Geri gönderme merkezlerinde artan şiddet, kötü yaşam koşulları ve hukuksuz sınır dışı uygulamaları, Avrupa Birliği’nin 200 milyon euroyu aşkın fonuyla kurulan bu merkezlerin ciddi insan hakları ihlallerine sahne olduğunu ortaya koyuyor.
HABER MERKEZİ- Dünyada 120 milyondan fazla mülteci var. Türkiye’de ise 4 milyon mülteciden 3 milyonu Suriyeli. Türkiye’deki mülteci geri gönderme merkezleri ise sessiz bir insani krize sahne oluyor. Avrupa Birliği’nin 200 milyon eurodan fazla kaynak aktardığı bu merkezlerde, cinsel şiddetten fiziksel istismara, zorla geri gönderme belgelerinden kötü yaşam koşullarına kadar ağır insan hakları ihlalleri yaşanıyor.
TBMM Genel Kurulu’nda Geri Gönderme Merkezleri’nde (GGM) yaşanan hak ihlallerine dair önemli açıklamalarda bulunan DEM Parti Mardin Milletvekili Beritan Güneş, “Bu merkezler artık idari gözetim yeri değil, cezasızlığın hâkim olduğu birer kara delik halini aldı,” dedi.
Güneş’in gündeme getirdiği iddialar, Ayvacık, Aydın, Kayseri ve Çatalca gibi geri gönderme merkezlerinde yaşanan cinsel saldırı, kötü muamele, hijyen eksikliği ve avukat erişimi engellerini içeriyor. “Orada yaşananlar artık sadece bürokratik bir işlem değil; sistematik ve politik bir baskı rejimidir,” diyen Güneş, Türkiye’nin insan hakları sicilinin bu merkezlerde daha da karardığını ifade etti.
AVRUPA TÜRKİYE’YE 213 MİLYON EURO AKTARDI
Geri Gönderme Merkezleri, Türkiye’de kalış hakkı bulunmayan ve ülkesine geri gönderilecek kişilerden haklarında idari gözetim kararı verilenlerin tutulduğu yerler. Geri Gönderme Merkezleri, Türkiye’deki yabancılara dair yürütülen tüm iş ve işlemlerden sorumlu olan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM) tarafından işletiliyor.
2007 yılından bu yana Türkiye’ye aktarılan 213 milyon euroluk destekle sekiz yeni merkez inşa edilirken, 11 merkez de dönüştürüldü. Şu an toplamda 30’a yakın Geri Gönderme Merkezi var. Ancak bu merkezler şiddet, baskı ve hak gaspları ile göçmenler için birer “cezaevine” dönüştürülmüş durumda.
BM Göç Kuruluşu (IOM)’nun Türkiye verilerine göre, ülkede 3.9 milyon göçmen var. Ve bunların yüzde 90’ını Suriyeli. IOM,Türkiye’de sığınma, uluslararası koruma veya mülteci statüsü talep eden farklı milletlerden diğer göçmenlerle birlikte 3,6 milyon Suriyeli’nin Türkiye’de Geçici Koruma için kaydolduğunu belirtiyor.
GERİ GÖNDERME MERKEZLERİ: GÖÇMEN HAPİSHANELERİ
Lighthouse Reports’un sekiz uluslararası medya kuruluşuyla yürüttüğü araştırmaya göre, AB fonlarıyla kurulan merkezlerde kötü muamelenin sistematik hale geldiği tespit edildi. Bu merkezlerde tutulan 37 eski göçmenle yapılan görüşmelerde, çoğunun zorla gönüllü geri dönüş formlarını imzalamaya zorlandığı, dövüldüğü ya da şiddete tanık olduğu ortaya çıktı. 2022’de şiddet ve kendine zarar verme vakaları üç katına çıktı.
Özellikle kadınlar, çocuklar ve LGBTİ bireylere dönük şiddet ve cinsel istismar vakaları artarken, göçmenlerin avukatlara erişimi, kendilerini geri göndermekten sorumlu memurlar tarafından süreci hızlandırma gerekçesiyle çeşitli yöntemlerle engelleniyor.
‘MİSAFİR’ DEDİKLERİ SURİYELİ’Yİ DÖVE SÖVE GÖNDERİYORLAR
Kayseri’deki Geri Gönderme Merkezi’nde 2024 yılında geri gönderilmek için bekletilen göçmenlere polis ilkence uygulayarak ters kelepçe taktı.
2011’de savaştan kaçıp Türkiye’ye gelen Suriyeliler hâlâ “geçici koruma” altında görülüyor. Güneş, bu statünün mültecileri yasal güvenceden mahrum bırakmak için kullanıldığına işaret ederek, “Her gün sınır dışı edilme tehdidiyle yaşıyorlar, zorla imzalatılan belgeler bir tür psikolojik savaş aracı haline dönüştü” dedi.
İÇERİDEKİ MÜLTECİLER: KÜRTLER VE MAXMUR
Güneş’in konuşmasında bir diğer dikkat çeken nokta ise Türkiye’nin kendi içinde “mültecileştirdiği” halklar oldu. 1990’larda köy boşaltmaları sonucu yerinden edilen Kürtlerin bir kısmı hâlâ Irak’ta Maxmur Kampı’nda yaşıyor. “Bu insanlar kendi topraklarına onurlu bir şekilde dönemiyor,” diyen Güneş, devletin kendi geçmişiyle yüzleşmeden gerçek bir göç politikası kuramayacağını söyledi.
Milletvekili Güneş, yalnızca eleştiride bulunmakla kalmadı, çözüm önerileri de sundu: “Savaş ve çatışma, düşmanlaştırma cehenneminden çıkışın gerçek anahtarı barıştır, eşitliktir, dayanışmadır. Kimsenin mülteci olmadığı bir yeryüzü cenneti demokratik konfederalizmle mümkün.”