Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Doğan Cihan yazdı | Cihatçı dayatma Suriye’de çözüm olamaz

El Şara’nın iki çıkmazı: Cihat ve merkeziyetçilik

Doğan Cihan yazdı | Cihatçı dayatma Suriye’de çözüm olamaz

Cihatçı ideolojiye ve merkeziyetçi bir yapıya dayalı Şara rejimi, Suriye’deki belirsizliği derinleştirdi. Rejim, başlangıçta kazandığı gücü hızla kaybederken, uluslararası alanda ‘kabul edilemez’ bir yönetim biçimi olarak görülmeye başlandı.

Doğan Cihan

15 Mart 2011’de başlayan Suriye iç savaşı, 27 Kasım 2024’te İdlib merkezli selefi, cihatçı ve radikal grupların Esad rejimine karşı başlattığı saldırıyla yeni bir aşamaya girdi. Saldırıların başlamasından yaklaşık 11 gün sonra, 8 Aralık sabahı itibarıyla bu grupların başkent Şam’da kontrol sağlamasıyla Esad rejiminin sona erdiği duyuruldu. Böylece dünya, 51 yıllık Baas rejiminin tarihe karışmasına tanıklık ederken, HTŞ lideri Ahmed el Şara’nın kendisini Suriye’nin yeni Cumhurbaşkanı ilan edişini izledi.

Baskıcı bir rejimden diğerine

Amerikalı belgesel yapımcısı ve gazeteci Martin Smith, Şubat 2021’de İdlib’de PBS’nin Frontline serisi için El Şara (Ebu Muhammed el Colani) ile yaptığı röportajla dikkatleri üzerine çekmişti. Bu, HTŞ liderinin Batılı bir gazeteciyle doğrudan konuştuğu ilk andı.

El Şara, Smith’in sorularını özgüvenle yanıtladı; sık sık uluslararası destek çağrısı yaptı ve örgütün yeni stratejik yönelimini ortaya koydu. En çok yankı uyandıran ifadesi ise, “Yerlerimize döneceğiz” sözüydü. Bu yanıt, hem mültecilerin geri dönüş umudunu hem de HTŞ’nin siyasi iddiasını sembolize eden güçlü bir mesaj olarak yorumlandı o zaman.

Bu röportaj, hem bölgesel dengeleri hem de HTŞ’nin uluslararası algısını yeniden şekillendiren bir dönüm noktası yorumlarına sebep oldu.

Şara rejimi: Cihatçı temelli, merkeziyetçi yapı

HTŞ’nin El Nusra‘dan (El Kaide) koparak El Şara liderliğinde İdlib merkezli faaliyetlerine başlaması, Suriye’deki güç dengelerini derinden etkiledi. El Şara, kendisini Suriye geçici hükümetinin lideri ilan ettiğinde, uluslararası aktörlerin de dikkatini çeken yeni bir dönem başlamıştı.

Bu sürecin merkezinde iki unsur bulunuyordu:

HTŞ’nin ideolojik dönüşüm arayışı ve Esad rejimine karşı yürütülen geniş çaplı operasyonlar.

Ancak El Şara rejiminin ayakta kalmasında, yalnızca askeri güç değil; aynı zamanda uluslararası desteğin sağladığı zemin de belirleyici oldu.

Cihatçı ittifak ve Esad’ın çöküşü

El Şara rejimi, selefi-cihatçı ideoloji ve merkeziyetçi yönetim anlayışı üzerine inşa edildi. El Şara, radikal grupları “ideolojik kardeşlik” temelinde birleştirerek Esad’a karşı ortak bir cephe kurdu. Bu strateji rejimin devrilmesini hızlandırırken, HTŞ’nin askeri ve siyasi gücünü zirveye taşıdı.

Süveyda Katliamı: İdeolojik krizin görünür hale gelmesi

13 Temmuz’da geçici hükümete bağlı ordu güçlerinin Süveyda’daki Dürzi topluluğuna saldırması, rejim için dönüm noktası oldu. Katliam, yağma ve kaçırma olayları, rejimin saklamaya çalıştığı cihatçı ideolojiyi açığa çıkardı. Uluslararası raporlar, El Şara’nın radikal gruplarla kurduğu bağları belgelerken, hükümetin kısa süreli “meşruiyet algısı” hızla çöktü. Rejim, kendi eliyle gizlediği ideolojik temelini ifşa etmişti.

Bu gelişmenin ardından Şam’da yürütülen diplomatik temaslar hız kesti. İsrail’in devreye girmesiyle mesele Amman ve Paris masalarına taşındı. El Şara rejimi, uluslararası alanda suçunu dolaylı biçimde kabul etmiş görünüyordu.

Merkeziyetçilik ve Ortak Tutum Konferansı

El Şara’nın ikinci çıkmazı ise kurduğu merkeziyetçi ve tekçi yönetim modeli oldu. 8 Ağustos’ta Hesekê’de düzenlenen “Ortak Tutum Konferansı”, Kürt, Arap, Süryani-Asuri, Ermeni, Türkmen, Êzidî ve Çerkes temsilcilerini bir araya getirdi.

Konferans, çoğulcu ve demokratik bir Suriye talebini güçlü biçimde ortaya koydu. Bu tablo, Şara rejiminin kapsayıcılıktan uzak, tekçi zihniyetini açığa çıkarırken, rejimin Paris’teki diplomatik görüşmelere katılmaktan vazgeçmesi bu durumu perçinledi.

El Şara yönetiminin bu tepkisi, “hırsızın iş üstünde yakalanması” gibi yorumlandı; rejimin uluslararası konumunu daha da tartışmalı hale getirdi.

Suriye’nin mozaik gerçeği

El Şara rejimi, Arap-Sünni eksenine dayalı bir yapı kurmaya çalıştı. Oysa Suriye, binlerce yıllık tarihi boyunca farklı halkların, dinlerin ve kültürlerin bir arada yaşadığı bir medeniyetler mozaiği oldu. Savaş ve göç bu yapıyı sarsmış olsa da Hesekê konferansında sergilenen birlik, bu mozaiğin hâlâ ayakta olduğunu gösterdi.

Bu umut, yalnızca Suriye’ye değil, bütün Orta Doğu’ya yayıldı. Aynı zamanda El Şara rejiminin en büyük korkularından birini görünür hale getirdi: çoğulcu bir gelecek ihtimali.

Uluslararası geri çekilme ve yeni arayışlar

Süveyda katliamı ve Hesekê konferansı, El Şara rejimini ciddi biçimde sarstı. Uluslararası destekçilerden gelen eleştiriler, rejimin meşruiyetini iyice zayıflattı. Bu süreçte El Şara yönetimi, İsrail ile resmi görüşmelere başladı. DSG ile Paris’te planlanan toplantılar ise Ürdün’ün başkenti Amman’a kaydırıldı.

Cihatçı ideolojiye ve merkeziyetçi bir yapıya dayalı El Şara rejimi, Suriye’deki belirsizliği derinleştirmiştir. Rejim, başlangıçta kazandığı gücü hızla kaybederken, uluslararası alanda kabul edilemez bir yönetim biçimi olarak görülmeye başlandı.

El Şara’nın çıkmazı açıktır: Hem cihatçı temeli hem de merkeziyetçi yapısı, Suriye’nin çok kültürlü gerçekliğiyle bağdaşmamaktadır. Bu çelişki, rejimin geleceğini belirsiz, halkların umudunu ise giderek daha güçlü kılmaktadır.

Benzer Haberler