Türkiye’de 1 milyon TL ve üzeri mevduata sahip kişi sayısı 2,3 milyonu geçti. Aynı dönemde bankada 10 bin TL bile bulunduramayan hesapların sayısı ise 163 milyonu aştı. Servet eşitsizliği büyüyor, toplumsal kutuplaşma artıyor.
HABER MERKEZİ – Türkiye’de yüksek enflasyon ve faiz ortamında servet dağılımı giderek daha da eşitsiz hale geliyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, Nisan 2025 itibarıyla banka hesabında 1 milyon TL ve üzeri para bulunan bankaya para yatıran kişi (mudi) sayısı 2 milyon 377 bin kişiye ulaştı. Geçen yıl bu rakam 1 milyon 591 bindi. Sadece 12 ayda yaklaşık yüzde 49’luk artış yaşandı.
Milyonerlerin hesaplarındaki toplam para ise 17 trilyon TL’ye yaklaştı. Bu da ülkedeki toplam mevduatların yaklaşık yüzde 78’inin sadece 2,1 milyon kişi tarafından tutulduğunu gösteriyor.
TOPLUMUN GENİŞ KESİMİ 10 BİN TL’NİN ALTINDA YAŞIYOR
Öte yandan, 10 bin TL’nin altında bakiyesi olan banka hesaplarının sayısı 163 milyonu aştı. Bu durum, geniş toplum kesimlerinin tasarruf imkanından büyük ölçüde yoksun olduğunu ortaya koyuyor. Uzmanlar, servet dağılımındaki bu uçuruma dikkat çekerek, sosyal dengesizliklerin derinleştiği uyarısında bulunuyor.
MİLYONERLERİN KAZANCI KATLANIYOR
Yüksek mevduat faizi, büyük sermaye sahiplerinin gelirini katlıyor. Ekonomist İris Cibre’nin paylaştığı bilgilere göre, 2,1 milyon kişilik bu grup her ay toplamda yaklaşık 400 milyar TL faiz geliri elde ediyor. Bu da kişi başına ayda ortalama 291 bin TL’ye karşılık geliyor.
DÜŞÜK GELİR GRUBUNUN PAYI ERİYOR
BDDK verilerine göre, 2020 yılında milyonerlere ait mevduatlar toplam mevduatların yüzde 55’ini oluştururken bugün bu oran yüzde 78’e çıkmış durumda. Aynı dönemde, 10 bin TL altı mevduatların toplam içindeki payı yüzde 2,6’dan yüzde 0,7’ye geriledi.
KREDİ KULLANIMI ARTIYOR
Aynı dönemde kredi kullanımında da hızlı artış dikkat çekiyor. 13 Aralık 2025 haftasında toplam kredi hacmi 15,18 trilyon TL’ye ulaştı. En hızlı büyüme, kredi kartı ve taksitli ticari kredilerde yaşandı.
TOPLUMSAL KUTUPLAŞMA DERİNLEŞİYOR
Ekonomistler, gelir ve servet eşitsizliğindeki bu artışın hem sosyal hem de ekonomik riskleri beraberinde getirdiği konusunda uyarıyor. Uzmanlara göre, gelir dağılımının bozulması iç tüketimi baskılıyor ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştiriyor.