Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Faik Bulut yazdı |

İran-İsrail savaşının görünmeyen amansız çatışmaları

Faik Bulut yazdı |

Sızan ilk bilgilere göre Çin cihazı sayesinde İran istihbarat elemanları 1400 kadar “idamlık işbirlikçi ve casus” tespit ettiler. Teknik ve fiziki takibi sürdürmekte olan İçişleri Bakanlığı içlerinde yabancı uyruklularla İran vatandaşlarının da bulunduğu 700 kişi İsrail istihbarat teşkilatı MOSSAD ile işbirliği yapmak suçlamasıyla tutuklandığını açıkladı.

Faik BULUT

12 günlük fiili savaşın geçici ateşkesle durması üzerine iki devlet arasında istihbarat mücadelesi başladı. Biz bu kez İran-İsrail savaşının farklı bir yanına mercek tutacağız: İstihbarat ve casusluğa!

Hikâyeye sondan başlayalım:

Molla yönetimi ülkede küçümsenemeyecek sayıda İran kökenli casusun ülke içinde İsrail istihbaratçıları ile işbirliği (casusluk, ajanlık) yaptığını ve belirledikleri kışla, karargâh, askeri lojman, istihbarat merkezi, füze fırlatma üssü ve benzeri kritik tesislerin bombalandığını gördükten sonra Çin’den ve Rusya’dan yardım istemek zorunda kaldı.

İsteklerinin olumlu karşılanması üzerine de İran, güvenlik ve istihbarat alanında yeni bir teknik sistem kurma ve tedbir alma yoluna gitti.

Ne yazık ki halklarıyla arası bir türlü barışık olmayan Tahran hükümeti, işe kötü bir noktadan başladı. Seri imalat kabilinden hüküm veren İran mahkemesi ilk elde 4 casusun topluca idam edilmesini kararlaştırdı.

İktidar, bahsi geçen casusların “İsrailli ve Amerikalı uzmanlarla birlikte kimi Arap ülkelerinin yardımıyla hazırlanan plan doğrultusunda yönetimi devirmek için faaliyette bulunmak” suçuyla idam edildiklerini duyurdu.

Gerekçe inandırıcı olmayabilir ancak casus diye yakalananların “tedbir-karşı tedbir” babından darağacına götürüldükleri açıktır.

Çin’in “casus avcısı” diye tabir edilen ve İran’a verilen teknik cihazı hakkındaki bilgilerimiz son derece az. Tek bilinen şey; ithal edilen cihazla, ülkenin ruhani lideri Ali Hamaney’in köşkünü ve ofisini koruyup kollamakla görevli İran güvenlik ve istihbarat teşkilatına mensup yaklaşık 4000 elemanın sıkı bir testten geçirildiği.

Sızan ilk bilgilere göre Çin cihazı sayesinde İran istihbarat elemanları 1400 kadar “idamlık işbirlikçi ve casus” tespit ettiler. Teknik ve fiziki takibi sürdürmekte olan İçişleri Bakanlığı içlerinde yabancı uyruklularla İran vatandaşlarının da bulunduğu 700 kişi İsrail istihbarat teşkilatı MOSSAD ile işbirliği yapmak suçlamasıyla tutuklandığını açıkladı. (25 Haziran 2025)

İran ile İsrail arasında çoklu savaş alanı

Emekli asker ve yazar-araştırmacı Dr. Osman Gazi Kandemir, iki ülke arasındaki farklı çatışma alanlarını şöyle değerlendiriyor:

“İsrail, İran’ın Natanz’daki ana zenginleştirme tesisi dâhil onlarca askeri hedefi vurdu. Bu saldırı, İsrail’in İran’ın kilit personeline yönelik yıllardır devam eden operasyonlarının en son ve en yıkıcı örneği oldu.

Bugüne gelinene kadarki başlıca saldırılar şunlardır:

  • Kasım 2020: İran’ın nükleer programcısı Mohsen Fahrizadeh suikasta uğradı.
  • 2020: Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani öldürüldü.
  • Mayıs 2022: Devrim Muhafızı Albay Seyyad Hodayi motosikletli saldırganlarca öldürüldü.
  • Temmuz 2024: Hamas siyasi lideri İsmail Haniye Tahran’da bir patlamayla katledildi.
  • Eylül 2024: Hizbullah’ın karizmatik lideri Hassan Nasrallah, Beyrut’taki İsrail hava saldırısında yaşamını yitirdi.

Bu tür operasyonlar, Mossad’ın sahadaki birimleri ve yerel kaynaklarla kurduğu karmaşık bir istihbarat ağının sonucudur. İranlı yetkililerin ‘asıl zarar, içimize sızan ajanlardır’ tespiti, yerel işbirlikçilerin kritik rolünü vurguluyor. Bu işbirlikçiler, suikastların planlanma ve icrasını kolaylaştırarak, İsrail istihbaratına operasyonel derinlik kazandırıyor.

İsrail’in kullandığı teknikler:

1948’de genç mühendisler ve matematikçiler telsiz istihbaratı toplamaya başlamış; bu küçük birim zamanla büyüyerek İsrail’in en gizli ve en güçlü istihbarat servisi olmuştur. Unit 8200 adını alan bu teşkilat Mossad’ın adeta dijital gözü ve kulağı olmuştur.

Günümüz şartlarında Unit 8200, sadece dinleme yetenekleriyle sınırlı değil; sinyal istihbaratında (SIGINT) üst düzey uzmanlığa sahip olan bu birim, telsiz, cep telefonu, sabit hat, internet trafiği, uydu bağlantısı ve fiberoptik sistemler dahil tüm iletişim biçimlerini izleyebilir, çözümleyebilir ve kayıt altına alabilir.

Ayrıca, karmaşık veri akışlarından anlamlı mesajlar çıkarabilen ve kodlu konuşmaları çözebilen gelişmiş bir şifre çözme (cryptanalysis) kapasitesine sahip olan ve coğrafi konum belirleme (geolocation) konusunda da güçlü olan Unit 8200, cep telefonu, baz istasyonları, IP eşleştirmeleri, radar verileri ve İHA sinyalleri üzerinden hedeflerin yerini net biçimde tespit edebiliyor.

Unit 8200’ün en dikkat çekici yanı siber saldırı ve savunma alanındaki yetenekleri. Bunlardan biri de Siber savaşın öncüsü geliştirilmiş Stuxnet virüsüdür. 2009 yılında İran’ın Natanz nükleer santralinde yaşanan ve milyarlarca dolarlık zarara yol açtı Stuxnet virüsü saldırısı.

Unit 8200, sadece dinlemiyor, aynı zamanda kodla saldırıyor; devlet destekli kötü amaçlı yazılımlar, yapay zekâ temelli sabotaj araçları ve dijital etki operasyonlarının standart yöntemleri arasında yer alıyor. Bu birim topladığı veriyi işleyerek, analiz ederek ve vurulacak hedefi belirlemeye yardımcı oluyor.

Mossad İran’da bir hedef belirleyecekse, Unit 8200 önce hedefin cep telefonu trafiği, sosyal medya geçmişi, e-posta kayıtları ve seyahat rotalarını inceliyor. Operasyon sırasında drone yönlendirme, kamera karartma ve sinyalleri susturma gibi teknik destekleri de veriyor.

Ancak Unit 8200’ün de yenilmez olmadığı 7 Ekim 2023 sabahı yaşanan Hamas saldırısıyla ortaya çıktı. Hamas eylemini önleyemedi.

İran’daki zaaf:

İran’ın kendi istihbarat ve güvenlik yapısındaki zafiyetler dikkat çekiyor. İran İstihbarat Bakanlığı (VAJA) ile Devrim Muhafızları İstihbarat Teşkilatı (DMO) arasındaki iç politik rekabet ve koordinasyon eksikliği, istihbarat operasyonlarının etkinliğini ciddi şekilde azaltıyor. (14 Haziran 2025)

İran’daki Şarq gazetesindeki eleştiri ilginçtir:  “2021 yılından beri ilgili bakanlık ve emniyet birimleri casus sızması hususunda uyarıldılar. Eski Cumhurbaşkanı Ahmedi Nejat, karşı casusluk masasındaki en yüksek makamda oturanın İsrail ajanı çıktığını açıklamıştı.” Gazetenin siyasi bölüm şefi Vahide Kerimi, “İçeriye sızmalar ve casus devşirmeleri önlenmedikçe İsrail’e yönelik askeri vuruşlar işe yaramayacaktır” dedi. (16 Haziran 2025.)

Film-dizi yoluyla savaş:

Amerika merkezli CNN televizyon kanalı, İran-İsrail mücadelesinin vardığı “karşılıklı silahlı tehdit” noktasının ileri bir safhada olduğunu ABD’li yetkililere dayanarak haber olarak sunuyor: “İsrail, nükleer tesisleri yok etmek maksadıyla İran’a saldırmaya hazırlanıyor.”

İran ile İsrail arasındaki istihbarat mücadelesini konu edinen (Tahran-3) isimli dizinin üçüncü bölümünü izlemeyenler günümüzde İran’ın birçok yerinde gerçekleştirilen seri suikast, sabotaj, patlama, tahribat, bombalamanın nasıl olduğunu ve İsrail casuslarının bu olaylardaki rolünü kavrayamaz.

Ekim 2023 (Hamas Baskını) sonrasına denk düşen bu dizinin çekimi, Apple TV kanalında daha önce İngilizce ve Arapça yayınlanmış, çok rağbet görmüştü. Üçüncü bölümü ise sadece İsrail KAN televizyonunda yayınlandığından mahalli bir izleyici kitlesine hitap etmekle sınırlı kalmıştı.

Apple TV başlangıçta KAN TV kanalıyla ortaklaşa yayın yapma konusunda anlaşmış fakat MOSSAD kaynaklı bilgiler tek yanlı olarak hem kendi istihbaratçılarını süper kahraman göstermeyi hem de İsrail’in Gazze’deki savaşın vahşetini aklamayı esas aldığından, Apple kanalı uluslararası ölçekte bu diziye gereğinden fazla siyaset bulaştığını görerek küresel itibarı nedeniyle ortaklıktan ayrılmıştır.

İsrail yapımı bu dizide verilen mesaj şudur: İran nükleer silah elde etme çabasında, İsrail ise bu gibi tesisleri imhaya hazırlanıyor.

Dizide İran’ın nükleer silah imalatı için gereken kimyasal-fiziksel maddeleri tam anlamıyla elde edip artık üretim aşamasında olduğu yolunda bilgiye ulaşan bir kadın istihbaratçı, bunu önlemek için James Bond (aksiyon) filmlerinde gördüğümüz ajan faaliyetine başlıyor.

Ayrıca İran’daki “uyuyan hücreleri” harekete geçiren İsrail istihbaratının casuslukla ilgili her alanda ve bilhassa yüksek teknoloji hususunda süper bir güce sahip olduğu algısı yaratılıyor. Yenilmez imajına ek olarak iki süper devlet ABD ile İngiltere’nin casusluk teşkilatları CIA ve MI6 ayarında bir süper MOSSAD imajı icat ediliyor.

Devşirilen ajanlar arasında sadece rejim düşmanı İranlı muhalifler değil, Yahudi kökenli İran uyruklular da bulunuyor. Bir Musevi kadın yaşadığı İran yerine İsrail lehine casusluk yapabiliyor. Zaten bunların varlığı eski Pers imparatorluğu zamanına kadar uzanıyor ki, bu da yaklaşık 2400 yıl ediyor.

Netice olarak İran ile İsrail arasında salt uçak-füze vuruşması değil aynı zamanda istihbarat savaşları da söz konusu oluyor. NETFLIX vasıtasıyla gösterime sunulan “film ve dizi savaşları” ise bunlara katkı sağlamak için dünya çapında pazarlanıyor.

NETFLIX biri Fransız (Adama Pictures) ikisi de İsrail (TTV Productions ve Sumatra Films) yapımı üç filmi daha gösterime sunmuştur. FAUDA (Büyük Kaos) isimli dizi dijital savaşa örnektir ki yapıp yöneteni Tender Productions isimli bir İsrail şirketidir.

The Angel (Melek) isimli filmde de yine aynı temalara rastlıyoruz: Yenilmez süper İsrail ile onun efsane istihbarat teşkilatı MOSSAD! Üstelik “Melek” algısıyla İsrail düşmanı/hasmı olan herkes şeytanlar (The satans) olarak damgalanıyor.

Yeni ve yeniden istihbarat savaşları

Amerika merkezli CNN Türkçe servisinin analizinde, İsrail’in ulusal istihbarat teşkilatı Mossad’ın operasyondan aylar önce İran’a gizlice silah soktuğu belirtiliyor. Kimi güvenlik kaynakları, Mossad’ın İran içine patlayıcı taşıyan drone’lar yerleştirdiğini; operasyon sırasında bunların Tahran yakınlarındaki füze rampalarını vurmak için kullanıldığını söylüyor.

Bu sayede İsrail Hava Kuvvetleri’nin, bir günde 200’den fazla uçakla 100’ü aşkın saldırı gerçekleştirebildi. Nitekim CNN’e konuşan İsrailli kaynaklar, İranlı üst düzey askeri yetkililerin Mossad’ın topladığı istihbaratlar sayesinde nokta atışıyla vurulabildiğini açıkça belirtiyor.

İsrailli bir güvenlik yetkilisi, son operasyonda Mossad komandolarının Tahran’ın derinliklerine kadar girdiğini, savaş jetleri havalandığında İran’ın hava savunma füzelerini, balistik füzelerini ve füze rampalarını hedef aldıklarını söylüyor.

ABD’li düşünce kuruluşu Washington Enstitüsü’nden Holly Dagres, “Mossad yıllardır İran’ı oyun alanına çevirdi” tespitini yapıyor. Teşkilatın ayrıca İran’a ait hava savunma sistemlerinin yakınına “hassas güdümlü silah sistemleri” konuşlandırdığı belirtiliyor. (15 Haziran 2025)

Geçmeden hatırlatalım: Bir yıl önce MİT tarafından İstanbul ve İzmir’de eş zamanlı olarak düzenlenen MOSSAD operasyonuyla ilgili iddianame tamamlandı. Eski polis memuru bu dosyada Türkiye’deki MOSSAD şebekesine liderlik etmek suçuyla yargılanıyor. (Rudaw sitesi, 27 Mayıs 2025)

Hizbullah içinde casus yuvalanması

MOSSAD sadece İranlılar arasında değil, aynı zamanda Lübnan’daki Şii örgütü Hizbullah’ın saflarında da yuvalanıp kendine çok sayıda ajan bulabildi. Lübnan yetkili makamları, 15 Mayıs 2025’te âdeta Hizbullah’ın kâbusu haline gelip çöküşünü hızlandıran bir olaya ilişkin aşağıdaki açıklamayı yaptılar.

“Yapılan tahkikat ve soruşturmalar sonucu çoğu Hizbullah örgütü kadrolarına yakınlıklarıyla bilinen 21 kişi, İsrail lehine casusluk yapmak suçlaması nedeniyle tutuklandı. Tutuklular arasında Hizbullah’ın seçkin özel askeri birimi sayılan Ketibet’ul Rıdvan (Rıdvan Komando Taburu) komutanının oğlu da bulunuyor. Hizbullah’ın askeri komutanlarının çoğunun suikast yoluyla tasfiye edilmesinde bu şahsın büyük rolü vardı.”

İşin garibi Güney Lübnan’da Hizbullah üyesi olan ve çok sayıda yakınını İsrail ile çatışmada kaybeden bir casus vardı; 20 bin dolar karşılığında örgütü Hizbullah komutanları hakkında pek kritik ve hayati bilgiler vermişti.

İsrail’de İran casusları

2024’te İran düşman saflarından yaklaşık 40’tan fazla İsrailliyi devşirdi ve 13 kadar casusluk ağı kurdu. Yanıltma olmasın; İsrail aleyhine casusluk yapanların bir kısmı Filistinli Arap olmasına karşın salt para karşılığında casusluk faaliyetinde bulunanların çoğu Yahudi idi. Üstelik bunlardan İsrail ordusunda yedek subay olanlar da vardı. (25 Mart 2025)

İsrail ile arası iyi olan Katar bile petro-dolarları sayesinde azımsanmayacak sayıda üst düzey İsrailli görevliyi satın almıştı. (9 Mayıs 2025)

İran’daki güvenlik makamlarınca paylaşılan bir açıklamada; “Ülkedeki iç ve dış istihbarat teşkilatlarının bölgede cirit atan CIA, MI6 ve MOSSAD ajanlarına karşı çok gizli ve bir o kadar da vahşi mücadele yürüttüğü” belirtildi. (26 Haziran 2025)

Demek ki bölgedeki savaş tek değil, çok boyutludur ve aynı ölçüde çetrefillidir. Dolayısıyla da Ortadoğu’yu bilinen klişe ve kalıpların dışında incelemek gerekir.

Benzer Haberler