Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Washington ziyaretinde eşlik eden Enerji Bakanı Bayraktar, geçen hafta ABD ile nükleer enerji alanında anlaşma imzalandığını duyurdu. Bu açıklamanın üzerine Türkiye’deki nükleer santrallar de yeniden gündeme geldi. Çoğu ülkenin artık nükleer enerji santrallerini kapattığı bu süreçte, Türkiye yeniden ‘parlayan yıldız’ konumuna geldi.
HABER MERKEZİ – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Beyaz Saray ziyaretinde eşlik eden Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD ile nükleer enerji alanında anlaşma imzalandığını duyurmasının ardından Türkiye’deki nükleer enerji santralleri yeniden gündeme geldi.
Özellikle Almanya, Belçika ve İspanya’nın vazgeçtiği nükleere santrallere Türkiye yeniden başladı. Sinop Nükleer Güç Santrali için billirkişiler mahkemeye ‘olumlu’ yönde rapor sunarken birçok bölgede ise nükleer karşıtı davalar ve eylemler devam ediyor. Peki Türkiye’de nükleer enerji santralleriyle ilgili son durum ne?
BİLİRKİŞİ RAPORU ÇED’İN DEVAMI…
Sinop’ta inşaat çalışmaları süren Sinop Nükleer Güç Santrali’ne Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından verilen “ÇED Olumlu” kararının iptali talepli davada yeni bir gelişme yaşandı. Hazırlanan ikinci bilirkişi raporuna davacılarca itirazda bulunuldu.
Davacıların Samsun 3. İdare Mahkemesi verdiği beyan dilekçesinde, raporda, ÇED raporunda sunulan taahhütler sorgulanmadan kabul edildiği belirtildi. Çevresel Etki Değerlendirme Raporu’na (ÇED) itirazların sunduğu itiraz beyanlarında, bilirkişilerin ‘görevlerini kötüye kullandıkları’ mahkemeye sunuldu: “Oysa bilirkişiliğin görevi, bu taahhütlerin gerçekliği, geçerliliği ve yeterliliğini denetlemek, çevresel etkileri bilimsel olarak değerlendirmektir. Raporda birçok bölüm yalnızca ‘yapılacaktır, uyulacaktır’ şeklindeki şirket beyanlarının tekrarından ibarettir. Netice itibariyle söz konusu bilirkişi raporu hukuken ve bilimsel olarak bir değerlendirme raporu niteliği taşımaktan uzak olup, denetlemesi ve analiz etmesi gereken ÇED Raporu’nun tekrarı olmaktan öteye gidememekte.”
BÖLGE HALKI NE DÜŞÜNÜYOR?
Bölgede yaşayan halk ise birçok gerekçeyle nükleer santrale karşı:
- Nükleer reaktörde zorunlu olan soğutma sistemleri için Karadeniz’in suyu kirlenecek
- Nükller santral uğruna yüzbinlerce ağaç kesilecek
- Bölgede kanser riski artacak
- Tüm bölge nükleer tehdidi altına girecek
- Canlı popülasyonu büyük tehlike yaşayacak
12 YILDA YAŞANANLAR
×Türkiye’nin Mersin Akkuyu’dan sonra yapmayı planladığı Sinop Nükleer Güç Santrali için Mayıs 2013’te Japonya ile 22 milyar dolarlık bir anlaşma imzalandı. Nisan 2015’te santralle ilgili planlar onaylandı. Böylece Türkiye’nin inşa etmeyi planladığı nükleer santralleri Akkuyu’da Ruslar, Sinop’ta ise Japonlar yapacaktı. AKP hükümeti; Japonya’nın Mitsubishi Heavy Industries (MHI) ve Itochu şirketleri ile Fransa’nın Areva ve GDF Suez’e verdiği Sinop Nükleer Güç Santralini 2017 yılında başlatmayı ve ilk ünitenin 2023 yılına kadar faaliyete geçmesini planlıyordu. Ancak projeyle ilgili yapılan ÇED başvurusunun 20 gün içinde karara bağlanması dikkati çekti.
Nükleer santral için hazırlanan ÇED başvurusunun Bakanlığa sunulduğu tarih 21 Ağustos 2020 olarak görülürken, ÇED Olumlu kararının verildiği tarih ise 11 Eylül 2020 olarak kayıtlara geçti. Toplam 3301 sayfadan oluşan ÇED raporunun sadece 20 günde değerlendirilerek onaylanmasının imkânsız olduğunu savunan çevre örgütleri kararı yargıya taşıdı. Danıştay’ın yerel mahkemenin red kararını bozmasının ardından bilirkişi keşfinin ardından yeniden görülmeye başlanan davada gözler mahkemenin vereceği kararda.
GÜNDEMDEN DÜŞMEYEN AKKUYU NÜKLEER ENERJİ SANTALİ
Bir diğer gündem ise Akkuyu Nükleer Güç Santrali.
Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Türkiye’nin yapımı devam eden ilk nükleer enerji santrali özelliğini taşıyor. Mersin ilinin Gülnar ilçesine bağlı, en yakın yerleşim merkezi Büyükeceli beldesi olan sahada inşa çalışmaları sürüyor. 2017’de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, santralin ilk reaktörünü 2023 yılında devreye almayı planladıklarını açıkladı. 27 Nisan 2023’te santrale yakıt çubukları getirildi böylece yapı nükleer tesis niteliğini kazandı.
Ancak santralin tartışmaları çok öncesinde dayanıyor. 6 Temmuz 2017’de, Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen ve Türkiye’nin Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını tavsiye eden raporda, Akkuyu Nükleer Enerji Santrali projesinden vazgeçilmesi tavsiye edildi. Raporda; “AP, Türkiye hükümetini Akkuyu Nükleer Enerji Santrali’nin yapımına dair planlarını durdurması çağrısında bulunuyor” ifadelerine yer verildi ve santralin yapılacağı bölgenin güçlü depremlere eğilimli olduğu iddia edildi.
Ayrıca Nükleer Santralin finansman modeline ilişkin de sorunlar halen tartışılıyor. Buna göre santralin mülkiyetinin ve işletme haklarının tamamen Rusya Federasyonu’na ait olduğu, bu durumun ülkelerin egemenlik hakları açısından sıkıntılar doğurduğu iddia edilmekte.
MUHALEFETİN ELEŞTİRİLERİNE RAĞMEN YAPILDI…
17 Nisan 2011’de, nükleer santralin yapılmasından vazgeçilmesini isteyen çevreciler 30 ayrı noktadan uzanan 159 kilometrelik insan zinciri oluşturuldu. Fakat, santrali kuracak olan Rusya ile yapılan sözleşme imzalandığı için çalışmalar neredeyse bitme noktasına geldi. Ancak Mersinliler buna hala karşı çıkıyor. Muhalefet partileri ise santralin sonunun Fukuşima Daiçi Nükleer Santrali kazaları gibi olabileceğini defalarca kez belirtti.
İŞTEN ÇIKARTMALAR, SİGORTASIZ İŞÇİLER…
Akkuyu’da neredeyse hiç gündemden düşmeyen bir diğer konusu ise işçilerin haklarının verilmemesi, taşeron firmaların işçileri sömürmesi ve çalıştırılan sigortasız işçiler oldu. Geçtiğimiz temmuz ayında santralde çalışan 250 taşeron işçisi, iki aydır ödenmeyen ücretleri için iş bıraktı. Buna benzer bir olay 2022’de de yaşanmıştı. Haklarını alamayan işçiler eylem başlattı. işçiler, çalışma koşulları ve aylardır ödenmeyen maaşları için eylem yaptı. Jandarma ise TOMA kullanarak işçilere sert müdahale etti ve işçiler gözaltına alındı. Eylemler sonrası, taşeron firma olan Aydıner İnşaat, 500 işçinin işine son vermişti. İşçiler ise işten çıkartma sonrası tazminat alamadıklarını söyledi.
İĞNEADA: ÇİN SERMAYESİ ORMANLARI BİTİRECEK!
Bir diğer santral ise Kırklareli İğneada’ya yapılacak nükleer santral konusu… Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın, Çin ile müzakerelerin sürdüğünü açıklaması, çevre örgütlerini de harekete geçirdi.
2012’de İğneada’da Longoz Ormanları Milli Parkı’nın bitişiğindeki Beğendik köyünde orman arazisine kömürlü termik santral yapılması planlanıyordu. Aynı yıl projenin bilgilendirme toplantısı yaşam savunucuları ve yöre halkınca yaptırılmadı. Bir Çin şirketince satın alınan EMBA firmasının kuracağı termik santralin 2016’da rafa kaldırıldığı açıklandı. Firmanın Genel Müdürü Mete Bülgün Danıştay kararı ile termik santral yapabilme şartlarının kalktığını söyledi. Ancak bu defa da Tekirdağ’a bağlı Çerkezköy ve Kırklareli’ne bağlı Vize’de kömürlü termik santrallerin yapılması gündeme geldi. Bölge halkı yargı yoluyla santrallere karşı mücadeleye devam ediyor.
DÜNYA ÖRNEKLERİ…
Temmuz 2025 itibarıyla 31 ülkede toplam 416 nükleer reaktör işletmede, 15 ülkede ise 62 adet nükleer reaktör inşa halinde. 29 nükleer santralle Çin listede ilk sırada. Listenin sonunda 2 santralle İngiltere var.
Ancak dünya genelinde bugüne kadar 145 reaktör kapatıldı. Almanya, İspanya ve Belçika’nın tümünü kapatma kararı alırken Türkiye ise yeni nükleer projelerle yeniden gündeme geldi. Önümüzdeki süreçte mahkemelerin, hükümetin ve muhalefetin bu konuda alacağı kararlar şimdiden tartışma konusu olmaya başladı.
SAVAŞ VE KURAKLIK: NÜKLEER SANTRALLERİ KÜRESEL TEHDİDE DÖNÜŞTÜREBİLİR
Ukrayna’daki savaş ve dünya çapında artan kuraklık nükleer santraller için yeni bir risk boyutu oluşturuyor. Avrupa’nın en büyük nükleer tesislerinden Zaporijya, Rusya Ukrayna savaşının ortasında bombardıman tehdidi altında çalışıyor. Uzmanlar, burada yaşanacak bir kazanın Çernobil’den daha büyük bir felakete yol açabileceğini belirtiyor. Nükleer uzmanlar, olası bir sabotaj veya kasıtlı saldırının sadece Ukrayna’yı değil, tüm Avrupa’yı etkileyebilecek radyoaktif sızıntıya yol açabileceğine dikkat çekiyor.
Öte yandan, iklim krizinin etkileri de santrallerin güvenliğini zorlaştırıyor. Kuraklık nedeniyle nehir ve göl seviyeleri düşerken, aşırı sıcaklar santrallerin soğutma kapasitesini azaltıyor. Bu koşullar, reaktörlerin üretimi kısmak veya geçici olarak durdurmak zorunda kalmasına neden oluyor. 2022 yazında Fransa’da benzer sorunlar yaşanmıştı; aşırı sıcak ve düşük su seviyeleri, reaktörlerin güvenli çalışmasını tehlikeye atmıştı.