Kürt edebiyatının en özgün seslerinden Şêrko Bêkes’in ölümünün üzerinden 12 yıl geçti. Bêkes’in şiirleri hala bir halkın hafızasında, rüyasında ve direnişinde yankılanıyor.
HABER MERKEZİ – 4 Ağustos 2013 sabahı Stockholm’de yaşamını yitiren şair, ardında yalnızca dizeler değil, halkının belleğine işlemiş, rüya gibi bir şiirsel miras bıraktı.
Bêkes’in “Bir kelebeğin rüyasını gördüm. Ağlamıyorum ve gözüm Diyarbakır’da” dizesi hem sürgünün hem de halkının kederinin simgesi haline geldi. 1940 yılında Süleymaniye’de doğan Bêkes, çocuk yaşta babasını kaybetti. Henüz 17 yaşındayken yayımladığı ilk şiiriyle başladığı yolculuk, onu Kürt şiirinin öncü isimlerinden biri yaptı.
ŞİİRLE DİRENİŞ, ŞİİRLE DURUŞ
1965’te pêşmerge saflarına katılan Bêkes, ardından Dengê Kurdistan Radyosu’nda görev aldı. Yazdığı şiirlerle klasik kalıpları yıkan, modern ve halkçı bir dil kuran şair, 1992’de Kültür Bakanı olarak siyasete adım attı. Ancak 1993’te Welat Gazetesi’nin kapatılmasına karşı çıkarak görevinden istifa etti. Bu tutumu, edebiyatı yalnızca estetik değil, etik bir sorumluluk alanı olarak gördüğünü ortaya koydu.
FOTOĞRAF GİBİ DİZELER, HAFIZA GİBİ ŞİİRLER
Halepçe Katliamı, darağacına yürüyen devrimciler, suskun bir ağaç, direnişe duran bir kadın… Tüm bu imgeler Bêkes’in dizelerinde hayat buldu. “Sevgiyi şiirden çıkarırsanız bir mevsimi, ekmeği çıkarırsanız üç mevsimi, özgürlüğü çıkarırsanız bütün yılı yitirirsiniz” diyerek şiirin yaşamla bağını tarif etti.
DÜNYANIN DİLLERİNDE, BİR HALKIN KALBİNDE
Şêrko Bêkes’in şiirleri Flamanca’dan Arapça’ya, Türkçe’den İtalyanca’ya kadar 15’ten fazla dile çevrildi. “Derbendî Pepûle”, “Qesîdey Rengdan”, “Ji nav Şêrên min” gibi eserleri, yalnızca bireysel bir şairin değil, bir halkın şiir hafızasının parçası haline geldi. 2009 yılında tüm yapıtları 8 bin sayfalık bir külliyatta toplandı.
AZADÎ PARKI’NDA BİR RÜYA BOĞAZI
Şêrko Bêkes, “Beni Azadî Parkı’na gömün. Nefesim orada kesilmez” diyerek son isteğini dile getirmişti. Vasiyeti yerine getirildi. Süleymaniye’deki Azadî Parkı, bugün kelebeklerin konduğu bir mezar değil, şiirin, hatıranın ve direnişin birlikte yaşadığı bir mekan olarak kabul ediliyor.