Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Menekşe Kızıldere yazdı |

Kadınlar eli ile ekoloji ve barışın inşası

Menekşe Kızıldere yazdı |
Menekşe KIZILDERE

Barış süreçleri yalnızca savaşların bitirilmesiyle değil, toplumların yeniden inşası ve doğayla kurulan ilişkinin onarılmasıyla mümkündür. Bu noktada kadınların mücadelesi ve ekoloji hareketleri, çatışma çözümünde göz ardı edilemeyecek bir güç olarak öne çıkıyor. Tarih boyunca kadınlar hem yaşamı koruma sorumlulukları hem de toplumsal cinsiyet rollerinin dışında geliştirdikleri alternatif siyasetle, barış masalarının gerçek sahipleri olmuşlardır.

Demokratik topluma giderken kadın öncülüğü ve kadın aklı bir zarurettir. Erkek egemen düzen hem kadınları hem ekolojiyi aynı yıkıcı zihniyetle kadın kırımı ve ekokırıma maruz bırakıyor. Dolayısı ile ekoloji mücadelesinin kadın bakışı ile ele alınması ve kadın örgütlülüğünün ekoloji eylemleri her iki mücadele için de kazanımdır.

Örneğin Liberya’da kadınların öncülüğünde yürütülen barış hareketi, yıllarca süren iç savaşı sonlandırmada belirleyici bir rol oynamıştı [1]. Benzer şekilde Kuzey Doğu Suriye’de kadınların demokratik özerklik ve ekolojik toplum inşası konusundaki çabaları, yalnızca askeri bir barışı değil, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir yaşamı hedefliyor [2]. Kadınların eylemleri, doğayı ve toplumu birlikte savunarak barışın köklerini daha derinlere taşıyor.

Ekoloji hareketleri ise kadınların deneyimleriyle birleştiğinde çok katmanlı bir barış söylemi oluşturuyor. Hindistan’daki Chipko Hareketi’nde köylü kadınların ağaçlara sarılarak ormanların kesilmesini engellemeleri [3], yalnızca çevre koruma eylemi değil, aynı zamanda topluluklarının yaşam kaynaklarını savunarak çatışmaları önleyen bir barış girişimiydi. Benzer şekilde Yeşil Kuşak Hareketi’ni başlatan Wangari Maathai, Afrika’da hem çevresel yıkıma hem de otoriter rejimlerin baskısına karşı kadınların kolektif mücadelesini örgütledi [4]. Bugün Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya, kadınların barış ve ekoloji direnişleri, savaşların bıraktığı enkazın üzerinde yaşamı yeniden yeşertiyor. Çatışma çözümünde kadınların ve ekolojinin ortak paydası, sürdürülebilir barışın doğayla uyumlu ve toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten bir perspektifle kurulabileceğini göstermesidir.

Kürt kadın hareketi, çatışma çözümünde kadınların rolüne dair en güncel ve güçlü örneklerden birini sunuyor. Savaşın yıkımına karşı sadece barışı değil, aynı zamanda ekolojik yaşamı ve toplumsal eşitliği temel alan bir paradigma geliştiriyorlar. Rojava’da kadınların öncülüğünde kurulan özyönetim yapıları, hem askeri şiddete hem de ataerkil baskılara karşı barışın toplumsal temellerini inşa etmeyi amaçlıyor [5]. Kadınların öncülüğünde kurulan tarım kooperatifleri, enerji üretimindeki yenilenebilir modeller ve suyun kolektif kullanımı üzerine geliştirilen politikalar, barışın sadece silahların susması değil, aynı zamanda yaşamın sürdürülebilir şekilde örgütlenmesiyle mümkün olduğunu gösteriyor. Kürt kadın hareketi bu yönüyle, barışı soyut bir hedef değil, günlük yaşamın her alanında ekolojik ve toplumsal eşitlik üzerinden kurulan bir pratik olarak tanımlıyor.

Geçtiğimiz Eylül ayında Mezopotamya Ekoloji Hareketinin ve Kürt kadınların öncülük ettiği eylem, bu mücadele geleneğinin sürekliliğini simgeliyor. Besta, ekoloji, kadın özgürlüğü ve adalet taleplerini bir araya getiren güçlü bir politik mesajla, hem Kürt halkının özgürlük mücadelesine hem de kadınların yaşamı savunma geleneğine vurgu yaptı. Onun eylemi, kadınların sadece barış masasında değil, aynı zamanda barış için direnişin ön safında olduğunu hatırlatıyor. Besta’nın isyanı, Kürt kadın hareketinin tarihsel sürekliliğinde Sakine Cansız’dan Arîn Mirkan’a uzanan bir zincirin bugünkü halkasıdır. Bu eylem, ekolojik yıkımın, erkek egemeniğinin ve savaşın iç içe geçtiği bir çağda, barış için mücadele eden kadınların iradesini güncelleyen bir sembol olarak hafızalara kazındı [6].

Besta eylemindeki en çarpıcı görüntü, yıllar evvel zulümle boşalmak zorunda bırakıldıkları yaşam alanlarına dönen kadınların adeta yaralanan ormanı iyileştirir gibi kesilen parçalarını ormana iade etmesiydi. Çok sembolik olabilir fakat yaralanan doğayı kadın eli ile iyileştirmenin medeniyetin doğduğu yerden bir fotoğrafı olarak hafızalara kazandı.

Yazar ve şair Nagehan Akarsel, Nisan isimli şiir kitabında anlam ve özgürlüğün birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu ifade eder. Özgürlük yoksa anlam yoktur. Ruh yoksa özgürlük yoktur. Besta ruhun ve özgürlüğün bir araya geldiği bir sembol eylem oldu. Kürt özgürlük mücadelesinin ruhunu tartışmasız kadınlar taşır ve doğanın özgür bırakıldığı anda bir bütünleşme gerçekleşti. Sevgili Nagehan Akarsel, Nisan’da bizlere anlamın akışından bahseder. Ruhun akışı anlam olmadığında kısıtlanır. Akış için de özgürlük gereklidir. Şırnak’ta kesilen ormanları bile zalimlere terk etmeyiş tıkanan akışın önünü açtı. Özgür kadın ruhunun başaramayacağı şey, aşamayacağı engel yoktur. İyileşen bir yer yüzü için özgür ruhlu kadınların eli ile barış bir ütopya olmaktan çıkacak.


Kaynaklar:

[1] Gbowee, L. (2011). Mighty Be Our Powers: How Sisterhood, Prayer, and Sex Changed a Nation at War.

[2] Knapp, M., Flach, A., & Ayboga, E. (2016). Revolution in Rojava: Democratic Autonomy and Women’s Liberation in Syrian Kurdistan.

[3] Shiva, V. (1989). Staying Alive: Women, Ecology and Development.

[4] Maathai, W. (2003). The Green Belt Movement: Sharing the Approach and the Experience.

[5] Jongerden, J., & Akkaya, A. H. (2011). Democratic Confederalism as a Kurdish Spring: The PKK and the Quest for Radical Democracy.

[6] Kürt kadın hareketine dair güncel haberler ve hareketin açıklamaları (2025).

[7] https://anf-news.com/kultur/nagihan-akarsel-in-siirleri-kitap-oldu-190153?utm_source

Benzer Haberler