Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Sırat: Unutmanın ritmi

Sırat: Unutmanın ritmi

“Sırat”, savaş, göç, iklim çöküşü ve toplumsal çözülmenin insan yüzlerinde yankılandığı karanlık bir alegori. Rave müzik, burada yalnızca ses değil, bir unutma ritüeli; insanlığın kurtuluş umuduyla kurduğu son toplu illüzyon.

Güler YILDIZ

Catalan yönetmen Oliver Laxe’in Sırat’ı, vizyona girdiği tarihten bu yana tüm detaylarıyla evrensel bir tartışmayı da başlatmış durumda.

Sırat’ın konusunu duyduğunuzda, filmin nasıl gelişeceğine dair kabaca bir fikir edinebilirsiniz. İlk yarısı tam da beklediğiniz gibi ilerliyor; tahmin edilebilir vuruşlar ve karakter tuhaflıkları eşliğinde… Fas çölünün ortasında, bir partide kızını arayan bir baba, ona eşlik eden 10 yaşlarında bir oğlan çocuk ve sevimli köpeğin yolu, uyumsuz bir raveci grupla kesişir. Bu karşılaşma, olası olmayan arkadaşlıklar, bakış açılarını değiştiren deneyimler ve sıcak bir yolculuk hikayesine neden olur.

Siz hikayeye alıştıktan sonra yönetmen Laxe, sizden her türlü rahatlığı acımasızca alıyor: Sırat sahnedeki yerine yerleşmeye başlıyor.

Sonrası benzersiz ve sarsıcı…

Yönetmen Oliver Laxe, filmini şöyle tanımlıyor: “Sırat, sizi ölmeden ölüme sürükleyen bir içsel yol. Tıpkı ana karakterin deneyimlediği gibi. Aynı zamanda cehennemle cennet arasındaki köprünün adı. Umarım Sırat, içimizde saklı bir kıvılcımı tutuşturur ve ruhumuza dönüp bakmamıza vesile olur.”

Laxe’ın 2020’de gösterilen Fire Will Come / Yangın Yeri filminden bu yana yönettiği ilk film olan Sırat; 2025 Cannes Jüri Ödülü, Ses Bandı Ödülü, Palm Dog–Jüri Büyük Ödülü’nü aldı ve İspanya’nın Oscar adayı oldu.

ARAMAYI UNUTABİLİRSİN, DENE!

Sırat, görsel anlatımının yanı sıra ses tasarımıyla da dikkat çekici bir film. Fransız elektronik müzik sanatçısı David Letellier (sahne adıyla tanınan Kangding Ray), müziklerini film çekimlerinden önce oluşturarak, sesin görsel anlatımla bütünleşmesini sağladı. Bu yaklaşım, müziğin filmi anlatan bir “sinir sistemi” gibi işlev görmesini amaçlıyordu.

Film, terk edilmiş bir sanayi bölgesinde düzenlenen büyük bir rave partisinde geçiyor. Mekânın içine dolan ışıklar ve elektronik sesler, sanki dünyanın bütün travmalarını bastırmak için çalıyor.

Kısacası Laxe, “Sırat”ta günümüz insanını sığınaksız, kimliksiz ve belleksiz bir varlığa dönüştüren çağın manzarasını kuruyor. Filmin karanlık atmosferi, yeryüzünün artık “Sırat Köprüsü”ne dönüştüğü fikrini merkezine alıyor: herkes o ince çizgide yürüyor ve fakat kimse geçemiyor.

RAVE, SEN YARAYI GÖSTERMEYE Mİ GELDİN, UNUTTURMAYA MI?

Dans eden kalabalık; mülteci, işsiz, engelli, yurtsuz ya da yalnız insanlardan oluşuyor. Yani rave alanı, çağın artık hiçbir yere ait olmayan bedenlerinin toplandığı bir sığınak. Devletlerin, sistemlerin, kuralların, modernitenin dışına atılmış bu insanlar için müzik, bir zamanlar Tanrı’nın yerini alan yeni bir kurtuluş ritüeline dönüşüyor. Çünkü modern dünyada dans artık ne özgürlüğün ne de coşkunun ifadesi: Kişisel hikayelerini, acılarını, savaşlarını unutmak için hareket eden binlerce beden..  Filmdeki karakterler savaş mağduru gibi: Birinin kolu yok, birinin yüzü yanmış, biri protezle dans ediyor, biri zihinsel yetisini kaybetmiş…

“Sırat”, rave kültürünü sadece estetik bir arka plan olarak değil, politik bir metafor olarak da kullanıyor.

Fas çöllerine devasa hoparlörleri taşıyan arzu, bize Fas’ı, Fas sınırlarını, insanların düzensiz geçişlerini, Moritanya, çöl kabilesi Tuaregler, çöl mayınları, Boko Haram’ı gösteriyor. Bu gösterme işinin temel ritmi sessizlik değil, yoğun bass frekansı.  Önde müzik var hep. Arka planda ise oluş ve bitişler. “Sırat” bu sahnelerde büyük bir estetik risk alıyor: Seyirciyi hem büyülüyor, hem rahatsız ediyor.

Çünkü dansın enerjisi ile dünyanın acısı aynı anda çıkıyor sahneye. Bunu yaparken de büyük anlatılar yerine sessiz işaretlerle yetiniyor.

Öyle ya savaşlar bitmeyen bir arka plan: Göç insanının kimliksizleştirilmesi, iklim krizinin yerinden eden öfkesi ve kapitalizmin üretimden çok unutma kültürünü besleyen dinamikleri…

Rave müziği 1980’lerin sonu ve 1990’ların başında İngiltere ve Avrupa’nın endüstri sonrası şehirlerinde doğdu. Gençler, terk edilmiş depolar ve fabrika binalarında, elektronik ritimler ve güçlü bass ile bir araya gelerek topluluk, özgürlük ve kaçış alanı yarattılar. Tekrarlayan synth melodiler ve vücuda çarpan düşük frekanslı vuruşlar, hem bir dans deneyimi hem de bastırılmış duyguları ve travmaları geçici olarak unutturan bir ritüel işlevi gördü. Rave, böylece sadece bir müzik türü değil, aynı zamanda modern insanın hem eğlence hem de kolektif arınma biçimi hâline geldi.

Böylece Laxe, klasik baba-kız hikayesini, tüm insanlığın kaybını ve arayışını anlatan bir alegoriye çevirmiş oldu. Arayış artık yalnızca bir çocuk bulmak için değil; kaybolmuş güven, aidiyet ve bütünlüğü yeniden hissetmek için. Ve filmin izleyiciye hediye ettiği dipnot: Bu hayatta bir ritminiz yoksa kendinizi iyileştiremezsiniz!

Benzer Haberler