Yaklaşık 50 ila 90 yaşları arasındaki bu büyükanneler, demokrasi, çeşitlilik ve hoşgörü için mücadele ediyorlar. Alman derneğinin internet sitesinde, “Sağ popülist hareketlere, göçmen kökenli insanların dışlanmasına, her türlü damgalamaya ve her türlü şiddete karşı mücadele ediyoruz” ifadesi yer alıyor.
HABER MERKEZİ- Omas Gegen Rechts… Almanca “Büyükanneler sağa karşı” demek.
Hareketin adı, ilk duyulduğunda hafifçe gülümsetiyor belki; “torun bakma yaşında” denebilecek kadınların politik meydanlarda ne işi var? Ama bu gülümseme, onların ciddi ve kararlı bakışlarıyla yerini çabucak saygıya bırakıyor. Büyükannelerin hedefi belli: Gün geçtikçe sağa yelkeni kıran Almanya’da, her yaştaki insanın yapabileceği bir şeyler olduğunu sakince anlatmak ve meydanları ırkçılara bırakmamak.
2017’de Viyana’da başlayan ve kısa sürede Almanya’nın dört bir yanına yayılan bu girişim, bugün 70’ten fazla şehirde, 15 bini aşkın kadının omuz omuza durduğu bir ağ haline geldi. Bosna’dan Filistin’e, Afganistan’dan Bangladeş’e uzanan geniş bir dünya görüşleri var, ayrımsız. İnsanı tüm haklarıyla birlikte kucaklayan ve korunması gerektiğini savunan ninelerin karşısında ise nefret toplarıyla sağcılar ve liberaller yer alıyor. Onlar bu “yaşlı” hümanizmin Almanya özelinde Avrupa’ya zarar verdiğini savunuyor. Ama nineler örgütlü nefretin karşısında geri adım atmıyor, Avrupa’nın göçmen karşıtı tüm politikalarına karşı sokağı terk etmiyor.
Sadece göçmen karşıtlığı değil, nefret öğesi haline gelmiş herkes ve her şey için sokaktalar: kadın cinayetleri, kadına ve çocuğa yönelik şiddet, hayvanlara karşı işlenen suçlar ve LGBTİ’ler için sokaktalar…
KAÇIN KAÇIN, KIRMIZ BAŞLIKLI NİNELER GELİYOR
“Omas gegen Rechts” üyeleri, 20. yüzyılın en çalkantılı dönemlerini çocukluk ya da gençliklerinde yaşamış bir kuşağa ait. Birçoğu İkinci Dünya Savaşı sonrası yeniden inşa sürecinin tanıkları; Berlin Duvarı’nın yıkılışını, Avrupa’nın birleşmesini, ve şimdi de demokrasinin yeniden sınandığı bir dönemi görüyorlar. Onlar için “bir daha asla” sözü, tarih kitaplarından değil, aile sofralarında dinlenen hikâyelerden gelen bir uyarı.
Hareketin en bilinen simgesi, rengârenk örgü bereler. Soğuğa karşı korumak kadar, meydanlarda görünür olmak için de takılıyor. Pankartlardaki mesajlar net: “Irkçılığa hayır”, “Antisemitizme hayır”, “Kadın düşmanlığına hayır”. Ancak tonları ne öfke dolu ne de kuru bir didaktizm. Daha çok, torununa masal anlatırken sesini alçaltan, ama gözlerindeki ciddiyetle dinleyeni kendine çeken bir büyükannenin tonu var.
“Omas”lar, yalnızca protesto yürüyüşlerinde değil, yerel pazarlarda bilgi stantları açıyor, okullarda gençlerle buluşuyor, sosyal medyada düzenli olarak dezenformasyona karşı içerikler paylaşıyorlar. Almanya’da aşırı sağın yükselişine karşı oluşturulan geniş tabanlı sivil inisiyatiflerin görünür ve güvenilir yüzlerinden biri haline gelmiş durumdalar.
SAĞ POLİTİKACILAR BU NİNELERDEN NEFRET EDİYOR
Başarıları onları, özellikle aşırı sağ politikacıların hedefi haline getirdi. Bazı medya organlarında küçümsenmeye çalışıldılar, parlamentoda sivil toplum fonlarının sorgulanmasında isimleri geçti. Ancak onlar bu saldırıları, varlıklarının gerekliliğinin kanıtı olarak görüyor.
2020’de Paul-Spiegel Sivil Cesaret Ödülü’nü, 2024’te ise Aachen Barış Ödülü’nü kazanmaları, hareketin ulusal ölçekte kazandığı saygınlığın göstergesi.
Ve belki de daha önemlisi, torunlarının “benim büyükannem” diyerek gururla bahsettiği birer rol model olmaları.