Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Doğan Cihan yazdı |

Şara Yönetimi’nden ENKS’ye davet: “Bir taşla iki kuş vurmak”

Doğan Cihan yazdı |

Şara’nın ENKS’ye yönelttiği davet, yalnızca bir görüşme çağrısı değil; çok katmanlı bir siyasi stratejinin parçası olarak değerlendiriliyor. Bu davetle, uluslararası kamuoyuna Şara’nın Kürtlerle ilişkisinin sadece Özerk Yönetim ve Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ile sınırlı olmadığı mesajı veriliyor. Böylece, DSG’nin tüm Kürtleri temsil etmediği söylemi güçlendirilerek alternatif Kürt aktörlerle temas kurulduğu gösteriliyor.

Doğan CİHAN

Son günlerde sosyal medyada, Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin (ENKS) Şam’a yapmayı planladığı ziyarete ilişkin bir liste dolaşıma girdi. Bu listede, ENKS Başkanlık Divanı’ndan 5 isim ve konsey bünyesindeki çeşitli partilerin sekreter ile üyelerinden oluşan 10 kişi yer alıyor.

Gayriresmî bilgilere göre heyet, Suriye Geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el Şara tarafından davet edildi. İddialar gündeme hızlıca yansırken, ENKS Sözcüsü Feysel Yusuf katıldığı bir televizyon programında daveti doğruladı. Yusuf, Şara yönetiminden resmî davet aldıklarını ve ziyarete hazır olduklarını belirtti.

Bu açıklamanın ardından tartışmalar yeni bir boyut kazandı. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan kısa süre önce yaptığı açıklamada, “Suriye’de sadece YPG yok. Türkiye’nin dostu olan birçok Suriyeli Kürt partisi var. Ankara ile iş birliği yapmak istiyorlar. Hatta ‘Yüzümüzü Ankara’ya dönüyoruz, Ankara gelsin bize yardımcı olsun’ dediler” ifadelerini kullanmıştı. Ardından Şara da bir televizyon programında “DSG tüm Kürtleri temsil etmiyor” sözleriyle davetin asıl amacına dair güçlü ipuçları vermiş oldu.

DAVETİN ARKASINDAKİ SİYASİ HESAP

Şara’nın ENKS’ye yönelttiği davet, yalnızca bir görüşme çağrısı değil; çok katmanlı bir siyasi stratejinin parçası olarak değerlendiriliyor. Bu davetle, uluslararası kamuoyuna Şara’nın Kürtlerle ilişkisinin sadece Özerk Yönetim ve Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ile sınırlı olmadığı mesajı veriliyor. Böylece, DSG’nin tüm Kürtleri temsil etmediği söylemi güçlendirilerek alternatif Kürt aktörlerle temas kurulduğu gösteriliyor.

Bu adım aynı zamanda, Rojava’da düzenlenen Kürt Ulusal Konferansı’nda ortaya çıkan birlik görüntüsünü zayıflatmaya dönük bir girişim olarak okunuyor. Şara, ENKS ile vereceği görüntü üzerinden uluslararası alanda “kapsayıcı liderlik” imajı oluşturmayı amaçlıyor. İçeride ise Kürtler arasındaki temsiliyet tartışmasını kendi politik çıkarlarına uyarlıyor.

Dolayısıyla ENKS’ye yapılan davet, hem dış politikada meşruiyet arayışının bir unsuru hem de iç siyasette Kürt sahasında denge kurma çabasının yansımasıdır.

ULUSLARARASI ZEMİN VE SEMBOLİK ANLAM

Rojava’daki bazı kaynaklara göre Şara’nın ENKS’ye daveti, yaklaşan BM Genel Kurulu öncesinde uluslararası sahneye daha güçlü çıkma arayışının parçası. Şara, Kürtlerle ilişkilerinin olumlu olduğunu göstererek meşruiyetini artırmak istiyor.

Ancak görüşmenin gerçek bir siyasi diyalogdan çok, sembolik bir vitrin olacağı yorumları öne çıkıyor. Görüşmenin esas amacı, uluslararası kamuoyuna servis edilecek bir “fotoğraf” üretmek gibi görünüyor. Bu da Şara’nın Kürt meselesine yaklaşımında stratejik bir esneklikten çok, taktiksel bir görüntü yönetimine odaklandığını gösteriyor.

GELİŞMENİN SİYASİ BOYUTLARI

Şara, Kürtlerle temas üzerinden “kapsayıcı lider” imajı oluşturarak BM Genel Kurulu’nda elini güçlendirmeyi hedefliyor. ENKS ile temas, Kuzey ve Doğu Suriye’de etkin olan Demokratik Özerk Yönetim’e karşı bir dengeleme aracı olarak işlev görüyor. Görüşmenin sonuç üretmekten çok, uluslararası basın ve diplomatik kulislerde kullanılacak bir imaj yaratmaya odaklandığı değerlendiriliyor.

Ancak Kürtlerin siyasal taleplerinin sadece sembolik jestlerle karşılanamayacağı açık. Özellikle 10 Mart Anlaşması hâlâ masadayken, eğer Şara’nın hamlesi yalnızca bir fotoğraf karesine indirgenirse hem ENKS hem de Kürt kamuoyu nezdinde karşılık bulmayabilir. Dahası, içi boş semboller gelecekteki diyalog kanallarını da zayıflatma riski taşıyor.

ŞARA’NIN İMAJI VE ÇELİŞKİLER

8 Aralık’ta Devlet Sarayı’na resmî törenle getirilen eski HTŞ lideri, bugünün devlet başkanı Ahmed el Şara’nın her adımı, dikkatle hazırlanmış bir senaryonun parçası olarak görülüyor.

Şara’nın yol haritasını belirleyen güçler, onun her kesimle temas kurmasını, farklı halklarla yan yana görünmesini ve “kapsayıcı vitrin” oluşturmasını şart koştu. Nitekim Şara’nın pratiği bu stratejiye işaret ediyor:

Aleviler: Şam’a geldikten sonra kendine yakın bir Alevi çevresi oluşturdu, kısmi yaşam alanı açtı; ancak sahil bölgelerinde ağır katliamlar da gerçekleştirdi.

Dürziler: Süveyda ve Şam kırsalında Dürzi mahallelerine saldırılar düzenlendi. Katliamların yanında rejim içinde “kendi Dürzilerini” inşa ederek onlarla fotoğraf vermeyi sürdürdü.

Hristiyanlar: Liderlerle görüşmeler yaparken, kiliselere saldırılar düzenlendi. İçişleri’ne bağlı gruplar Hristiyanların mallarına el koydu, zorla haraç topladı. Bu da söylem ve pratik arasındaki derin çelişkiyi ortaya koydu.

Kürtler: Şara rejiminin Kürtlere yaklaşımı “inkâr ve imha” anlayışıyla tanımlanıyor. DSG ile 10 Mart’ta imzalanan 7 maddelik anlaşmaya rağmen, Efrîn, Halep, Girê Spî, Serêkaniyê ve Şam’da saldırılar, kaçırmalar, mallara el koymalar ve keyfî tutuklamalar devam etti. Mutabakat sahada hiçbir şekilde uygulanmadı.

TEMSİLİYET İLE TASFİYE ARASINDA

Şara rejimi bir yandan farklı topluluklarla görüşerek “kapsayıcılık” imajı üretmeye çalışıyor; diğer yandan aynı topluluklara yönelik şiddet, baskı ve tasfiye politikalarını sürdürüyor.

Bu ikili politika, rejimin temel yaklaşımını ortaya koyuyor: Bir yandan ulusal birlik mesajı vermek için diyalog görüntüsü, diğer yandan kontrolü pekiştirmek için sistematik baskı ve şiddet.

Sonuç olarak, Ahmed el Şara’nın siyasal stratejisi “temsiliyet” ile “tasfiye” arasında gidip gelen bir dengeye dayanıyor. Bu strateji, uluslararası alanda meşruiyet arayışına hizmet ederken, içeride korku siyasetiyle rejimin kontrolünü sağlamlaştırıyor.

Benzer Haberler