Cezaevlerine ilişkin raporda, 631 hasta tutuklunun insanlık dışı koşullara karşı yaşam mücadelesi verdiği vurgulandı; “Barışçıl bir gelecek için ilk adım hapishanelerden atılmalıdır” denildi.
HABER MERKEZİ – MED Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED) ile Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dair hazırladıkları 6 aylık raporu Diyarbakır’da düzenledikleri basın toplantısıyla açıkladı.
Raporda, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin münferit olmaktan çıktığı, yapısal ve sistematik bir hale gelerek derin bir insan hakları krizine dönüştüğü vurgulandı.
İhlaller başlıklar halinde şöyle sıralandı:
Keyfi disiplin cezaları
Sürgün uygulamaları
Tahliyesi yaklaşan tutukluların infazının soyut gerekçelerle yakılması
Sosyal faaliyet ve iletişim haklarının engellenmesi
Sağlık hizmetlerine erişimin sistematik şekilde kısıtlanması
Ağır hasta tutukluların tedavisiz bırakılması
Raporu açıklayan MED TUHAD-FED temsilcisi Berivan Bekçi, 6 ayda 115 cezaevinden yaklaşık 3 bin 500 başvuru aldıklarını söyledi.
631 HASTA TUTUKLU İNSANLIK DIŞI MUAMELELERE MARUZ KALIYOR
631 hasta tutuklunun insan onuruna aykırı uygulamalara karşı yaşam mücadelesi verdiği belirtilen açıklamada, “Tedavi ve ilaca erişim hakkı sistematik biçimde engellenmekte, tutsaklar ağız içi arama ve kelepçeli muayene gibi insanlık dışı uygulamalara maruz kalmamak adına hastaneye gitmekten vazgeçmek zorunda kalmaktadır” ifadeleri yer aldı.
Raporda ayrıca yasal infaz sürelerini tamamlamış çok sayıda siyasi tutuklunun, “pişmanlık göstermediği” veya soyut, hukuki temelden yoksun değerlendirmeler nedeniyle tahliye edilmediğine dikkat çekildi ve halen 359 mahpusun bu nedenle cezaevlerinde tutulduğu bilgisi paylaşıldı.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilen yaklaşık 400 tutuklunun, yıllardır tek kişilik hücrelerde, sosyal ilişkilerden tamamen izole edilerek tutulduğuna dikkat çekilen açıklamada, bu uygulamanın yalnızca fiziksel değil, ruhsal bütünlüğü de derinden sarsmakta; insan onurunu sistematik biçimde ihlal ettiği kaydedildi.
Bu uygulamanın AİHM’in kararlarına açıkça aykırı olduğuna dikkat çekilen raporda umut hakkı konusunun bireyleri sadece cezaevinden değil, dışarıdaki toplumdan da koparan politik bir cezalandırma anlayışına karşı durduğu belirtildi:
“Umut hakkı, geçmişle barışmanın, demokratik toplum sözleşmesini yeniden kurmanın ve kapsayıcı bir barışı inşa etmenin ön koşuludur.”
CEZAEVLERİNDE ADALET OLMADAN DIŞARIDA BARIŞ OLMAZ
Açıklamada Kürt sorununda yeni çözüm sürecine de değinildi ve toplumsal barışın en çok tutukluların haklarının tanınmasıyla başlayabileceği belirtildi.
Açıklamada şu ifadeler yer aldı: