Öcalan’ın büyük bir inisiyatif aldığı barış sürecine destek veren Ahmet Özal, “Barışı herkes ister, inşallah başarılı olurlar. Barışmayalım da ne yapalım? 40 sene daha bir 40 bin kişi daha mı ölsün?” diye sordu.
HABER MERKEZİ – İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde bulunan Abdullah Öcalan, 17 Nisan 1993’te ani bir biçimde hayatını kaybeden 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal’a İmralı Heyeti aracılığıyla bir mektup gönderdi.
T24‘ten Ceren Bayar’ın haberine göre mektupta Turgut Özal’ın “demokrasi şehidi” olduğunu ifade eden Öcalan, en kısa sürede Ahmet Özal’la görüşmeyi umduğunu belirtti.
ÖNDER İLETECEKTİ RAHATSIZLANDI
Mektuba ilişkin detayları anlatan Ahmet Özal, mektubun kendisine Sırrı Süreyya Önder tarafından iletilmesinin planlandığını ancak Önder’in rahatsızlığı nedeniyle DEM Parti milletvekilleri tarafından iletildiğini söyledi.
ÖCALAN: TURGUT ÖZAL DEMOKRASİ ŞEHİDİYDİ
Öcalan’ın mektubunda Turgut Özal’dan “demokrasi şehidi” olarak bahsettiğini belirten Ahmet Özal, “1993’te yaşananları anlatıyor ve babam hakkında güzel şeyler söylüyor. Bir demokrasi şehidi olduğunu söylüyor” ifadelerini kullandı.
Özal, Öcalan’ın Kürt sorunu ile ilgili değerlendirmeler de yaptığını ve kendisiyle de en kısa sürede görüşmek istediğini ifade ettiğini belirtti.
“KALP DURUYOR, ANİ DURUŞ, KRİZ DEĞİL”
Öcalan’ın Turgut Özal için kullandığı ‘demokrasi şehidi’ ifadesini değerlendiren Ahmet Özal, “O zamanlar sürü laf çıktı. ‘Özal spor yapıyordu da, kalp krizi geçirdi’ falan. Spor falan yapmıyordu. Kalp duruyor, ani duruş. Yani bu kriz değil. Amerika’daki doktoru da ‘bu kalp durması milyonda bir olan bir şey’ dedi“ diye konuştu.
MUMCU, ÖZAL, MADIMAK VE FAİL-İ MEÇHULLER: O YILLAR İNCELENMELİ
1993 yılında Turgut Özal dışında hayatını kaybeden başka kritik isimler de olduğunu hatırlatan Ahmet Özal, bu isimlerin birbirleriyle ilişkisini şöyle anlattı:
“1993’te babamdan önce Uğur Mumcu öldürüldü. Bunu çok kimse bilmez ama babam Cumhurbaşkanlığı köşkündeyken 10 günde, 15 günde bir babama rapor verirdi Uğur Mumcu. Sık görüşüyorlardı. Sonra Adnan Kahveci trafik kazasında öldü. İşin ekonomik tarafına bakıyordu. Sonra Eşref Bitlis Paşa’nın uçağı düştü. O da askeri tarafına bakıyordu meselenin. Sonra işte Madımak oldu, Başbağlar oldu. Yani 93 yılı incelenmesi gereken bir yıldır ve çok faili meçhul vardır. Rahmetlinin ölümü, her daim olan şüpheli ölümdür. Tahmin ediyorum tüm bunlar yurtdışı kaynaklı. Türkiye gibi bir ülkenin bir Fransa, bir İtalya, bir Almanya gibi olması çok mümkündü. Bunu engellemek isteyenler oldu tabii.”
BARIŞMAYALIM DA 40 BİN KİŞİ DAHA MI ÖLSÜN?
Barışın sağlanması halinde “Türkiye’nin güçleneceği, bölgede yıldız olacağı” görüşüne katıldığını ifade eden Özal, “Babamın bir lafı vardı; ‘Adriyatikten Çin Seddi’ne kadar 21. asır Türkiye’nin ve Türklerin asrı olacaktır.’ Bu zor, bu tehlikeli bir cümle. Bu yüzden batı kolay kolay bırakmaz seni. Onun için bizim akıllı olmamız lazım. Dış mihraklar varsa bizim de ona göre oynamamız lazım” diye konuştu.
Öcalan’a cevaben bir mektup iletme imkanı olmadığını belirten Özal, Öcalan’ın kendisine ulaşmasına dair duygu ve düşüncelerini şöyle aktardı:
“Barış tabii ki çok güzel bir şey. İnsanların ölmemesi çok güzel bir şey. Türkiye’de 40 bin kişi öldü 40 yılda. Yazık, günahtır. Onun için bunun bir şekilde çözülmesi lazım. Barışı herkes ister, inşallah başarılı olurlar. Barışmayalım da ne yapalım? 40 sene daha bir 40 bin kişi daha mı ölsün? Bu çözüm değil.”
×
TURGUT ÖZAL’IN ÖLÜMÜ
13 Ekim 1927’de Malatya’da doğan 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Kürt sorununun çözümü için demokratik adımlar atılması gerektiğini savunmuş, askeri yöntemlerin sorunu çözmeyeceğini ifade etmişti.
17 Nisan 1993’te Cumhurbaşkanlığı görevi sırasında kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiş, ailesi dahil pek çok kişi Özal’ın ölümünde şüphe olduğunu söylemişti.
2012’de Özal’ın mezarı açılmış ancak yapılan incelemede zehirlendiğine dair bir bulguya rastlanmamıştı.