Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Öcalan’ın bahsettiği kültüralizm ve entegrasyon nedir?

Öcalan’ın bahsettiği kültüralizm ve entegrasyon nedir?

Daha somut olarak ‘Kültüralist çözümler’ ifadesi, asla Kürtlerin kültürel haklarını dışlayan ve gereksiz gören bir ifade olarak anlaşılamaz. Kürt sorununun izahı kültüralist bir perspektifle analiz edilemeyeceği gibi kültüralist bir yaklaşımla da çözülemez! Kültüralist çözüm, Kürt halkını kültürel bir grup olarak ele alır ve kolektif bir grup olarak onlar için belirli talepler üretir. Sözgelimi Kürt halkı için mecliste belirli bir kontenjan, belirli bir eğitim şekli, belirli bir sendika, belirli bir parti, belirli bir yayın kurumu vs. talep eder.

Faik Bulut

Abdullah Öcalan imzalı çok sayıda kitap var. Her birinde Öcalan’ın kullandığı özgün terim ve kavramlara rastlamak mümkün: Demokratik ulus, demokratik toplum, demokratik modernite, kuantum teorisi, ekolojik toplum, neolitik devrim, kadın devrimi, kültüralizm, entegrasyon, vs.

Bu kavramların özgünlüğü aynı zamanda farklı tarzlarda yorumlanmasına da yol açmakta, zaten bin bir meşgale ve gaile sonucu kafası karışmış insanların aklı iyice bulanmaktadır. Esasen Öcalan adına açıklamaya kalkışan kimi siyasetçiler ile örgüt kadroları da söz konusu kavramları iyice anlayıp özümsemedikleri için kitlelere tatmin edici şeyler söyleyemiyorlar; kavramları tespih tanesi gibi ardı sıra dizip papağan gibi tekrarlıyorlar. Bu da tartışma ve polemiklere yol açabiliyor.

Misal Kürdistan Komünist Partisi, “Öcalan’ın çağrısındaki bazı tespitlere katılmadığını” açıklamıştı.

PKK lideri Abdullah Öcalan, İmralı’daki görüşmelerinden sonra örgütünün niçin silah bırakması gerektiğini açıklayan mesajının özeti şuydu: “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.”

Kültüralizm ve kültüralist çözüm nedir?

Ben, yukarıdaki cümlede daha çok kültüralist kavramına takıldım ve eğrisini ya da doğrusunu irdelemeye başladım. Bu husustaki açıklamayı araştırmacı-yazar ve akademisyen Kadir Canatan’ın ilgili bir makalesinde rastladım. “Avrupa’daki Çokkültürlülük, Entegrasyon ve İslam”, “Avrupa’da Ulusal Azınlıklar”, “Aile Sosyolojisi”, “Beyan Sosyolojisi” gibi eserlere imza atmış olan Canatan, kültüralizmi şöyle yorumluyor:

“Kültüralizm, bireylerin ve toplumların kimliklerini, davranışlarını ve düşünce yapılarını kültürel faktörlerle açıklayan bir yaklaşımdır. Kültüralizm, özellikle antropoloji, sosyoloji ve siyaset bilimi gibi alanlarda kullanılan bir kavramdır ve genellikle kültürün belirleyici bir unsur olduğunu vurgular.

Kısacası: Kültüralizm bir yaklaşım ve bir perspektiftir. A. Öcalan şunu söylemek istiyor: Kürt sorununu kültüralist bir perspektifle ele alamazsınız. Kürt sorununun tarihsel, toplumsal, ekonomik, kültürel ve hatta uluslararası boyutları vardır. Böyle karmaşık bir sorunu kültürel faktörlerle izah edemezsiniz.

Daha somut olarak ‘Kültüralist çözümler’ ifadesi, asla Kürtlerin kültürel haklarını dışlayan ve gereksiz gören bir ifade olarak anlaşılamaz. Kürt sorununun izahı kültüralist bir perspektifle analiz edilemeyeceği gibi kültüralist bir yaklaşımla da çözülemez! Kültüralist çözüm, Kürt halkını kültürel bir grup olarak ele alır ve kolektif bir grup olarak onlar için belirli talepler üretir. Sözgelimi Kürt halkı için mecliste belirli bir kontenjan, belirli bir eğitim şekli, belirli bir sendika, belirli bir parti, belirli bir yayın kurumu vs. talep eder.

Dünyadan bir örnek vermek gerekirse Kanada’nın Quebec bölgesinde Fransız aileler çocuklarını Fransız okullarına göndermek zorundadır. İngilizce eğitim veren ve baskın kültürü oluşturan okullara çocuklarını gönderemezler. Çünkü Fransızlar kendi kültürlerini korumak adına böyle bir karar alarak, bireysel hak ve özgürlükleri ve dahi eğitim hakkını kısıtlamışlardır. İşte, bu kültüralist bir çözümdür!” (https://www.haberdurus.com/haber/kulturalist_cozumler_neden_etnik_ve_kulturel_meselelere_cevap_olamaz-72308.html, 13 Mart 2025)

Pozitif entegrasyon mu, demokratik entegrasyon mu?

Öcalan’ın sonraki açıklamalarındaki bir kavram da tartışma konusudur. Kendisi Türklerle Kürtlerin barış içinde birlikte yaşaması için “pozitif entegrasyon” fikrini ileri sürdü. PKK ise “silah yakma” törenindeki açıklamasında “demokratik entegrasyon” kavramına yer verdi ve Kürtlerin ulusal-demokratik-siyasi haklarının verilmesini talep etti.

Acaba hangisi doğru; pozitif entegrasyon mu yoksa demokratik entegrasyon mu? Örgüt yetkilileri ile kadroları arasında cevap verilmesi gereken çetrefilli soru budur.

Bize gelince, öncelikle genel anlamda bir tanım yapmak lazım:

Teknik açıdan entegrasyon şudur: Birden fazla sistemin bir araya getirilerek tek bir sistem olarak çalışmalarını sağlamaktadır. Sistemlerin işlevselliğini arttırabilmek için birçok alt sistem birbiriyle entegre olmaları (bütünleşmeleri, bütüncül hale gelmeleri) gerekmektedir. Sistem entegrasyonu bu yüzden mevcut birçok sistemin birbirleri ile entegrasyonunu içerir.

Entegrasyonun alt bölümleri de vardır:

İş Süreci Entegrasyonu: İş süreçleri entegrasyonu, bir organizasyonun farklı birimlerinin süreçlerini birbirine bağlamayı ifade eder. Bu sayede, iş akışı kesintisiz hale gelir ve departmanlar arasında daha güçlü bir iletişim kurulur. Örneğin, üretimden satışa kadar uzanan bir süreçte, üretim biriminin verileri doğrudan satış departmanına aktarılabilir.

Kültürel Entegrasyon: Kültürel entegrasyon, farklı toplumların veya toplulukların bir arada uyum içinde yaşamasını ifade eder. Özellikle çok kültürlü toplumlarda, farklı etnik grupların bir arada barış ve uyum içinde yaşaması için kültürel entegrasyon süreçleri önem taşır. Bu, eğitimden sosyal projelere kadar birçok farklı yöntemle sağlanabilir.

Kültürel ve sosyal entegrasyon süreçlerinde, bireylerin toplumla uyum sağlamasına yardımcı olmak için eğitim programları düzenlenir. Göçmenler için dil kursları, mesleki eğitimler ve kültürel farkındalık seminerleri bu tür programlara örnek verilebilir.

Sosyal Entegrasyon: Sosyal entegrasyon, bireylerin toplumun bir parçası haline gelerek toplumsal hayata aktif bir şekilde katılmalarını ifade eder. Bu entegrasyon türü, özellikle göçmen toplulukların yeni bir topluma uyum sağlaması sürecinde büyük bir önem taşır. Eğitim, iş gücü katılımı ve sosyal destek programları, sosyal entegrasyonu teşvik eden araçlar arasında yer alır.

Toplumsal Entegrasyon Projeleri: Toplumun farklı kesimlerini bir araya getiren projeler, sosyal entegrasyonu teşvik etmek için kullanılır. Örneğin, dezavantajlı gruplara yönelik sosyal yardım projeleri veya toplumun farklı kesimlerini bir araya getiren gönüllülük çalışmaları bu kapsamda değerlendirilebilir.

Entegrasyon, günümüz dünyasında karmaşıklığın arttığı her alanda çözüm sunan bir yaklaşımdır. Teknolojik ilerlemeler, kültürel çeşitlilik ve küreselleşme gibi dinamikler, entegrasyonu hem bireyler hem de organizasyonlar için daha önemli hale getirir. Doğru planlanmış entegrasyon çeşitleri, iş dünyasında rekabet avantajı sağlarken, toplumsal uyum ve barış için de kritik bir rol oynar.

Ekonomik Entegrasyon: Ekonomik entegrasyon, ülkeler arasında ticari ve ekonomik bağların güçlendirilmesini hedefler. Avrupa Birliği gibi ekonomik birlikler, bu tür entegrasyonun en belirgin örneklerindendir. Ekonomik entegrasyon sayesinde, ülkeler arası ticaretin artırılması ve ekonomik büyümenin desteklenmesi amaçlanır.

Pozitif entegrasyon örneği ve özellikleri

Pozitif entegrasyon, uluslararası ilişkiler ve özellikle Avrupa Birliği (AB) bağlamında kullanılan bir kavramdır. Temel olarak, bu ülkelerin egemenliklerinin bir kısmını ulus üstü (supranational) ortak kurumlara (Örneğin AB Komisyonuna, Avrupa Parlamentosuna) devrederek daha sıkı bir işbirliği ve uyum sürecine girmesi anlamına gelir.

Tarihçi ve siyaset bilimci Prof. Dr. Hamit Bozarslan nitelikli bir sosyolog olmanın ötesinde Ortadoğu ve bilhassa Kürt meselesini siyaset sosyolojisi ekseninde ele alabilen başarılı bir yorumcudur. 28 Temmuz 2025 tarihinde İLKE TV kanalında yayınlanan söyleşisinde entegrasyon kavramı için mealen şunları söylemiştir:

“Entegrasyon aslında bütün toplumları içeren bir olgudur. Mesela Fransa gibi bir ülkede entegrasyon sorunu ister istemez ortaya çıkmaktadır. Burada söz konusu olan sadece yabancıların Fransa’ya entegre olması ya da Fransa’nın yabancılara entegre olması değil; sosyal entegrasyon, kültürel entegrasyon adına çoğulluğun kabul edilmesidir.

Kürtler açısından ele alırsak, her şeyden önce Türkiye’de Kürtlüğün kabul edilmesi ve bunun dile getirilmesi gerekir. Çok dilli bir olgunun da kabullenilmesi lazımdır. Ortadoğu ölçeğinde Kürdistan birimleri arasında da ortak bir entegrasyonun yaşanması şarttır. Kürt meselesi, aynı zamanda bir Ortadoğu sorunu olarak ele alınmalıdır.

Hem Türkiye hem de Kürtlerin değişmesi anlamına gelmektedir entegrasyon. Hiçbir zaman tek taraflı değildir; çünkü var olan bloklardan ve aktif süreçlerden yola çıkılmaktadır. Yani Türklüğün kendini sorgulaması aktif bir sürece dönüşmelidir. Türklüğün tarihi sorgulaması ve kendini Kürtlerle (aynı zamanda Ermenilerle, Rumlarla vs) eşit kabul etmesi gerekir. Aynı zamanda değişimin ve dinamik bir sürecin sonucu/icabı olarak entegrasyonun benimsenip içselleştirilmesi elzemdir.

Kimlikler, verili kimlikler değildir. Kimlikler belirli bir süreç içinde oluşmaktadır. Verili kimlikler ancak ölü toplumları tanımlayabilir. Oysa canlı ve dinamik toplumlar, kendilerini sürekli yenileyebilen toplumlardır.

Demokrasi de önceden verili bir sistem değil kendini belirsizlikler içinde sürekli yenileyen bir sistemdir. Dolayısıyla meseleyi Kürtlerin sadece Türkiye’de entegre olması anlamında ele almamak gerekir. Bu çift taraflı dinamik bir olgu olmalıdır.”

Youtube kanalında sansasyonel videolarıyla bilinen Hande Karacasu, X hesabında yorumlamış: “Barış hedefine ulaşmak POZİTİF ENTEGRASYON ile mümkündür” diyor Abdullah Öcalan. Peki, siz ‘POZİTİF ENTEGRASYON’ nedir biliyor musunuz?

Entegrasyon teorileri negatif ve pozitif olmak üzere ikiye ayrılır. Pozitif entegrasyon, yasaları yeni oluşan bütünleşik düzene uyumlu hale getirmek, yasalarda yapılan değişiklik çerçevesinde yeni kurumlar oluşturmak ve politikalar geliştirmek demektir.

Bu da demek oluyor ki ulusal yasalar yeni sürece göre uyumlaştırılacak yani düzenlenecek, tarafların daha geniş özerklik alanı elde etmesi için adem-i merkeziyetçiliğe yaklaşılacak. Öcalan zaten sonunda Kürt ulusal devlet talebinden vazgeçtiklerini söylüyor. İşte bu, özerk bölge talebini işaret ediyor.”

Dr. Ahmet Aslan imzasıyla 17 Nisan 2021’de Perspektif sitesinde yayınlanan “Entegrasyon Nedir?” başlıklı makalede pozitif entegrasyon ve negatif entegrasyondan şöyle bahsediliyor:

“Genel anlamıyla entegrasyon; bir bütüne uyma, tek tek parçalardan bir bütüne ulaşma, toplumsal bir grubun ortak değer ve normlar çerçevesinde bütüne uyumu gibi anlamlara gelmektedir. Sosyolojik bir terim olarak üzerinde fikir birliği olmamakla birlikte entegrasyon; bir toplumu meydana getiren bireylerin, farklı grupların ve diğer çeşitli ünitelerin karşılıklı bağımlılık ve düzen oluşturacak şekilde birleşmeleri süreci olarak da tanımlanabilir.

Bir süreç olmanın yanında bir işlev ya da bir amaç olarak da nitelenebilen bu kavram; ayrışma, asimilasyon ya da çatışma gibi terimlerin karşısına konumlandırılmaktadır. Bu doğrultuda entegrasyon, çeşitli kültürel grupların eşit haklarla bir arada yaşamalarını vaat eder. Söz konusu amaçlara ulaşılmasında eşit yasal muamele sorunlarını giderme, ayrımcılıkla mücadele etme, toplumun çeşitli kesimlerinin birbirlerini tanımalarını teşvik etme gibi öncelikle ifa edilmesi gereken görevler olarak belirir.

Pozitif entegrasyon; genellikle sosyal, ekonomik ya da kültürel bağlamda, farklı grupların veya sistemlerin uyum içinde bir arada çalışarak birbirlerini desteklemeleri ve güçlendirmeleri anlamına gelir. Bu tür bir entegrasyon, yalnızca farklı grupların bir arada bulunmasıyla sınırlı kalmaz; aynı zamanda bu gruplar arasındaki etkileşimlerin, işbirliğinin ve karşılıklı anlayışın artırılmasını hedefler. Bu sayede daha bütünleşmiş ve uyumlu bir toplum veya sistem yaratılması amaçlanır.

Entegrasyona dair ilk teoriler ve politik uygulamalar, ABD’de 60’lı yıllarda asimilasyon politikalarının etkisizliği belirince gündeme gelmiştir. Entegrasyon tartışmalarının Avrupa’ya intikali ise misafir (göçmen) işçilerin kalıcılığının belirginleştiği daha sonraki dönemlerde gerçekleşmiştir.

Entegrasyon dışında birlikte yaşama dair tezler olarak karşımıza çıkan iki daha teori var: Asimilasyon ve çok kültürlülük. Bunlardan asimilasyon, aslında entegrasyonun bir ileri aşaması olarak görülmektedir.

Amerika’da 1920’lerde göçmenler için dördüncü aşaması asimilasyon olan ırk ilişkilerine dair bir döngü tasarlanmıştı. Bu kaçınılmaz, evrimsel döngüye göre göçmenler; asimile olmadan önce temas, çatışma ve uyum aşamalarını yaşamaktaydı. Bu döngünün etnisiteler arası evliliklerle hızlanacağı ve nihayetinde bütün kültürel farklılıkları bir potada eritebileceği (melting pot-FB) varsayılmaktaydı.

Günümüz Avrupa toplumlarında entegrasyon söylemi, birlikte yaşam için geliştirilmiş bir ideal olarak sunulmaktadır. Bu ideal, Avrupa Birliği mevzuatında, göç kökenlilerle toplumun bütünü tarafından belirlenmiş ortak prensipler üzerine kurulu; haklar ve sorumluluklar dengesini gözeten, göçmenlere ekonomik, sosyal, kültürel ve politik fırsatlar vaat eden; uzun vadeli, dinamik bir süreç olarak tanımlanmaktadır.

Günümüzde entegrasyon yaklaşımının olumsuz çağrışımları sebebiyle giderek zayıfladığı görülmektedir. Entegrasyon ve asimilasyon teorileri yerine yeni arayışlar söz konusudur. Bu kavramlar yerine çeşitli gerekçelerle ‘katılım’ (İng. participation”, Alm. ‘Partizipation, Teilhabe’), ‘içerme/dâhil etme’ (Alm. ‘Inklusion’), ‘fırsat eşitliği’ (Alm. ‘Chancengleichheit’) gibi kavramlar kullanılmaktadır.

İşgücü göçünün başlamasının üzerinden yaklaşık 60 yılın geçtiği bir dönemde göç kökenliler, bir taraftan tanınma ve kültürel kimliği koruma uğraşı verirken, diğer yandan birlikte yaşamın gereklerini toplumsal ve siyasal katılım vurgusuyla yerine getirme çabası içinde görünmektedirler.” (bkz. https://perspektif.eu/2021/04/17/entegrasyon-nedir/)

Doğru tanımı ise Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Komitesi Eşbaşkanı İlham Ahmed’in ifadesinde buluyoruz: “Mevcut yönetimle Suriye’nin diğer kesimlerini kendi çatısı altına alabilecek; tüm bileşenleri ve ulusları, yani toplumdaki çok renkliliği anlayacak, kabul edecek bir şekilde yeni bir Suriye’yi birlikte inşa etmek istiyoruz.”

Bu haliyle alındığında entegrasyon, hayatı birlikte “inşa etmek” demektir.

Benzer Haberler