Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Faik Bulut yazdı |

İsrail-İran çatışması hakkındaki ilk gözlemler

Faik Bulut yazdı |

AKP iktidarı, tehlikeli olaya hem tehdit hem de fırsat olarak bakıyor. Bu süreçte Ankara demokrasi-hukuk-özgürlük-eşitlik temelinde gerçekçi adımlar atmalı; başta Kürtler olmak üzere bütün kesimlerle uzlaşmalı; acil hale gelen Kürt meselesini çözmeli; bölgesel krizden çıkarak avantajlı duruma geçmelidir.

Faik BULUT

Zaman sıcak, konu sıcak; savaş devam ediyor. İki ülkenin hava yoluyla çatışması sıradan bir askeri harekât ya da gölge savaşı değil, açık bir savaş halinde cereyan ediyor! İran, askeri amaçla tasarladığı nükleer silah oluşturma hızını 2,1’den 6,1 derecesine yükseltiyor.

Gözlemcilerle uzmanlar İran’ın askeri açıdan misilleme kapasitesi noktasında farklı düşüncelere sahipler. Savaş tırmanıp bölgeye yayılacak, İran balistik füzelerin yanı sıra nükleer silaha da başvuracak diyenler de oluyor; İran’ın bölgedeki uzantıları ve milis ağı vasıtasıyla savaşa Ortadoğu ölçeğinde yaymaya çalışacağını ileri sürenler de. Arabulucuların meseleyi siyasi ve diplomatik yollarla çözme ihtimali olduğunu belirtenlerin sayısı da oldukça fazla.

Son gelişmelerle ilgili yerli yabancı medyadan görüp okuduğum değerlendirmelere dayanarak edindiğim izlenimleri sizlerle paylaşacağım:

Netanyahu’nun İran’da rejim değişikliğini hedeflediği çok açık. Bu kapsamda Şah’ın Amerika’daki oğlu Rıza Pehlevi ile de görüştü. Şah’ın oğlu ise İranlılara (asker-sivil) isyan etmeleri ve ayaklanıp iktidarı devirmeleri için çağrıda bulundu. “Dostunuz İsrail sizi destekleyip himaye edecektir!” diyerek onlara güvence verdi. Maksat, rejimi değiştirmekti.

İlginçtir; Batılılar, Amerikan ve İsrail medyası da düzeni devirme yolundaki haber ve yorumlara ağırlık veriyor. Amerikalı anormal iş adamı ve Beyaz Saray eski danışmanı Elon Musk “İran yönetiminin tabutuna son çiviyi çakma zamanıdır” derken, BBC bünyesinde İran uzmanı olarak çalışan Fars kökenli Amir Azimi “Netanyahu’nun İran halkını isyana daveti, sonucu belli olmayan tehlikelere gebedir; bu gerçekleşirse bölge çapında iç savaşa neden olabilir” diyor.

Görüleceği gibi Batı kamuoyu ve siyaset erbabı, Tahran’daki rejim değişikliği hakkında farklı görüşlere sahipler. ABD Başkanı Trump İran’la masaya oturup kendi şartlarını dayatmayı düşünüyor. Ancak kendisinden izin almadan İsrail’in harekete geçmesine karşı çıktığı gecenin sabahında “Yükselen Aslan Harekâtı” vuruşunu seyredip hayranlığını belirtmekten de geri kalmıyor.

Bu tutum şu tür yorumlara yol açıyor: “Galiba Trump, üst perdeden konuşup dayatmalarına rağmen İsrail gibi söz dinlemez belalı müttefiklerine sözünü geçiremiyor.

İsrail istihbaratına yakın “Walla News” haber-yorum sitesine bakılırsa; Trump, Kum yakınındaki dağlık bölgede kurulu Fordo nükleer tesisini öncelikle Amerika’nın bombalamasını Netanyahu’dan istemişti. Ancak İsrail başbakanı acele ederek itibarını yükseltmeye ve ABD yönetimine oldubittiyle kabul ettirme yoluna gitmişti.

Farklı bir sese kulak verelim ve İran Komünist İşçi Partisi Başkanı Hamit Taqvai’nin 13 Haziran 2025 tarihli uzun açıklamasını özetleyelim:

Bu, iki terörist devlet arasındaki savaştır. İran askeri ve siyasi merkezlerine, komutanlarına ve yetkililerine yönelik başlatılan saldırı, İran halkının katledilmesi için kurulmuş sisteme indirilmiş bir darbedir. İsrail devleti ise Gazze halkı ve Filistinlilerin katledilmesinde uzun bir sicile sahiptir.

Açıktır ki İsrail, Amerika veya başka bir dış güç İran halkının kurtarıcısı değildir. Onlar kendi çıkarlarının peşindedir. İran’ın toplumun çeşitli kesimlerinde süregelen protesto ortamını, grevleri ve toplantıları savaş koşulları bahanesiyle gölgelemeye çalışmasına izin verilmemelidir. Başlayan bu savaşın üçüncü tarafı, halktır. İran yönetimi hiçbir zaman bu kadar zayıf, çaresiz ve dağınık olmamıştır.”

İstihbarat Savaşı

Londra merkezli El Mecelle dergisi İsrail askeri raporlarından edindiği bilgiyi şöyle özetlemiş:

İsrail her ne kadar üstün savaş uçaklarıyla İran’daki askeri, sivil ve ekonomik hedefleri vurduysa da İran’ın içinde gizlice faaliyet gösteren MOSSAD istihbaratçılarıyla İran kökenli ajanları, ülke içindeki kilit noktalarla hassas hedeflerin tespit edilip vurulmasında başrolü oynadılar. Bu anlamda bu savaş için ‘kapsamlı istihbarat savaşı’ da denilebilir.

Mesela nitelikli komando timleri, İran’daki radarlara, karadan havaya fırlatılan füze rampalarına yakın açık arazide kurdukları bazı İHA ve benzeri roketlerle belirlenen hedefleri bozdular, sabote ve tahrip ederek çalışamaz hale getirdiler. Bazı patlayıcıları yük kamyonlarının kasalarına bir şekilde monte ederek İran’ın iç bölgelerine sorunsuzca taşınmasını sağladılar.”

Savaşın gidişatı ve süresi

İsrail Milli Güvenlik Kurulu Başkanı Tzachi Hanegbi, 13 Haziran’da şunları söylüyordu:

Şimdilik İran’ın ruhani lideri Ali Hameney’i tasfiye etmeyi düşünmüyoruz. Zira İran’a yönelik hücumumuzun henüz başındayız. İran nükleer tesislerinin tümünü askeri yöntemlerle imha etmemiz imkânsızdır. Maksadımız diplomatik yollarla nükleer programı iptal ettirmektir!

Haaretz gazetesine yazan Tsvi (Zvi) Bariel’in kanaati ise farklı görünüyor:

“Acaba İsrail, masaya oturmasın diye mi İran’ı bombaladı? İsrail, gücünün sınırlılığını da görmüş oldu. Giderek sıklaşıp yaygınlaşan İran misillemesi korkuttu, zarar verdi. Trump ise ikircikli ve çelişkili; ne yapacağını tam bilmiyor. Siyasi Mesihçiliğe inanan radikal İsrailli dinci kesimin akıl almaz saldırgan tavırları ise İran’ın daha radikal adımlar atmasına yol açabilir.”

İran’ın korunaklı ve gizli Fordow (Fordo) nükleer tesisinin kısmi hedefe konulmasında iki önemli şey yaşandı: İran, tesisin büyük bölümü için alternatif bir yer daha buldu ancak bombalanmadan kurtaramadı. Bunun üzerine İran Milli Güvenlik Kurulu üyesi bir milletvekili, “İran istihbaratının ele geçirdiği gizli belgeler ışığında İsrail’in Sina’daki nükleer merkezi Dimona’ya saldırılmasını” istedi.

ABD yönetimine bakılırsa; İsrail saldırılarını önlemek imkânsıza yakındır; İran en kısa zamanda nükleer programından vazgeçmek suretiyle barış ve anlaşma yoluna gitmelidir. Oysa MOSSAD eski başkanı Hayim Tomer İbranice bir gazeteye aşağıdaki açıklamayı yapmaktaydı:

İstihbarat teşkilatımız hedefleri belirleme ve vurmada üstün bir başarı gösterdi. İran misillemesi, İsrail’in ABD ve bölgedeki müttefikleriyle daha sıkı bir işbirliği yapmasını sağlayacaktır. Çatışma nasıl ve ne zaman sona erer bilinmez ama İran ile uzun süreli bir çatışma, bölgedeki istikrar çabalarını baltalar. Savaşın uzun sürmesi hem İran hem de İsrail açısından zararlıdır.

Mevcut çatışmanın dinamiği çok hızlı olduğundan, sonucu öngörmek zorlaşıyor. Muhtemelen ABD ile İsrail savunma sistemini geliştirme hususunda ortaklaşarak görüşme masasından daha iyi bir sonuç elde edeceklerdir. İran ve müttefiklerinin karadan faaliyete geçip İsrail’e karşı sürekli hamle yapmaları, ABD ile İsrail’in ortak hava savunma sistemini boşa çıkarabilir. Bu gidişle İsrail ordusu, uzun süreli savaş için ihtiyaç duyulan insan kaynaklarını (askerlik için yeterli ve gerekli özelliklere sahip gençler) bulamayabilir.” (14 Haziran 2025)

İsrailli bir askeri yorumcu, “Savaşın sürmesi İsrail’e ağır maliyeti ve olumsuz yansıması olacaktır” derken MOSSAD istihbarat şube eski şefi Zohar Palti bir televizyon söyleşisinde şunları söylüyordu:

İsrail nükleer tesis ve reaktörlerin hepsini imha edemedi. İran’ın generallerini öldürmekle övünüyor ancak İran’ın onların yerini dolduracak general ve komutanları olduğu sürece, bu tür toplu öldürmeler istenilen sonucu vermiyor.” (15 Haziran)

İsrail konusunda uzman araştırmacı Ahmed el Safadi’nin görüşü ise şöyle:

Böyle giderse, hiçbir Arap devleti bundan kurtulamayacaktır. Barış herkesi etkiler ancak savaş dediğin bütün bölgeyi etkisi altına alır. İran’daki muhalifler bile bombardımanlardan sonra İran yönetimine destek için daha doğrusu ülkesine yapılan saldırıyı protesto babından, bilhassa İran ordusunun saflarını hızla toparlayıp hava savunma silahlarını (füze sistemini) takviye etmesiyle birlikte sokaklara döküldü. Dolayısıyla İran’daki iktidarı devirip düzeni değiştirme ihtimali şimdilik olanaksız görünüyor.

İran misillemesi

Misilleme kabilinden İran balistik füze ve SİHA gibi silahlı araçlarıyla İsrail’deki bazı hassas askeri-siyasi hedefleri (bunlar arasında şehir merkezinde gizli faaliyet yürüten bir enstitü ile adı açıklanmayan stratejik bir merkez de bulunuyor) vurması İsrail kamuoyunda büyük paniğe yol açtı.

Nitekim İran füzelerine hedef olan Rişon Belediye Başkanı, “Yıllardan beri böylesine bir yıkım ve tahribat görmedik” demekteydi. O kadar ki televizyon kanalları bile stüdyolarının yerini değiştirerek daha güvenli sığınaklarda yayın yapmayı tercih ettiler. Füze saldırıları sonucu yüzlerce ölü, yaralı ve kayıp insandan söz ediliyor.

76 yıllık Arap-İsrail savaşından bu yana ilk defa yaklaşık 5 milyon İsrailli sığınaklara gitti. 14 Haziran gecesi 7 milyon insan sığınakta geceyi geçirdi. Maariv gazetesine göre İsrail uçaklarını Kıbrıs (Rum Kesimi), Yunanistan ve Amerika’ya gönderdi. TV kanalları, sadece askeri denetimden geçebilen haberleri yayınlayabildi.

Başbakan Binyamin Netanyahu’nun Kudüs’teki yeraltındaki bir sığınakta saklandığı; mesajlarını oradan yayınlayıp halkına moral vermeye çalıştığı söylenmekte. Belki de bu nedenle ABD Başkanı Donald Trump, Arap dünyasındaki bazı dostlarından “İran’ın savaşı tırmandırmaması için arabulucu olmalarını” istemek zorunda kaldı.

Son gözlemim:

İster sürsün isterse belli bir merhalede dursun, mevcut savaş, bölgedeki bütün iç ve dış dinamikleri tetikleyecek; bölge ölçeğinde denge değişikliğine yol açacaktır. Türkiye de bundan muaf değildir. AKP iktidarı, tehlike olaya hem tehdit hem de fırsat olarak bakıyor. Bu süreçte Ankara demokrasi-hukuk-özgürlük-eşitlik temelinde gerçekçi adımlar atmalı; başta Kürtler olmak üzere bütün kesimlerle uzlaşmalı; acil hale gelen Kürt meselesini çözmeli; bölgesel krizden çıkarak avantajlı duruma geçmelidir.

Benzer Haberler