BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Yekta Armanc Hatipoğlu yazdı |

Medyanın çözümsüz dili

Yekta Armanc Hatipoğlu yazdı |

Erkek egemen, homofobik, militarist ve sermaye dostu bir dil kullanan gazeteler Türkiye’nin en çok okunan gazeteleri, toplum tarafından nispeten daha çok “güvenilen”, öyle olmasa bile “adı olan” ve okunan gazeteler. Bu nedenle çözümsüz bu dil sadece sunulmuyor, aynı zamanda topluma dayatılıyor.

Yekta Armanc Hatipoğlu

Türkiye’de çok parası olan patron gazetelerine karşı yeni, alternatif medya kuruluşlarının ortaya çıkışında 1990’ları ve 2000’lerin başını milat olarak görebiliriz.

Bu dönem özgür basın geleneğinin dergilerle, gazetelerle güçlü şekilde Türkiye sahasına açıldığı, Türkiye solunun yayın organlarının sadece sola değil bütün Türkiyeli emekçilere hitap etmeye başladığı ve evrensel gazetecilik ilkeleriyle gazetecilik yapma kaygısı olan kurumların kurulduğu bir dönem.

Şimdi okuduğumuz Evrensel, bianet, Birgün ve Yeni Yaşam’ın öncülü olan Halk Gerçeği’nin çıktığı dönem bu zamanlara denk geliyor. Devlet ve onun güdümündeki çetelerin baskı ve saldırılarına rağmen ciddi bir inat ve kararlılık sonucu kurulan ve hâlâ yaşatılmaya çalışılan gazeteler, bugün de medyanın geneline yansıyan erkek egemen, militarist, sermaye yanlısı dile karşı kadın özgürlüğünü savunan, barış yanlısı, emek dostu bir dil kullanıyor.

Bu kurumların, karşısında yeni bir dil ürettikleri kurumların Türkiye’nin en köklü gazeteleri olduğu, kimisinin 100 yıllık bir geçmişe sahip olduğu ve kimilerinin belli holdinglere bağlı olduğu düşünüldüğünde bu yeni bir dil kurma işi daha önemli ve tabii ki zor hale geliyor.

“Köklü” ve holdinglere bağlı olmayan kurumların, daha doğrusu kendisine gazete süsü veren sosyal medya hesaplarının diğerleri kadar bile gazetecilik kaygısı olmadığını, sadece birer aparat işlevi gördüğünü söylemeye bile gerek yok.

Kadın kırımından Kürt sorununa, medya “geri” dili yeniden üretiyor

Medyanın en büyük sınavlarının başında kadın kırımı geliyor. Okurun malumu, “köklü” gazetelerin kadın cinayetlerini verme biçimi genelde hiçbir gazetecilik etiğiyle bağdaşmıyor. Detaylandırılarak anlatılan kadın cinayeti haberlerinde yüzü buzlanan, sadece isminin baş harfleri verilen, gizlenen ve korunan kişi erkek, yani katil oluyor.

Medyanın erkek dili sadece kadın cinayetlerini haberleştirme biçimiyle kalmıyor. “Köklü” medya, cinsiyetçi dili her seferinde tekrar ve tekrar üretiyor. Örnek olsun, bir trafik kazasında şoförün kadın olması, medya için ayrıca belirtilmesi gereken bir detay oluyor.

Medyanın çözümsüz dili konusuna bir örnek de son dönemde başlayan Kürt sorununun çözümü için başlayan süreci yansıtma biçimi olarak verilebilir. Her şeyden önce, Türkiye medyası ekseriyetle Kürt sorununa en başından beri Kürtleri anlamayan, sadece devleti muhatap alan, Kürtlerin varlığına bile şüpheci yaklaşan bir yerden bakıyor. Bunun son 30 yılla sınırlı olduğu düşünülmesin, Cumhuriyetin en başından beri basın tarafından bu dil kullanılıyor. Bu bakış, çözümün konuşulduğu bugünlere de yansıyor.

Gazetelerin çoğu, şu süreçte bile “terörist” kelimesinden bir türlü kurtulamıyor.

AKP’ye yakınlığı ve dışlayıcı diliyle bilinen Turkuvaz Medya Grubu’nun bünyesindeki Sabah, “terör örgütü” olarak sunduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin artık var olmayan bir örgütün, yani PKK’nin Suriye kolu olduğunu söylemeye devam ediyor.

Holding bünyesinde olmayan ama kuruluşu 1924 yılına dayanan ve kurulduğu günden bugüne, kısa birkaç dönem hariç, Kemalist bürokrasinin siyasetini aynen yansıtan Cumhuriyet gazetesi, bu ideolojik tutumunu çözüm sürecinde de gösteriyor. Barışı konuşan TJA aktivistlerinin yaptığı etkinliği haberleştirirken TJA’yı “PKK’nin kadın örgütü” olarak sunmuş, Türkiye’nin SİHA saldırısında yaşamını yitiren gazeteci Gülistan Tara’yı “terörist” olarak göstermişti.

Sözcü ise taraflardan birinin Kürtler olduğu durumda HTŞ’yi “Suriye Ordusu” olarak sunmakta bir beis görmüyor, HTŞ’nin, yani Sözcü’ye göre “Suriye Ordusu”nun karşısındaki Kürtler “PKK’lı teröristler” oluyor.

Tekrar etmekte yarar var: Bunu sadece Sözcü değil Türkiye’de yayın yapan neredeyse bütün medya kurumları yapıyor. Cumhuriyet’ten Yeni Şafak’a, Hürriyet’ten Sözcü’ye, pek çoğunun birleştiği çizgi “terör karşıtlığı” görünümlü savaş yanlılığı.

Elbette savaş yanlısı yayın yaparken pek çok maddi gerçeği de yanlış olarak servis etme durumu…

Çözümsüz dil dayatılıyor

Erkek egemen, homofobik, militarist ve sermaye dostu bir dil kullanan gazeteler Türkiye’nin en çok okunan gazeteleri, toplum tarafından nispeten daha çok “güvenilen”, öyle olmasa bile “adı olan” ve okunan gazeteler.

Bu nedenle çözümsüz bu dil sadece sunulmuyor, aynı zamanda topluma dayatılıyor.

Militarizm, homofobi, ataerki ve sermaye dostluğu her gün medya tarafından yeniden üretiliyor. Bu sadece AKP’nin güdümündeki gazetelerde değil Türkiye basınının neredeyse bütününde böyle.

Bunu aşmanın yolu bu geri dili üreten kurumların yerine öyle olmayanları desteklemekten geçiyor. Medyada popüler olanı görünür olmaktan çıkartmak, popüler olmayanı daha fazla göstermek gerekiyor.

Polis copu, hapis tehdidi, linç, bazen ölüm riskine rağmen gazeteciliği halkın yararına, evrensel gazetecilik ilkelerini gözeterek yapanlar daha görünür olmalı.

Aralarında her ne kadar ideolojik ayrımlar olsa da bu çözümsüz dilin karşısındaki gazeteler her şeyden önce basın özgürlüğü için değerli ve her şeyden önce bunun için desteği hak ediyorlar.

Benzer Haberler