Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Cinsel şiddet ve fidye ekonomisi |

Suriye'de 'üniformalı' toplu tecavüze cezasızlık zırhı

Cinsel şiddet ve fidye ekonomisi |

Rawan’ın uğradığı toplu tecavüz ve Norman Jalal ile iki Kürt kadının daha kaçırılması, Suriye’de kadınların savaş sonrası dönemde karşı karşıya kaldığı güvenlik boşluğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Geçici hükümetin koruma konusundaki yetersizliği bir yana, suçlu olan kolluk kuvvetleri cezasızlık zırhıyla sistematik olarak kollanıyor.

Güler YILDIZ

Suriye’de Salhab kasabasından köyüne bisikletiyle dönen 23 yaşındaki Rawan Mahfouz Asaad, güvenlik güçlerine ait üniforma giymiş üç adam tarafından cinsel saldırıya uğradı.

Genç kadının yaşadıkları, Suriye’nin çeyrek yüzyıla yaklaşan savaşında kadınların bedenlerinin nasıl bir savaş alanına dönüştüğünün yeni bir örneği.

TOPLU TECAVÜZ FAİLLERİNE CEZASIZLIK ZIRHI

Rawan’ın köylüleri onun arkasında durdu; hastane raporları saldırıyı doğruladı, İçişleri Bakanlığı da olayı kabul etti. Ancak saldırganların gerçekten devletin güvenlik birimlerinden olup olmadığı açıklanmadı. Bu belirsizlik, Suriye’de en ağır suçların dahi sistematik cezasızlıkla gölgelendiği bir kez daha ortaya koydu.

Rawan’ın Alevi, saldırganların ise Sünni olması, olayın hassasiyetini artırdı. Suriye’de savaşın başından bu yana cinsel şiddet, yalnızca toplumsal cinsiyet değil, mezhepsel bir silah olarak da kullanıldı.

Özellikle kıyı bölgelerinde Alevi ve Dürzi kadınların kaçırılması, bu topluluklarda derin bir korku ve travma yarattı. Yalnızca kıyı hattında 80’den fazla Dürzi kadının kaybolduğu bildiriliyor. Bu kadınların çoğunun akıbeti bilinmiyor.

Rawan’ın vakası, Suriye’de 2022’den bu yana görevde olan geçiş hükümeti için de kritik bir test. Hükümetin tek kadın bakanı Hind Kabawat, “Bu bireysel bir suç değil, toplumun meselesidir” dedi. Ancak eleştirmenler, hükümetin sistematik bir koruma politikası geliştirmediğini ve mağdurlar için hukuki ya da psikolojik destek mekanizmalarının hâlâ bulunmadığını vurguluyor.

NORMAN, FATİMA, HAİFA…. NEREDE BU KADINLAR?

Rawan’dan sadece birkaç gün sonra, 3 Kürt kadının kaybolduğu haberi geldi: Norman Jalal, Fatma Salih ve Haifa Taher.

Norman Jalal, Almanya’nın Hannover kentinde yaşayan 24 yaşında bir estetisyendi. Tatil için memleketi Kobanê’ye gitmiş, ailesini ziyaret etmişti. Yakınları, Norman’ın Cumartesi günü iş için gerekli malzemeleri almak üzere Halep’e gitmek istediğini söyledi. Yanında çocukluk arkadaşı Fatima Salih vardı.

Aile üyelerinin Rudaw’a verdiği bilgiye göre, iki genç kadın Tabqa üzerinden Deir Hafer’e doğru ilerlerken, Şam yanlısı milislerin kontrol noktasında durduruldu. O andan sonra onlardan haber alınamadı.

Pazar gecesi, Norman’ın ailesine gelen bir telefonla genç kadının kaçırıldığı doğrulandı. Kaçıranlar Norman’ın babasıyla kısa bir telefon görüşmesine izin verdi. “Sesi çok net değildi” dedi bir aile yakını. Fidye talebinde bulunuldu, miktarın 150 bin euro civarında olduğu iddia edildi.

Fatima Salih’in ise işkence altında öldüğü söylentisi yayıldı, ancak bu bilgi bağımsız kaynaklarca doğrulanamadı.

Hawar Haber Ajansı, 17 Eylül’de geçtiği haberinde, genç kadınların  Suriye geçiş hükümetine bağlı güçler tarafından kaçırılarak Afrin’in Şiyê bölgesinde bulunan Sultan Süleyman Şah grubuna bağlı bir üste tutulduğunu yazdı.

Aynı gün Kobanîli 25 yaşındaki Hifa Adil Tayar da Halep’e gitmek üzere yola çıkarken kayboldu. İnsan hakları savunucuları, üç genç kadının birkaç saat arayla, aynı bölgede ve benzer yöntemlerle kaçırılmasının, örgütlü bir operasyonun işareti olabileceğini düşünüyor.

ALMANYA MÜDAHİL OLMAYI GÖZE ALIR MI?

Norman Jalal’ın ailesi, Almanya’nın Şam’daki diplomatik misyonu ile temasa geçti. Ancak Suriye hükümetine doğrudan başvurmaktan çekindiklerini, “tutuklanma” riskinden korktuklarını söylüyor. Berlin’in bu olaya nasıl yaklaşacağı henüz belirsiz. Ancak Alman vatandaşlarının Suriye’de kaçırılması, özellikle de fidye talepleri, hükümeti diplomatik baskı yapmaya zorlayabilir.

×SAVAŞIN GÖRÜNMEYEN SİLAHI: CİNSEL ŞİDDET 

Cinsel şiddet, uluslararası hukukta savaş suçu ve insanlığa karşı suç kapsamına giriyor. Ancak Suriye’de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) yargı yetkisi yok. Rusya ve Çin’in vetoları nedeniyle BM Güvenlik Konseyi de bu konuda adım atamıyor. Birleşmiş Milletler’in raporlarına göre 2011’den bu yana Suriye’de binlerce kadın, erkek ve çocuk cinsel şiddete uğradı.

  • Esad döneminde rejim güçleri, gözaltı merkezlerinde kadın ve erkek tutuklulara yönelik sistematik tecavüzlerle suçlandı.
  • İslami gruplar özellikle Afrin ve İdlib çevresinde kadınların kaçırılması ve cinsel köleliğe zorlanmasıyla gündeme geldi. Hala binlerce Afrnli kadın ve kız çocuğunun akıbeti bilinmiyor.
  • IŞİD ise Êzidî kadınların köleleştirilmesiyle tarihe geçti; 3 bine yakın kadın hala kayıp.
  • Süveyda’ya yönelik saldırılarda en az 105 Dürzi kadın ve kız çocuğu yeni Şam ordusu ve ona bağlı silahlı gruplarca kaçırıldı.

BM’nin 2023 raporu, yalnızca Suriye’’nin kuzey kentlerinde belgelenmiş 30 ayrı tecavüz vakasına işaret ediyor.

 SUÇ VE CEZA: KİME GÖRE, KİMİN İÇİN? 

Suriye’de kadınlara yönelik şiddet vakaları birbirinden bağımsız değil. Tecavüz ve kaçırmalar, savaş sonrası dönemde devletin otorite boşluğunun, milislerin keyfi şiddetinin ve tüm belgelere, raporlara rağmen buna göz yuman uluslararası kurumların ortak ürünü.

Kaçırma ve cinsel saldırı olayları, Suriye’de yıllardır devam eden silahlı grupların fidye ve zorla kaybetme uygulamalarının yeni bir halkası. SOHR’un direktörü Rami Abdulrahman, “Kaçırmalar siyasi baskı, güvenlik amaçlı sindirme veya aileleri fidye için şantaj yoluyla para ödemeye zorlamak için kullanılıyor” diyor.

Birleşik Krallık merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, yalnızca 2025’in ilk dokuz ayında bin 600’den fazla kişi Suriye’de kaçırıldı veya kayboldu. Bu sayı, şiddetin bireysel değil, yapısal bir sorun olduğunu ortaya koyuyor. İnsan hakları örgütleri, Suriye’de “kurumsal cezasızlık” sorununun bu tür saldırıları olağanlaştırdığına dikkat çekiyor.

Suriye’nin yeni anayasası üzerine tartışmalar sürerken, kadınların güvenliği ve toplumsal cinsiyet temelli şiddetle mücadele, ülkenin geleceğini belirleyecek konular arasında.

Benzer Haberler