BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Akın Olgun yazdı |

Beklerken…

Akın Olgun yazdı |

Akın OLGUN

Biliyoruz bu toprakların hasretidir barış ve her hasret kavuşulmayı bekleyen güçlü bir duygudur. O kavuşmanın parçası olabilmek, savaşın insanı insandan, halkı halktan, gerçeği hakikatten uzaklaştıran şiddetine karşı, barışın onarıcı duygusunu dert etmektir.

Onu dert edinmenin, hakaretlere, linçlere, provokasyonlara, aşağılanmalara maruz kalmak olduğunu da biliyoruz elbette ama hangi barış sancısız ki?

Sırtını şovenizme, inkara, ırkçılığa yaslayanların o “yüksek ulus” değerlerinin altında milyonların açlığı, yoksulluğu, kopan uzvu, ölü bedeni, sıvasız evi, kuruyan gözyaşları var.

Bir ülkede büyük, en büyük, daha da büyük bayraklar yapılmaya başladığında anlıyor insan yokluğun, yoksulluğun da büyüdüğünü. Oysa iyileşmeyen acılar insanın yenilgisi haline gelir ve hiçbir bayrak kapatamaz bu gerçekliği. “İyi” değiliz bu yüzden. Gerçekten iyileşmemize izin vermiyorlar çünkü.

Tanığıyız hepsinin ve en çok da yumruğunu ısıran çaresizliğin.

Tanığıyız annelerin, babaların, kardeşlerin ve yüreğe oturan toprağa verişlerin…

Demem o ki, bu ülke tanığı olduklarından sorumlu en çok ve biz de en çok suskunluğumuzun yok ettiklerinden…

Sadece propaganda için kullanışlı “şeyler” olarak hatırlanmayı reddetmedikçe kurtulamayacağız pusulara yem olmaktan. Bir başkasına duyduğumuz düşmanlıktan, nefretten kopamayacağız ve “şey” olarak kalmayı kabul ettikçe değişmeyecek kaderimiz.

Barış karşıtlığını örgütleyenlerin ve barış diyenlere dört bir koldan “vatan, millet, bayrak” diyerek saldıranların değişmesini istemedikleri budur işte. Kendi yüksek şoven kariyerleri için tüm toplumu savaş suçunda alçaklaştıranların tek isteğidir insanlıktan çıkmanız çünkü.

“Barış” dediğimizde bize yandan bakanlar, kem sözler döktürerek küçümseyenler, bizi “saf”, bizi “ahmak” içine alanlar da biliyor bu gerçekliği.

Barışın, insan onurunu onaracak ve insanı bir başkasının zalimi olmaya çalışmaktan kurtaracak tek şey olduğunu da biz biliyoruz…

Neşemizi elimizden, evimizden, içimizden çalan onlardır.

Bizi biz olmaktan çıkaran, aramıza dikenli duygu sınırları çeken onlardır.

Ölü evi bu yüzden bu ülke yıllardır. Alıştırıldık hüzne, ne fena!

Her aya birkaç katliam sığdırılmış bir ülkenin çocukları olarak, yaşatılanlar neden hep az görünüyor çektirenlere? Düşünelim biraz üstüne…

“Daha ne olsun” dedikçe üstümüze yürüyen bu sesler, yazılar, yorumlar, haberler kime ait? Kimsiniz siz!

Karanlığa sürüklenen çığlıklarımızın bir duyanı olmasın, kaybedilen seslerimiz kimseye ulaşmasın diye haysiyetimize, onurumuza çökenlere baktıkça anlıyor insan barış istemenin, savaş istemekten daha zor kılındığını.

Bir yılı aşkındır, barış adına dile getirdiğimiz, yazdığımız, ifade ettiğimiz her şey bu yüzden değerli. Savaşla kaybetmektense, barışla kazanmayı tercih ediştir bu.

Ne bir teslimiyet ne de bir yok oluştur barış. Birlikte var olmanın yoluna inanmaktır sadece. Kimsenin kaybetmediği tek yoldur çünkü o.

Bağırmanın, hamaset üretmenin, duyguları kışkırtmanın insanı çok daha popüler kıldığı bir yerde barışın dilini kurmak elbette zor ve daha da zoru en yakınınızda, sizi en çok anlayacağını düşündüklerinizin popülizmin ahmaklığına kapılarak, karşıtlık pazarında kendine tezgâh açmaya çalışması.

İçimize yerleşen devletin büyüklüğü, varlığından daha güçlüymüş meğer. Böyle olmasa, ırkçılığa meydan bırakmayışlar manipüle edilmeye çalışılmaz, ömrünü cezaevinde geçirmiş insanlar tahliye oluyor diye kızıp, bozulanlar alkışlanmaz, az biraz görünürlük almak için, dünün tetikçilerine “abi” çekilmez, kendisine “demokrat” diyenler, konu Kürt karşıtlığı olunca bir anda troll olmaya bu kadar gönüllü olmazdı…

Bir yılı daha geride bıraktık ve bugün hep birlikte yeni bir yıla adım atacağız.

Yine bir yanımız eksik, bir yanımız suskun, bir yanımız hasretli…

Ne yapsak ne söylesek ne anlatsak asla kâfi gelmeyecek iç sıkıntımızı tarif etmeye biliyoruz.

Sırrı Süreyya’yı deli gibi özlemeye, Demirtaş’ı inatla beklemeye devam edeceğiz.

Can’a, Kavala’ya, Figen Yüksekdağ’a ve tutsak olan binlere “özgürlük” demeyi asla bırakmayacağız.

Vazgeçmeyiş, en büyük güçtür çünkü…

Benzer Haberler

AYM, HAGB’yi düzenleyen hükmü iptal etti:

İşkence ve kötü muamelede cezasızlığa kapı açıyor

Karar Resmi Gazete’de l

MTV, damga vergisi ve harçlara 2026'da yüzde 18,95 zam

Yeni yıl mesajında ‘süreç’ vurgusu |

Erdoğan: Üzerimize ne düşüyorsa yapmaktan geri durmayacağız

DEM Parti Eş Genel Başkanlarından yeni yıl mesajı |

Hepimiz için barış, demokrasi ve kardeşlik yılı olsun

Sürecin birinci yılı l

Bakırhan: Gecikmeler oldukça barış karşıtlarının sözü artıyor