Foreign Affairs’te yayınlanan makalede Erdoğan için “ne süreç ne de sonuçları konusunda hevesli göründü; açılımla ilgili söylemi aşırı derecede güvenlik konularına odaklandı, cezalandırıcı bir tonu korudu ve bir yol haritasını tartışmaktan kaçındı” denildi.
HABER MERKEZİ – New York merkezli Foreign Affairs dergisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında “Erdoğan’ın Sonu – Türk Lider Kendi Sonunu Nasıl Tasarladı?” başlığıyla çarpıcı bir makale yayınladı.
Henri J. Barkey’in imzasıyla yayınlanan makalede, “Türkiye’nin popülist otoriter lideri Erdoğan şu anda siyasi hayatta kalma mücadelesi veriyor. İçinde bulunduğu çıkmaz tamamen kendi eseri” denilerek İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına ve yasaklara rağmen kitlesel protesto gösterilerine dikkat çekildi.
“BİR ADAMIN SON ÇIRPINIŞLARI”
İmamoğlu’nun tutuklanma kararının Erdoğan’ın “giderek artan zayıflığının yansıması” olarak değerlendirildiği makalede, “Erdoğan zaten cumhurbaşkanlığıyla ilgili artan bir kamuoyu yorgunluğuyla karşı karşıyaydı. Kibri ve otoriter liderlik tarzı, bir zamanlar yönetimine duyulan geniş coşkuyu aşındırdı ve artık önlenemez hale gelen memnuniyetsizliği dizginlemek için onu daha da çaresiz hale getirdi” ifadeleri yer aldı.
דSon baskılar artık güçlü bir otoriterin eylemlerinden ziyade tehdit altında, güvensiz ve tehlikede olan bir adamın çırpınışları gibi görünüyor. Türk muhalefeti cesaretlenmiş durumda: Yıllar sonra ilk kez yeni ve daha dinamik bir liderlik altında, inisiyatifi hükümete bırakmak yerine ele alıyor ve iktidar partisinin kalelerinde gösteriler düzenliyor. İmamoğlu hapiste kalmaya devam etse de kapana kısılmış olan Erdoğan’dır. Bir zamanlar ebedi, hayatın bir gerçeği gibi görünüyordu. Ama artık değil: kendi yanlış adımları onu mahkum etti. Erdoğan’ın mirası, en zorlu otoriter liderlerin bile nasıl haddini aşabileceğine dair bir örnek teşkil edecek.”
DEMİRTAŞ DAVASI VE MAHKEMELERİN BAYPAS EDİLMESİ
Gezi Direnişi tutukluları ve HDP’nin tutuklu eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a verilen ağır cezalara dikkat çekilen makalede, “Tek gerçek ‘suçu’, Erdoğan’ın Türkiye’nin siyasi manzarasını yeniden şekillendirme hırsına tehdit oluşturan Kürt nüfusu arasındaki güçlü desteğiydi” denildi. Makalenin devamı özetle şöyle:
ד2016’da Türk ordusu içindeki bir hizbin başarısız darbesi Erdoğan’a olağanüstü hal uygulama fırsatı verdi ve bu da ona parlamentoyu ve mahkemeleri baypas etme ve hükümete sadakatsizlikten şüphelenilen 125 binden fazla devlet memurunu, askeri yetkiliyi, öğretmeni, hakimi ve savcıyı tasfiye etme yetkisi verdi. Birçoğunun darbe girişiminden sonraki bir hafta içinde görevden alınması, Erdoğan’ın düşman listesini çok önceden hazırladığını gösteriyor.”
160 BİN KİŞİYE CUMHURBAŞKANINA HAKARET SORUŞTURMASI
“Başarısız darbenin ardından popülerlik dalgasına kapılan Erdoğan, 2017 yılında bir anayasa referandumu gerçekleştirdi. Bu referandum, Türkiye’nin parlamenter sistemini merkezi bir başkanlık sistemine dönüştürerek kuvvetler ayrılığını ve hukukun üstünlüğünü fiilen ortadan kaldırdı ve parlamentoyu bir onay mührü haline getirdi. İnsanlar, ‘cumhurbaşkanına hakaret’ sayılan geçmiş yıllara ait bir sosyal medya paylaşımı gibi önemsiz iddialarla aylarca tutuklu kalıyor. Erdoğan hükümeti sadece 2014-2020 yılları arasında yaklaşık 160 bin kişi hakkında cumhurbaşkanına hakaretten soruşturma ve 35 bini hakkında dava açtı.”
KAYYUMLAR VE DÜŞÜNCE SUÇLULARI
“Erdoğan hükümeti, özellikle Kürtlerin çoğunlukta olduğu şehirlerde, çok sayıda seçilmiş belediye başkanını görevden aldı ve yerlerine kayyum atadı. Benzer şekilde, kendisinden bağımsızlığını koruyan tek Türk devlet kurumu olan Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararları da görmezden geldi. Her şeye gücü yettiği ve yanılmaz olduğu imajını yaratsa da Erdoğan son derece kırılgan. Türkiye’deki hapishaneler, sözleri ya da eylemleri saldırgan ya da muhalif olarak yorumlanan siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler ve vatandaşlarla dolup taşıyor.”
ÖNCEKİLER İNTİKAMDAN, İMAMOĞLU TUTUKLANMASI KORKUDAN
“Erdoğan’ın son zamanlardaki tutumu, Türkiye’nin, seçimlerin sadece iktidarın gücünü pekiştirmeye yaradığı tipik bir otoriter devlete dönüştüğünün altını çiziyor. Ancak Erdoğan aynı zamanda kendi duruşuna olan inancını ve tabanının sarsılmaz desteğini de kaybetmiş görünüyor. Daha önceki siyasi motivasyonlu tutuklamaları genellikle intikam arzusundan kaynaklanıyordu, ancak İmamoğlu’nun tutukluluğu daha açık bir şekilde korkudan kaynaklanıyor.”
KÜRT SORUNUNDA GÜVENLİKÇİ, ÇÖZÜMDEN KAÇINIYOR
“Türkiye için sevindirici bir gelişme -ülkenin Kürt azınlığıyla potansiyel bir barış sürecinin başlaması- İmamoğlu kriziyle birleşerek Erdoğan’ın iktidarını kırabilir. Erdoğan, Bahçeli’nin Kürtlerle görüşmesine yeşil ışık yakmış olsa bile, ne süreç ne de sonuçları konusunda hevesli göründü; açılımla ilgili söylemi aşırı derecede güvenlik konularına odaklandı, cezalandırıcı bir tonu korudu ve bir yol haritasını tartışmaktan kaçındı.”
PKK’NİN KARARI, ERDOĞAN’I BİR İKİLEMLE KARŞI KARŞIYA BIRAKTI
“PKK’nin silahlı mücadelesinin sınırlarına ulaştığını kabul eden Kürt liderler, taleplerini tek ve stratejik bir istek haline getirdi: demokratikleşme sürecine girilmesi. Gerçek bir kuvvetler ayrılığı ile hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir devlet ve toplumun, kendilerine dil haklarının nasıl sağlanacağı da dahil olmak üzere Türkiye’nin sorunlarıyla daha iyi başa çıkabileceğini anladı. Dolayısıyla Erdoğan bir ikilemle karşı karşıya: Böyle bir demokratikleşme sürecini başlatmak için gerekli reformlar ve uzlaşmalar, onu titizlikle inşa ettiği otoriter devlet yapısını parçalamaya zorlayacaktır. İmamoğlu ve müttefiklerini hapiste tutmaya yönelik amansız çabaları, istediği şeyin bu olmadığını gösteriyor. Ancak barış sürecini engellerse, Erdoğan’ın seçim çoğunluğunu korumak için koalisyonunda partisine ihtiyaç duyduğu ve 77 yaşındaki siyasi mirasını tarihi bir barış anlaşmasıyla pekiştirmeye hevesli Bahçeli’yi yabancılaştırma riskiyle karşı karşıya kalır.”
ERDOĞAN’IN MANEVRA ALANI TÜKENDİ
“Giderek yalnızlaşan ve etrafı dalkavuklarla çevrilen Erdoğan muhtemelen kendi yöntemine sadık kalacaktır: her türlü meydan okumaya refleks olarak devletin cezalandırıcı otoritesini kullanarak karşılık vermek. Ancak Türkiye bir tek parti devletine dönüşmeden önce uygulayabileceği yasakların, tutuklamaların ve seçilmiş yerel yetkililerin keyfi olarak görevden alınmasının da bir sınırı var.”
“Gerçek şu ki, yılmaz Erdoğan’ın manevra alanı tükendi. Görevden ayrılma zamanını ve şeklini seçerek yeni bir lidere geçişi kolaylaştırabilir ve Türkiye’nin kendisiyle barışık olmasını sağlayabilir. Mirasını hala şekillendirebilir. Ancak kişiliği, böyle bir değişime girişmesinin pek olası olmadığını gösteriyor.”
×FOREIGN AFFAIRS
New York merkezli Foreign Affairs, ABD’nin dış politikası, uluslararası siyaset veya ilişkilere odaklanan bir dergidir.
1922’den beri yayın yapan dergi, Amerikan dış politikası ve küresel meseleler hakkında ciddi tartışmalar için önde gelen forumdur.