BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Kendi tarihlerini yazan yaralı aslanlar

Kendi tarihlerini yazan yaralı aslanlar

Emin SARI

Geçenlerde bir yazı okudum, “Aslanlar Kendi Tarihini Yazıyor” başlıklı bir yazıydı.

Ünlü, “Aslanlar kendi tarihini yazana kadar tarih hep avcıları övecektir” sözüne atıf yapıyordu yazar.

Burada kendi tarihlerini yazmaya başlayan aslanlar, Kürt yazarlardır.

Daha önce gerçekten de tarihleri, kültürleri avcıların insafına daha doğrusu insafsızlığına terk edilmişti. Dinleri, tarihler, efsaneleri, şarkıları, kültürleri hatta varlıkları, coğrafyalarını işgal edenler tarafından talan ediliyor, yok sayılıyordu. Kürtlerin kaç nesli Arap, Fars ve Türk okullarında avcıların övgüleriyle büyüdü Allah bilir.

Devletlerin kutsal alanında bu canhıraş çaba hala devam ediyor ve çocuklarımız avcılara dizilen övgüleri dinlemeye devam ediyor. Ama sivil alanda adını, sanını çok da duymadığınız binlerce Kürt yazar, kıt imkânlarla, iğneyle kuyu kazar gibi gerçeği ortaya çıkarmanın peşine düşmüş durumda.

Sadece Türkiye’de 32 tane Kürt yayınevi olduğunu ve her birinin yüzlerce, binlerce kitap yayınladığını hesaplarsak, ortaya devasa bir külliyat çıkar. Aynı durum Kürtlerin yaşadığı diğer devletler için de geçerli. Üstelik tüm dünyaya yayılan Kürt diasporasında da bu anlamda başarılı çalışmalar yapıldığını biliyoruz.

Adeta bir seferberlik başlamış. Ama öyle organize olmuş bir yapıdan söz etmek mümkün değil. Daha çok Donkişotvari bir saflıkla kendilerini dağa taşa vuran binlerce isimsiz kahramandan, emekçiden söz etmek mümkün.

Emeklerini gören, onları takdir eden, ciddiye alan, destekleyen kimse yok maalesef.

Hatta üzülerek söyleyeyim çoğu zaman onları küçümseyen, sorun olarak gören, ciddiye almayan genel bir anlayış birliğinden, ruh halinden bahsetmek gayet de mümkün.

Ben de son yıllarda bu alanda ciddi emek vermeye çalışan biri olarak Kürt yazarların ve yayınevlerinin içinde bulunduğu durumu çok iyi gözlemle şansı buldum. Bir ikisi hariç 32 Kürt yayınevinin hepsi de borç batağındalar. Hele o gecelerini gündüzlerine katıp yazdıkları kitapları bastırmak için kredi alan, borca giren, bir sponsor bulmak için adeta dilenci gibi kapı kapı dolaşan yazarların durumuna ne demeli?

Belki bu yazdıklarım kimilerine inandırıcı gelmeyebilir. Kitapların o albenili kapaklarına bakıp yazarların milyonlar kazandığını sanalar olduğunu biliyorum. Ama size şunu söyleyeyim: Yazdığı kitaplardan para kazanan Kürt yazarların sayısı bir elin parmaklarını geçmez… Alınmayacaklarını bilsem, kredi alıp kendi kitaplarını bastıran o koca yürekli yazar arkadaşların isimlerini tek tek açıklardım.

Birçoğu yıllarını harcayıp hacimli kitaplar yazıyor, kitabın editörlüğünden kapak tasarımına, basımına kadar bütün aşamaları için kendi cebinden para harcıyor ve sonrasında kitabını okuyucuya ulaştırmak için eş-dostunun kapısını çalıyor.

En acı olan da kapısı çalınan bu eş-dostların -çoğu zaman- küçümseyen bakışlarıdır. Bir düğüne destelerle para taşıyan, davulcuya desteyle “şabaş” verince yüzü gülenler, kapısına gelen bir yazarın kitabını almamak için bir dereden su getirebiliyor. Ne yazık ki böyle…

Sadece bu da değil. Bir diğer ucubelik de yazarların sponsor arayışında ortaya çıkıyor. Çok şükür Kürtlerin artık ciddi bir sermaye sınıfı var ama Kürt yazarlarına, sanatçılarına kapılarını kapatmış durumdalar. Böyle bir gündemleri, böyle bir hassasiyetleri yok. Oysa her biri bir yazarı kendi korumasına alsa, emin olsun ki ona ayıracağı bütçe, orta kalabalıktaki bir yemeğe ayırdığı bütçeden fazla olmayacak…

Küçük bir örnek vereceğim. Ünlü Kürt yoğurt firmasının Fenerbahçe spor kulübü ile yaptığı sponsorluk anlaşmasının 10 yılda toplamda 100 milyon euroluk bir rakamdan söz ediliyor. Ama daha önce Sitav Yayınları tarafından kısıtlı sayıda basılan “Gotinên Pêşiyan (atasözleri)” adlı elli bin bin Kürt atasözünü kapsayan dört ciltlik kitabın basımı iki yıldır parasızlıktan dolayı yapılamıyor (En fazla 5 bin Euro).

Siyaset kurumunun ve yerel yönetimlerin hassasiyeti de çok farklı değil ne yazık ki. Bazen sembolik bir çıkıştan ötesini yapanı görmedim. Oysa bu alan öyle onların ihmal edeceği, görmezden geleceği bir alan değil. Onlar da tarih yazıyorlar belki ama yazarlar, şairler, sanatçılar sadece tarih yazmıyor. Kapı kapı dolaşıp yok olmaya yüz tutmuş öyküleri, masalları, aşkları, destanları, atasözlerini derliyor; aynı zamanda çağdaş bir Kürt edebiyatının temellerini atıyorlar. Yarın onların tarihini de bir yazar yazacak, unutmasınlar.

Özellikle yerel yönetimlerin öncelikli görevi bu yayınevlerini ve yazarları koruyup desteklemektir. Oysa onlar özenle bu alandan kaçıyorlar. Tüm faaliyetlerinin didik didik edildiği hukuksuzluk ortamında bir yere kadar korkularını anlamak mümkün belki ama yazarlara ve yayınevlerine bir sorun gibi bakmalarını anlamak mümkün değil.

Kürt yayınevlerini desteklemek için kimi belediyeler bazı girişimler yaptı ama çok da başarılı geçtiğini söylemek mümkün değil. Açıkça söylemek gerekirse çoğu başarısızdı.

Okuyucuya, politikleşmiş Kürtlere gelince. Evet, genel olarak okuma oranlarının dip yaptığının farkındayım. Kimse okumuyor ama okumak gerekiyor. Okumayan bir toplumun  gelişiminden söz edilemez. Ama ille de “okuyamıyoruz, zamanımız yok yok, zaten cep telefondan okuyoruz” diyorsanız; kendi zamanlarından, kendi bütçelerinden, uykularından feragat edip yok olmanın eşiğindeki kültürel değerleri yeniden derleyen, kayıp tarihi ortaya çıkarmaya çalışan bu çağdaş Don Kişotları desteklemek de politik bir duruştur.

Haydi, önümüzde Mersin ve İstanbul kitap fuarları var. Yayınevlerinizi, yazarlarınız yalnız bırakmayın. Ha, bu arada yüksek kiraları ödeyemedikleri için yayınevlerinin çoğunun bu fuarlara bile katılamadığını belirteyim. Son yıllarda Federe Kürdistan’ın Hewler ve Süleymaniye illerinde kitap fuarları yapılıyor ve inanmayacaksınız ama Türkiye’de faaliyet gösteren Kürt yayınevlerinin yüzde doksanı aynı gerekçelerle bu fuarlara bile katılamıyor. Ne acı değil mi?

Bu yüzden sadece fuarlara katılmak da yetmiyor. Kitapçılarda, sanal marketlerde gözünüz kulağınız kendi tarihlerini yazmaya çalışan aslanlarda olsun. Yeterince avcı övgüsü dinledik zira..

Talan edilmiş Kürt medeniyetinden, tarihinden ve kültüründen geriye kalanlardan.

Benzer Haberler

CHP’li İnan Akgün Alp:

"Devlet, Abdullah Öcalan ile görüşüyorsa Komisyon neden görüşmesin?"

Rojin Kabaiş’e ne oldu?

"Yurttaki öğrencilerin ve mahallelilerin DNA örnekleri alınsın"

Zeyno Bayramoğlu yazdı |

Sömürgeden, yasaklardan ve direnişten doğan bir oyun: Gaelic Futbolu

CHP’li İnan Akgün Alp:

"Devlet, Abdullah Öcalan ile görüşüyorsa Komisyon neden görüşmesin?"

Emin Sarı yazdı |

Kendi tarihlerini yazan yaralı aslanlar

Kültürel tahribatı Bakan’a örneklerle anlattılar |

"Tarihi Birca Belek‘i AKP’li Atan ofis olarak kullanıyor"

“Kayyumlarla ilgili düzenlemenin eli kulağında” |

Oluç: Diyarbakır 5 Nolu yüzleşme ve hafıza müzesi olmalı