Ekonomik kaygılar, göçmen karşıtlığı ve siyasi güvensizlik aşırı sağın ekmeğine yağ sürüyor. Fransa’da Marine Le Pen, Almanya’da AfD giderek ana akım siyasetin merkezine doğru yürüyor.
HABER MERKEZİ – Son yıllarda Avrupa’nın siyasi haritasında gözle görülür bir değişim yaşanıyor. Kıta genelinde aşırı sağ partiler oy oranlarını artırıyor, kamuoyu yoklamalarında ilk sıralara yerleşiyor ve hatta iktidara ortak olma ihtimalleriyle tartışılıyor. Bu dönüşümün en sembolik iki örneği: Fransa’da Marine Le Pen liderliğindeki Ulusal Birlik (Rassemblement National) ve Almanya’da Almanya için Alternatif (AfD) partisi.
NEDEN YÜKSELİYORLAR?
Bu partilerin yükselişi tek bir nedene bağlanamaz; ancak bazı başlıca faktörler dikkat çekiyor. Bunların başında göçmen karşıtlığı ve kimlik siyaseti geliyor. 2015 sonrası Avrupa’ya yönelen göç dalgası, birçok ülkede sosyal uyum sorunlarına, güvenlik kaygılarına ve ekonomik rekabet endişelerine neden oldu. Le Pen ve AfD, bu kaygıları sert bir dille sahiplenerek tabanlarını genişletti.
Başka bir etken ise ana akım partilere duyulan güvensizlik. Sosyal demokratlar ve muhafazakarlar, ekonomik eşitsizlik, bürokrasi ve “Brüksel elitleri” ile özdeşleştirildi. Aşırı sağ ise halktan biri gibi konuşan, “sisteme karşı” bir duruş sergiliyormuş gibi yapan bir siyasetle dikkat çekti.
Buna ek olarak ekonomik sıkıntılar da önemli bir neden. Özellikle pandemi sonrası enflasyon, enerji krizi ve işsizlik gibi sorunlar da seçmenin tepkisini besledi. AfD, özellikle Doğu Almanya’da ekonomik dışlanmışlık hissiyle oylarını artırdı.
Toplum bilimci Cas Mudde, konuyla ilgili analizinde Avrupa’daki aşırı sağın artık “protesto değil, yapı kurucu” bir rol üstlendiğini belirtiyor. Mudde’ye göre, bu partiler yalnızca göçmen karşıtı değiller; aynı zamanda modernite, küreselleşme ve liberal değerler karşısında “yerli halkın” yaşam tarzını koruma iddiasındalar.
×
Popülizm artık bir sapma değil, kalıcı bir unsur. Toplumda ‘biz’ ve ‘onlar’ ayrımını meşrulaştırıyor.
LE PEN: NORMALLEŞEN RADİKAL
Örneğin Fransa’da aşırı sağın liderliğini yapan Marine Le Pen, babasının kurduğu partiyi yıllar içinde radikal imajından sıyırarak “ılımlı” gösterme çabasında. Antisemitik ve açıkça faşist dilin yerini, artık “laiklik”, “kültürel koruma” ve “göç kontrolleri” gibi kavramlar aldı. 2022 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı %41 oy, aşırı sağın Fransa’da artık marjinal bir hareket olmadığını gösterdi. Anketler, 2027’de Le Pen’in Cumhurbaşkanlığı için ciddi bir aday olabileceğini söylüyor.
Siyaset bilimci Yascha Mounk, özellikle Doğu Almanya ve Fransa’nın kırsal bölgelerinde, seçmenlerin sistemden dışlandıklarını hissettiklerini söylüyor. Bu seçmenler için AfD ya da Le Pen, yalnızca bir siyasi seçenek değil; “kendisini unutan sisteme bir tokat”.
×
Demokrasi yalnızca oy vermekle değil, temsil edilmekle ilgilidir. Aşırı sağ, temsil boşluklarını dolduruyor.
RADİKALLİĞİN MASKESİ DÜŞÜYOR MU?
Le Pen, partisinin geçmişteki Yahudi karşıtı ve paramiliter imajını “makyajladı.” Ancak söylemdeki değişiklik uygulamaya yansımıyor. Son seçimlerde ırkçı bir göçmen politikası ve laiklik adı altında İslam karşıtı uygulamalar vaat etti.
Siyaset uzmanı Jean-Yves Camus, Le Pen’in partisini “estetikleştirilmiş radikal sağ” olarak tanımlıyor:
×Daha az bağırıyorlar ama aynı şeyi söylüyorlar. Bu onları daha tehlikeli kılıyor.
MEDYA VE SOSYAL MEDYANIN ROLÜ
Algı yönetimi ve kutuplaştırma açısından sosyal medya, aşırı sağ için bulunmaz bir alan sunuyor. Le Pen, TikTok’ta gençlere yönelik içerikler üretirken, AfD Facebook’ta en aktif siyasi partilerden biri konumunda. Medya teorisyeni Shoshana Zuboff, dijitalleşmenin denetimsizliğinin bu gruplara büyük avantaj sağladığını belirtiyor.
AfD: TABULARI YIKAN POPÜLİZM
Almanya’da aşırı sağın temsilcisi AfD, özellikle son yıllarda açıkça anayasal düzeni tehdit eden söylemleriyle dikkat çekiyor. Partinin bazı yöneticileri, Nazi dönemine dair normalleştirici ifadeler kullanmaktan çekinmiyor. Buna rağmen özellikle genç seçmenler arasında destek bulması, Almanya’da büyük bir alarm zili çalıyor. Anayasa koruma dairesi, AfD’nin bazı bölgesel kollarını “aşırı sağcı tehdit” olarak izliyor.
Sosyolog Naika Foroutan, AfD’nin başarısının sadece ekonomik değil, “Almanya kimliğini kaybediyor” hissiyle ilgili olduğunu savunuyor.
×AfD’nin yükselişi, sadece Doğu-Batı farkı değil; aynı zamanda Alman olmanın ne olduğuna dair çatışmadır.
DEMOKRASİ BASKI ALTINDA MI?
Aşırı sağ partiler iktidara yaklaştıkça yargı, medya ve akademi gibi kurumlarla karşı karşıya geliyor. Bu da liberal demokratik düzeni tehdit ediyor.
Siyaset ve pratiği toplumsal kutuplaşmayı tetikiliyor. Antisemitik, göçmen karşıtı ve İslamofobik söylemler, çokkültürlü toplumu tehdit ediyor; şiddet olayları ve toplumsal gerilim artabiliyor.
Hem Le Pen hem AfD, Avrupa Birliği’nin merkeziyetçi yapısına karşı çıkıyor. Bu durum, birlik içi dayanışmayı zayıflatabilir ve Brexit benzeri ayrılıkçı hareketleri tetikleyebilir.
GELECEK NE GÖSTERİYOR?
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağ partiler ciddi kazanımlar elde etti. Bu da orta vadede yasama süreçlerini tıkayabilir, dış politika kararlarını zorlaştırabilir. Ancak aynı zamanda bu yükseliş, diğer partiler için bir uyarı niteliğinde: Halktan kopuk, teknokratik siyaset anlayışı değişmezse aşırı uçlar daha fazla zemin kazanabilir.
Çünkü aşırı sağın yükselişi bir tesadüf değil, sistematik bir tepkinin sonucu. Ancak bu tepki, çözüm üretmekten çok yeni krizleri beraberinde getirebilir. Avrupa, bu siyasi değişimi demokratik değerleri koruyarak mı yönetecek, yoksa bu değerleri aşındırarak mı yaşayacak? Bu soru, sadece Le Pen ya da AfD’nin değil, tüm Avrupa’nın geleceğini belirleyecek.
Le Pen ve AfD, yalnızca Fransa ya da Almanya’nın iç meselesi de değil. Avrupa’nın demokrasi anlayışı, azınlık hakları, kültürel çoğulculuk ve hukukun üstünlüğü gibi temel değerleri bir sınavdan geçiyor. Bu sınavda hem seçmenlerin, hem de merkez partilerin sorumluluğu büyük.
×Kaynaklar:
Cas Mudde, The Far Right Today, 2020
Yascha Mounk, The People vs. Democracy, 2018
Naika Foroutan, Humboldt University Makaleleri, 2023
Jean-Yves Camus, Observatoire des radicalités politiques, 2022
Pew Research, “European Public Opinion on the Far Right”, 2023
ZDF Politbarometer, 2023
Le Monde, DW, Der Spiegel makale arşivleri