıyla tüm Türkiye bu katliamı canlı izledi: Bir otel içindekilerle birlikte yakılıyordu.

İtfaiye geç ulaştı. Ama kalabalık itfaiyenin geçişini engelledi. Güvenlik (!) güçleri ise tamamen isteksizdi müdahalede. Yangın büyüdü ve kısa sürede tüm binaya yayıldı.

İçeridekiler mahsur kaldı.

BU SIRADA HÜKÜMET NE YAPIYORDU?

Dönemin hükümeti (SHP-DYP koalisyonu), saldırı karşısında pasif kalmakla eleştirildi. Başbakan Tansu Çiller, “Çok şükür otel dışındakilere bir şey olmamış” diyecekti.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, saldırıyı “münferit” olarak tanımlayacaktı.

Saldırganların Madımak Oteli’ni henüz yakmadıkları saatlerde Aziz Nesin, Ankara’daki Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’yü arayıp “Bizi kurtarın” demişti ancak İnönü, “merak etmeyin her türlü tedbiri aldık” yanıtını verdi Nesin’e. SHP ne tür tedbir aldı bilinmez ama devlet tedbirini almıştı: Otelin önünde binlerce kişi ellerinde ateşle bekliyordu.

Otel yakıldıktan sonra Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü “yetkim yoktu” diyecekti.

DEVLET 33 CANIN HESABINI 33 MAHKUMLA KAPATTI: SAYILAR EŞİT ADALET DEĞİL

Saldırıda hayatını kaybedenler arasında Metin Altıok, Behçet Aysan, Hasret Gültekin, Asım Bezirci gibi isimler vardı. Katliam sonrası açılan davalarda 124 kişi yargılandı, 33 kişiye idam cezası verildi; cezalar müebbete çevrildi. Ancak ceza indirimleriyle bazı sanıklar 1997’de serbest bırakıldı. 2014’te dava zamanaşımı gerekçesiyle tamamen düşürüldü.

33’e 33 ile devlet cezasızlık içinde adalet illüzyonu yarattı.

Görünüşte suçlular yargılanıp, cezalandırılmıştı; ama bu yargılamalar ne faillerin tümünü kapsadı ne gerçek failleri açığa çıkardı ne de siyasi ve idari sorumluluğu olanları kapsadı. Aileler, sayıların denkliğine değil, sorumluluğun hakkıyla ortaya konması talebinde bugün de ısrarcı.

Sanıkların bazıları kamu görevlerine devam etti. Savunmalarını üstlenen avukatların bir kısmı sonrasında AKP  saflarında siyaset yaptı. Alevi örgütleri ve insan hakları savunucuları, olayın “insanlığa karşı suç” kapsamına alınmasını ve zaman aşımından çıkarılmasını talep etmeye devam ediyor.

KATLİAM MÜZESİ TALEBİNDE ISRAR

2011’de Madımak Oteli kamulaştırıldı ve “Bilim ve Kültür Merkezi”ne dönüştürüldü.. Bu yapının bir insan hakları müzesine dönüştürülmesini ve katliamın “insanlığa karşı suç” sayılarak zaman aşımından muaf tutulması talep ediliyor.

32 yıl sonra bugün, aileler ve Alevi toplumu, adalet mücadelesini sürdürüyor.  2 Temmuz Sivas Madımak Katliamı’nın tüm yönleriyle tekrar ele alınması, asıl faillerin tespiti, devletin en üst kademesine kadar sorumluluğu bulunanların yargı önüne çıkarılması, firari sanıkların Türkiye’ye getirilip yargılanması ve nihayetinde tüm sorumlularının vicdanlarda ve hukuk önünde yargılanıp mahkûm edilmesi için mücadele ediyor.

Benzer Haberler