Cansu Çamlıbel
Türkiye açısından 2025 yılına damga vuran iki şeyden biri şüphesiz hükümetin ‘Terörsüz Türkiye’ olarak tanımladığı süreçte atlanan eşik(ler) oldu. Öcalan’ın 27 Şubat’taki ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın ardından PKK pek de kendisinden beklenmedik bir hızla, dört beş ay içinde, “kendini fesih” yönünde sembolizm dozu yüksek adımlar attı. Ancak iş devlet tarafının bu sürece başladığına göre bir çeşit ön kabulle üzerine aldığı hukuki adımların yerine getirilmesi noktasında epey gerilmiş ve yavaşlamış gözüküyor. Öcalan’ın yaptığı ve bir biçimde örgütüne dinletmeyi başardığı 27 Şubat çağrısından sadece 20 gün sonra sahneye sürülen İBB operasyonu ve ülkeyi adeta yeni bir ‘olağanüstü hâl’ durumuna sokan diğer operasyonlar ve tutuklamalar, iktidar cenahı tarafından bir “iç barış” projesi olarak sunulmaya çalışılan girişimin samimiyetini tartışmaya açık bıraktı.
Ankara’nın hızını kesen şeylerden birinin Suriye’de YPG omurgası üzerine oturan Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) geleceği olduğunu biliyoruz. Sürecin fazlasıyla Suriye’deki gelişmelere paralel tasarlanmış olmasının kaçınılmaz bir sonucu vuku buluyor. SDG’nin bir biçimde Suriye’nin yeni merkezi ordusuna entegre olması Türk kamuoyunun ‘Terörsüz Türkiye’ projesine ikna edilmesi için adeta nirengi noktasına dönüştü. “SDG dağıtılacak” mesajı o kadar sık ve kuvvetle ve hatta bugünlerde olduğu gibi bazen neredeyse ‘bir ültimatom’ şeklinde dile getirildi ki hükümetin yetkili ağızları tarafından, aslında tüm dikkatleri oraya çeken bizzat kendileri oldu. Nitekim Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşüne sunduğu komisyon raporunda da PKK tarafının beklediği yasal düzenlemelere geçilebilmesi şart koşulan ‘ilkesel eşik’lerden birinin SDG’nin 10 Mart mutabakatına uyması olduğu kayda geçirildi.
Ankara elini geniş oynuyor olsa da Suriye içinde ve dışında IŞİD saldırılarının patlak vermeye başladığı bir anda, ne SDG’nin Ankara’nın beklediği tempoda hareket etmesini ne de ABD’nin derhal ve yüzde yüz Thomas Barrack çizgisini benimsemesini beklemek gerçekçi. O hatta daha çok gelgit yaşanacaktır.



