Aksu Köyü’nde altın, çinko ve kurşun madeni projesine karşı açılan davada yapılan bilirkişi keşfi, Türkiye’de çevre denetiminin nasıl etkisizleştirildiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Polen Ekoloji Enstitüsü’nden Çise Yıldız, Gümüşhane’nin neredeyse tamamının maden ruhsatlarına açıldığını söyledi.
HABER MERKEZİ- Gümüşhane’nin Aksu Köyü’nde 3S Madencilik tarafından yapılmak istenen altın-çinko-kurşun madeni projesine ilişkin açılan davada bilirkişi keşfi yapıldı. 17 Temmuz’da gerçekleşen keşif, çevresel etkileri göz ardı edilen projelere karşı verilen hukuk mücadelesinin bir parçasıydı.
Keşfe katılan Polen Ekoloji Enstitüsü Eş Başkanı Çise Yıldız, bölgedeki madencilik faaliyetlerinin yalnızca yerel değil, ulusal düzeyde de ekolojik tehdit oluşturduğunu söyledi. Yıldız’a göre, Gümüşhane’nin yüzde 93’ü maden şirketlerine ruhsatlandırılmış durumda. Bu durumun arkasında, aktif bir çevre direnişinin eksikliği yatıyor.
Yıldız, keşiften bir gün sonra Bodrum Yalıkavak ve Işık Köyü’nde de benzer davalar kapsamında bilirkişi keşiflerinin yapıldığını belirtti. Özellikle Işık Köyü örneğinde, heyelan riski nedeniyle AFAD tarafından afet bölgesi ilan edilen alanda dahi projeye “ÇED gerekli değildir” kararı verilmiş olması dikkat çekiyor.
Polen Ekoloji Kolektifi’nin “Altın Madenleri Kapatılsın” başlıklı raporuna göre, 1 Ocak 2020 ile 30 Nisan 2024 tarihleri arasında Türkiye genelinde 123 altın madeni projesi ÇED sürecine girdi. Bu projelerden yalnızca Gümüşhane’deki 25’i, toplam 15 kez “ÇED gerekli değildir” kararı aldı. Bu veriler, kentin madencilik projelerine başvuru açısından Türkiye’de ilk sırada yer aldığını ortaya koyuyor.
Yıldız, projelerin Çevresel Etki Değerlendirme sürecinden kaçırılmak için genellikle 25 hektar altı gösterilerek Ek-2 kapsamına sokulduğunu belirtiyor. Ancak bu projelerin bir araya geldiğinde çok daha büyük ve kalıcı bir ekolojik tahribat riski taşıdığına dikkat çekiyor.
Projelerin tanıtım dosyalarında madenlerin taşınması, işlenmesi ve atık yönetimi gibi kritik detayların yer almadığını söyleyen Yıldız, yalnızca hukuki sürecin değil, halkın doğrudan mücadelesinin de büyük önem taşıdığını vurguladı.