Aleviler, Kerbela’dan Sivas’a, Dersim’den Gazi’ye uzanan bir tarih boyunca inkârla, katliamla, asimilasyonla karşılaştı. Ama “incinsen de incitme” diyen bu inancın temsilcileri bugün barışa öncülük ediyor. “Bu süreç sadece çatışmasızlık değil; görünürlük, eşitlik ve anayasal tanınma sürecidir” diyorlar.
Barış ve Demokratik Toplum Süreci, bu toprakların kadim halklarının ve inançlarının da gerçek anlamda tanınması ve özgürleşmesini hedefliyor. Yüzyıllardır ötekileştirilen, inkâr edilen, kimi zaman yok sayılan Aleviler içinse bu süreç, yeniden var olmanın, kendi inancıyla, diliyle, hafızasıyla yaşam bulmanın kapısını aralıyor.
DEM Parti milletvekili olarak Meclis’te Alevilerin sesi olan bir siyasetçiyle konuştuk. Alevilerin barışa ve yeni bir anayasaya ilişkin taleplerini, inanç özgürlüğü için yürüttükleri mücadeleyi ve neden bu sürece destek verdiklerini sorduk.
Silah yakma törenine gözlemci olarak katılan DEM Parti Milletvekili Celal Fırat, gözlem ve değerlendirmelerini Numedya24’ten Ezo Özer’e anlattı.
*Barış ve Demokratik Toplum Süreci bu toplumun ötekisi olanlardan Aleviler için ne ifade ediyor?
Barış ve demokratik bir toplum inşa etme süreci Aleviler açısından da son derece önemlidir. Aleviler, tarih boyunca yalnızca ötekileştirilmemiş; aynı zamanda inkâr edilmiş, reddedilmiş, asimilasyona uğratılmış ve kimi zaman büyük katliamlara maruz kalmış, görünmez kılınmış bir topluluk olmuştur.
Kendi çabalarımız ve büyük emeklerimiz sayesinde, ancak son yıllarda görünür olmaya başlayabildik ve Cemevlerimizi kurabildik. Elbette bu noktaya gelene kadar çok zorlu süreçlerden geçtik ve ağır bedeller ödedik. Türkiye, çok kimlikli ve çok inançlı, renkli bir yapıya sahip. Ne var ki bugüne kadar tekçilik anlayışı hâkim olmuş ve diğer tüm kimlikler reddedilmiştir. Oysa bugün yaşanan süreç, farklı kimliklerin kendilerini yeniden görünür kılması ve bu ülkede kendi gerçek kimlikleriyle var olabilmesi açısından büyük bir anlam taşımaktadır.
Biz Aleviler, “72 milleti aynı nazarda görmek” anlayışına sahibiz. Dolayısıyla hiçbir kimliğin ya da etnik kesimin diğerinden üstün olmadığını kabul eder, herkesin eşit olduğu bir düzeni savunuruz; yani hakların kardeşliğine inanırız. Aleviler için Türkiye’nin demokratikleşmesi ve barış süreci, yeniden var olabilmenin ve kendi hakikatiyle yaşayabilmenin ifadesidir. Bu süreci; birbirini reddetmeyen, Aleviliğin inkârı üzerine kendini konumlandırmayan bütün kesimlerle eşit koşullarda bir arada yaşama iradesini hayata geçirecek önemli bir adım olarak görüyoruz.
Bu nedenle, barış ve demokratik bir toplum inşa etme süreci Aleviler açısından hem çok anlamlıdır. Aynı zamanda kendi gerçeğimizle bu ülkede var olabilmemiz için önemli bir fırsat sunmaktadır. Alevi inancına göre tüm canlı ve cansız varlıklar Hakk’ın bir tezahürüdür. Erenlerimiz bizlere “İncinsen de incitme” öğretisini miras bırakmıştır. Dolayısıyla biz bütün sorunların müzakereyle, diyalogla ve barış yoluyla çözülmesinden yanayız. Bu nedenle atılan adımlar tarihi niteliktedir. Türkiye’de çatışmaların ve ölümlerin son bulması için büyük bir fırsattır.
*Alevilerin eşit bir yurttaş olarak Türkiye’de yaşayabilmesi için neler yapılabilir?
Alevilerin birikmiş birçok sorunu vardır; ancak en temel sorun, tanınma ve inanç özgürlüğü sorunudur. Bu konuda bugüne kadar pek çok girişimde bulunduk. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Cemevlerinin ibadethane statüsünde kabul edilmesi ve Alevi inancının tanınması yönünde önemli kararlar aldı. Ne var ki Türkiye bugüne kadar bu kararların hiçbirini uygulamadı.
Biz Aleviler, kendi hakikatimizin anayasal ve yasal düzlemde tanınmasını istiyoruz. Cemevlerinin ibadethane statüsüne alınmasını, Aleviliği aşağılayan, hor gören, dışlayan ve ötekileştiren tüm yasal düzenlemelerin ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz. Özel ve kamusal alanda inancımıza saygı gösterilmesini, ayrımcılığa son verilmesini bekliyoruz. Zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve tarihimizde defalarca yaşanmış olan Alevilere yönelik haksızlıklar ve katliamlarla yüzleşilmesini istiyoruz. Sonuç olarak, anayasal düzeyde tanınma, inanç özgürlüğü ve bu çerçevede özgürlükçü laiklik ile eşit yurttaşlık talep ediyoruz.
*Bu süreçte daha fazla yer alabilmek için nasıl bir yol haritası izlenebilir?
Bu süreç, bence Türkiye’deki tüm farklı toplumsal kesimler için tarihi bir fırsattır. Herkesin bunu çok iyi değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Elbette Aleviler de barışın sağlanmasında, demokratik toplumun inşasında ve özgürlük ile eşitliğe dayalı yeni yasaların yapılmasında aktif bir rol üstlenmek zorundadır. Çünkü bu ülkede yaşayan herkesin lehine olduğu gibi Alevilerin de lehinedir. Alevi toplumunun örgütlü kurumları, bu süreci desteklediklerine dair çok önemli açıklamalar yaptılar. Bağımsız olarak, Aleviler ve kurumları Türkiye’de barışın sağlanması, çatışmaların sona ermesi, insanların ölmemesi ve yeni acıların yaşanmaması için görüşlerini açıkça ortaya koymuş ve gerekli girişimlerde bulunmuşlardır. DEM Parti olarak biz de Alevi kurumları, Cemevleri ve Alevi toplumu ile sürekli temas halindeyiz. Ben bu konuda, Alevi toplumunun ve örgütlerinin sesi olmaya çalışıyorum. Bizler zaten bu sürecin içinde aktif olarak yer alıyoruz. Bundan sonra da bu konuda yürütülen tüm çalışmalarda Alevilerin etkin rol alması ve gerekli girişimlerde bulunması gerekmektedir. Zaten bu çalışmalar da devam etmektedir.
*Siz Alevilerin sesini duyurabilmek için DEM Parti’den milletvekili olarak Meclis’e girdiniz. Yasal ve anayasal talepleriniz nelerdir?
Hükümet yetkilileri zaman zaman Alevilere dair açıklamalar yapmakta, hatta yer yer ziyaretlerde de bulunmaktadır. Bu süreçte, Alevilerin bazı taleplerinin karşılanacağına dair açıklamalar da yapılmaktadır. Ancak bugüne kadar gördüğümüz şudur ki, verilen sözlerin hiçbiri yerine getirilmemiş; aksine inkar, reddetme ve asimilasyon politikaları devam etmiştir. Hatta Alevilikle ilgili kurulan bazı kurumlar, aslında Alevileri asimile etmek ya da kendi içlerinde bölüp parçalamak amacıyla hareket etmişlerdir. Bunların hiçbiri gerçek bir sonuç doğurmayacaktır ve bu yoldan gerçek bir çözüm çıkması mümkün değildir.
Mecliste, Alevilerin sorunlarına dair soru önergeleri, araştırma önergeleri, konuşmalar ve kanun teklifleri sunuyoruz. Ancak istediğimiz sonuçları aldığımızı söyleyemeyiz. Daha gerçekçi ve kalıcı çözümler üretmek zorundayız. Daha önce de ifade ettiğim gibi, esas sorun tanınma meselesidir. Alevilik bir inanç grubu olarak tanınmalıdır. Bu konuda anayasal ve yasal tüm düzenlemeler yapılmalı; özel ve kamusal alanda Alevileri dışlayan, ötekileştiren, yok sayan ve ayrımcılığa zemin hazırlayan uygulamalara son verilmelidir.
*PKK’nin silah yakma törenine de katıldınız. Bunca yıllık mücadelenin en önemli adımlarından biri olan bu töreni alevi bir kadının yönetmesi size ne hissettirdi?
Her şeyden önce, barış ve demokratik toplumu inşa etme sürecinde baş döndürücü bir dönemden geçtiğimizi belirtmek gerekir. Yıllarca bu ülkede gençlerin, insanların toprağa düştüğüne, çatışmalara şahit olduk. Hem Türkiye hem de Kürt halkı büyük acılar yaşadı. O yüzden o gün orada bulunmak, hepimize çok duygusal anlar yaşattı.
Çünkü bu adım, çatışmaların sona ereceği; insanların ölmeyeceği, canların toprağa düşmeyeceği bir sürecin en önemli başlangıcıydı. Buna tanıklık etmek, birçok insan gibi bende de derin duygular uyandırdı. Silah bırakma törenini bir Alevi kadının, Dersimli bir kadının yönetmesi, elbette tüm Alevilerde ve bende farklı bir anlam ve duygu yarattı. “72 milleti aynı nazarla görmek” ve “incinsen de incitme” öğretilerini esas alan bir inancın bireyleri olarak, barışa gerçekten çok yakışıyoruz.
Kerbela’dan Dersim’e, Koçgiri’den Maraş’a, Sivas’a, Gazi’ye kadar her yerde katliamlara uğradık. Şimdi de Suriye’de Aleviler büyük katliamlara maruz kalıyor. Tüm bu acılara rağmen, Aleviler kardeşçe bir arada yaşamanın koşullarını yaratmaya çalışıyorlar. Bu yüzden, Alevi bir kadının bu sürece öncülük etmesi, bizleri derinden onurlandırmış ve umutlandırmıştır. Barış en çok da kadınlara ve Alevilere yakışıyor.
×CELAL FIRAT KİMDİR?
İmam Rıza Ocağı dedelerinden olan Celal Fırat, 1975 yılında Malatya’da doğdu. İlk ve ortaöğretimini Malatya, Lise öğrenimini İstanbul’da tamamladı. Gençlik yıllarında başlayarak Alevi inanç kurumları içinde yer aldı. Garip Dede Dergâhı gençlik kollarında başladığı hizmetleri sonucu 2012 yılında Garip Dede Dergâhı Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildi. 2018 yılında Alevi Dernekleri Federasyonu Genel Başkanlığı görevini üstlendi. Başkanlığı döneminde ADFE, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonuna üye oldu ve 2022 yılında Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonunun kongresinde Yönetim Kurulu Üyeliğine seçildi. Celal Fırat, 2023 yılından bu yana DEM Parti İstanbul milletvekili olarak görev yapıyor.