Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Beştaş ve Tuncel’den süreç değerlendirmesi |

Demokrasi olursa çözüm gelir

Beştaş ve Tuncel’den süreç değerlendirmesi |

Çözüm çağrısına yönelik tepkileri eleştiren siyasetçiler, barış ve demokratik çözüm perspektifini göremezdenb gelmenin inkâr ve savaş politikalarının sürdürülmesi anlamına geldiğini vurguladı.

HABER MERKEZİ – PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” başlıklı çağrısı sonrası 12. Kongresini toplayan PKK’nin silahlı mücadele dönemini sonlandırdığını ve yeni bir başlangıç ve paradigmaya işaret ettiği bildirgenin yankıları sürüyor. Barış beklentisinin yükseldiği bir ortamda, Lozan Anlaşması da yeniden tartışmaya açıldı.

Fırat Haber Ajansı (ANF)’ye konuşan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş, hem bildirgeyi hem de etrafında oluşturulmaya çalışılan spekülatif tartışmaları değerlendirdi.

HDK Eşsözcüsü Beştaş, bu kararı “tarihi bir açıklama” olarak nitelendirirken, çözümün ancak demokratikleşme adımlarıyla mümkün olacağını vurguladı:

“Peki diyelim ki silah bırakılacak. Kongrede bu yönde açıklama oldu zaten. Her şey çözülmüş mü olacak? Hayır. Çözülmüş olmayacak. Çözüm için demokratikleşme zamanı. Bu konuda tabii ki en önemli adres Türkiye Büyük Millet Meclisi.”

‘BU KORKUNÇ BİR EZBERDİR, KABUL EDİLEMEZ BİR TARTIŞMADIR’

Beştaş, muhalefet ve ulusalcı çevrelerin PKK’nin bildirgesine yönelik Lozan Anlaşması üzerinden başlattığı tartışmaları ise “barış karşıtı” bir ezber olarak niteledi. “Cumhuriyetin demokratikleştirilmesi mücadelesi veriyoruz” diyen Beştaş, Lozan’ın tartışılmasının da demokratik toplumun bir gereği olduğunu savundu:

“Bu korkunç bir ezber. Kabul edilemez bir tartışma. Bu, eski inkâr, asimilasyon, ret politikasının devamından yana olmak demek. Bu, barışa karşı olmak demek. Bu çözüme karşı olmak demek. Bunu söylesinler o zaman. Şimdi 2025 yılındayız, 21. yüzyıldayız. Kürtler hala inkâr mı edilsin? Kürt yok mu diyelim? Ya da Kürt dili yok mu diyelim? Lozan tartışılamaz deniliyor mesela. Demokrasilerde her şey tartışılabilir. Üstelik Lozan Antlaşması 100 yıldır tartışılıyor hem uluslararası alanda hem Türkiye’de. Ve bunu tartışamazsınız denmesi de başka bir egemenlik biçimi. Bu, barış olacak eyvah demek gibi bir durumda kalıyorlar şu anda. Bu anlamda ben yaraların görülmediğini değil, kabul edilmediğini düşünüyorum. Burada bir ret politikası var, üstenci, hiyerarşik, Kürt halkını kendisinden aşağı, hak sahibi olmayan özneler olarak gören bir yerden yaklaşım gösteriliyor. Bir ayrımcı tutum var her şeyden önce. Tam da demokratik toplum inşası derken bunu söylüyoruz. Geçmişin arkaik sözleriyle, yüzyıldır tekrarlanan ezberlerle çözüm perspektifi oluşamaz. Bir kere bunlarla yüzleşmemiz lazım. Varsa hatalar, bunlar görülmeli, öz eleştirileri verilebilmeli, eleştiri yapılabilmeli.”

Adalet Bakanı’nın “umut hakkı yok” yönündeki açıklamasını eleştiren Beştaş, siyasi tutsakların serbest bırakılmasının barışa giden yolda önemli bir güven adımı olacağını söyledi.

HDK, önümüzdeki süreçte barışın toplumsallaşması amacıyla çeşitli illerde konferanslar ve buluşmalar düzenlemeyi planlıyor. Beştaş, “Türkiye halklarına bir barış borcumuz var. Bu süreci birlikte inşa edeceğiz” dedi.

SEBAHAT TUNCEL: YENİ MÜCADELE DÖNEMİ BAŞLADI

Mezopotamya Haber Ajansı’nın sorularını yanıtlayan Özgür Kadın Hareketi (TJA) üyesi Sebahat Tuncel de başlatılan yeni süreci değerlendirdi.

Barış ve Demokratik Toplum Çağrısını yeni bir mücadele döneminin başlangıcı olarak değerlendiren Tuncel, toplumsal barışın sağlanması için sorumluluğun toplumda, devlette ve tüm örgütlü kesimlerde olduğunu vurguladı.

Tuncel, Öcalan’ın tarihsel Kürt-Türk ittifaklarına yaptığı vurgunun günümüzde dördüncü bir ittifak ihtiyacını gündeme getirdiğini ve bu ittifakın hem Kürtlerin hem de Türkiye’nin geleceği açısından belirleyici olacağını ifade etti.

× “Umut hakkı” devletin önünde duran bir görevdir. Türkiye, AİHM’in verdiği kararın gereğini yerine yapmak zorunda. Bu sürecin başarıya ulaşmasının gerekliliklerinden biri.

Demokratik çözüm, silahlı mücadele yerine demokratik siyaset, örgütlenme ve barış dili ile ilerletilmeli; bu süreçte devletin barışçıl bir dil kullanması, “umut hakkı” gibi yasal adımları atması gerektiğini vurguladı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uyulması gerektiğini ve barış için Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanmasının kilit olduğunu belirtti.

Benzer Haberler