Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Uluslararası icazetli Şara’nın kapitalist yolu

Uluslararası icazetli Şara’nın kapitalist yolu

Sercan ÜSTÜNDAŞ

Suriye’de 2011’de başlayan iç savaş, yalnızca siyasi düzeni değil, aynı zamanda ekonomik yapıyı da kökten sarstı. Rusya, ABD, Türkiye olmak üzere küresel ve bölgesel güçlerin de dahil olduğu savaşta Suriye’nin altyapısı ve üretim kapasitesi mekanizmaları büyük ölçüde çöktü. 2024 yılı Birleşmiş Milletler verilerine göre Suriye nüfusunun %90’ı yoksulluk sınırının altında yaşadı ve milyonlarca kişi insani yardıma bağımlıydı. 13 yılı bulan savaşın sonunda Şam’a yerleşen Ahmed eş-Şara liderliğindeki HTŞ, kangrenleşmiş siyasi sorunlar kadar bu büyük ekonomik felaketin de muhatabı oldu. Küresel güçlerden aldığı icazete uygun olarak Şara özelleştirmeler, serbest piyasa mekanizmalarının genişletilmesi, yabancı sermayeye tüm yolların açılması ve devlet işletmelerinin kapatılması veya küçültülmesi işlerine koyuldu. (Şu ana kadar 107 devlet sanayi şirketi özelleştirildi) Şara, iktidarı aldıktan kısa bir süre sonra konuştuğu bir TV programında (3 Şubat 2025) şöyle diyordu: “Suriye ekonomisini yeniden yapılandıracağız… sosyalist sistem dahil pek çok şey değişecek.” Şara’nın saklamadığı gibi izleyeceği yol, siyasal İslamcı birçok devletin izlediği uluslararası sermaye ile tam bütünleşme oldu.

Sömürüyü kitabına uydurmak: Yeşil kapitalizm

Orta Doğu’da siyasal İslamcılık, tarihsel olarak kapitalizmin bir çıktısı olarak var oldu. Onu ortaya çıkaran, büyüten ve biçimlendiren temel dinamik, emperyalist kapitalist sistemin ta kendisidir. Özellikle 1960’lı yıllardan itibaren Sovyetler Birliği’ne karşı geliştirilen, Orta Doğu’nun siyasal literatüründe çokça bilinen Yeşil Kuşak Teorisi üzerinden inşa edilmeye başlanması bu ilişkinin en somut ifadesidir.

Bu yeşil kuşakta iktidarın politik karakteri İslami ideolojik motiflerle inşa edilirken; iktisadi şekilleniş tamamen kapitalizmin yasalarına göre, onun kurallarına göre biçimlendirildi. Dolayısıyla yıllar boyu tekrarlanan sözde “emperyalizm karşıtlıkları”, “adalet vurguları” ve “sömürüye karşı duruşları”nın pratikte neye tekabül ettiği ortaya çıktı. Çünkü bu rejimlerin tamamı iktidara geldikleri andan itibaren dört başı mamur bir kapitalizm inşa ettiler.

Ahmed Eş-Şara’nın mensubu olduğu siyasal İslamcı ideolojinin görünüşteki bütün radikalliklerine rağmen Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’da cisimleşen çeşitli halleri, kapitalizmin en saldırgan biçimlerini topluma, doğaya, kadına ve emeğe yönelten merkezlerdir.

Dolayısıyla siyasal İslamcılığın devletlerle buluşan formları, kendi doğası gereği, emperyalizme karşı bir alternatif değil; onunla iç içe geçmiş ve hatta onun iktisadi düzenini yeniden üreten bir iktidar pratikleridir. Bugün Suriye’de Ahmed Eş-Şara’nın yaptığı da aynı şeydir: Kendi iktidarını bu yolla sağlamlaştırma çabası.

Şara, geçmiş yıllarda Suriye’nin kısmen dışa olan kapalılığını ve devletçilik kalıntılarını tamamen yok etmeyi “Esad dönemi ‘sosyalizm’ini kaldırmak” olarak kodlayıp hedefine ulaşmak istiyor. Limanlar, fabrikalar, kamu işletmelerinin özelleştirilmesi gibi planları ile Suriye’yi küresel piyasalara entegre etmeye çalışıyor. Aslında yaptığı ülke pazarını geçmiş yıllarda kaçan yabancı sermayeye sunmakken bunu “Esad dönemi ‘sosyalizm’ini kaldırmak” olarak çarpıtıyor. Ahmed eş-Şara liderliğindeki yeni rejim, Suriye’yi hızlı bir neoliberal dönüşüme zorlayarak yatırımcıları çekmeyi amaçlıyor, ancak savaşın yarattığı çöküntü ve devam eden siyasi meşruiyet krizi, bu reçetenin yapısal sorunları çözmesini engelliyor.

HTŞ’nin İdlib’deki sivil yönetimi olan Suriye Kurtuluş Hükümeti (SKH) özel sektörün ve Ahmed eş-Şara’nın yakın iş ortaklarının gelişimini desteklemişti. İdlip’te sosyal hizmetlerin çoğu, uluslararası kuruluşlar tarafından sağlanmaktaydı. İdlip’te denenen model şimdi tüm Suriye’ye uygulanmak isteniyor. Ancak siyasi istikrar olmadan kalıcı bir sonuç üretmek mümkün değil. Şara’nın ekonomi politikaları, şimdilik kısa vadeli nefes aldırıcı etkilere sahip olsa da yapısal sorunları çözmekten çok uzak.

İktidar değişikliği Suriye krizini çözmedi

Şam hükümeti meşruiyetini kazanmak için yabancı yatırımcıları ülkeye çekerek uluslararası tanınma arayışına giriyor. Bunun da sürekli ekonomik krizi “serbest piyasa” mekanizmalarıyla hafifleteceğini umuyor. Ancak HTŞ’nin siyasi istikrar hedefi nasıl Türkiye ile girdiği stratejik ortaklığın gereği olarak uzak bir hedef ise ekonomik istikrar hedefi de buna paralel öğeler taşıyor. Anayasası olmayan, İsrail ile sorunlarını çözemeyen, Alevilere ve Dürzilere yönelik katliamların yaşandığı, Kürtlerin taleplerinin kabul edilmediği bir Suriye, Esad’ın krizli yıllarından çok da ileri bir seviyede sayılamaz. Suriye yeni rejimi uluslararası güçler tarafından desteklense de ülke içindeki sorunların henüz hiçbirini çözmüş değil. Haliyle atılacak ekonomik adımlar, Suriye’yi en fazla iç savaş yıllarının biraz hafifletilmiş sonuçlarına götürecektir. Türkiye, Katar, bazı Arap devletleri gibi bölgesel aktörlerle anlaşmalar yapılması ve uluslararası şirketlerle protokoller imzalanması Suriye’nin içinde bulunduğu krizin çözümü için yeterli olmayacaktır. Üstelik kısa vadeli kar arayışı yerel üretimin küçülmesine yol açabilir. Para biriminin değer kaybı, altyapının çökmesi ve yüksek işsizlik gibi sorunların yarattığı acil sorunların çözülüp çözülmediğinin anlaşılacağı yer göz boyayan protokol imzalama törenlerinin fotoğrafları değil, Suriye sokaklarındaki gerçek durumdur. Halep ve Derazor’da öğretmenlerin eylemleri, Şam Hamidiye Çarşısı’nda esnafın protestosu, eski rejim döneminde çalışan binlerce memurun işlerinden uzaklaştırılması, ekmeğin fiyatının 400 Suriye Lirası’ndan 4000 Suriye Lirası’na çıkarılması gibi başlıklar konuya yeterince açıklık getiriyor.

Hayırseverlik kampanyaları neyi ne kadar çözer

Şam hükümeti Halep’te “Onurlu İnsanlar Unutmaz” adıyla, İdlib’de ise “İdlib’e Vefa” adıyla iki büyük yardım toplama etkinliği gerçekleştirdi. Valilikler eliyle düzenlenen etkinlikler ile elde edilecek gelirin barınma, eğitim, sağlık, altyapı ve temel ihtiyaçların karşılanacağı duyuruldu. Hayırseverliğin siyasallaştırılmasının tipik örnekleri olan bu kampanyalar halk desteğini diri tutmayı, ideolojik propagandayı güçlendirmeyi ve bir ölçüde mali kaynak açığını kapatmayı amaçlıyor. Kampanyaların diğer kentlere yayılacağının mesajları verildi. Ancak bağış temelli yardımlar kurumsal ekonomi politikalarının yerine geçemez. Yardımlar kısa süreli etkiler yaratsa bile yapısal sorunları çözmez. Ahmed eş-Şara ve HTŞ, liberal bir ekonomik rejimin garantörü olarak Şam’ı devraldılar. Şimdiye kadar attıkları tüm adımlarla bunu kanıtladılar. Hali hazırda ellerinde savaşın acımasız kanunu olan yoksulluğa karşı bir reçete bulunmuyor. Bağışlar ile halkın gözünde HTŞ’yi “yardımsever bir iktidar” olarak göstermek amaçlanıyor ancak bu kampanyaların sınırlılıkları açıktır. Sürdürülebilir değildir. Ailelere erzak dağıtmak ekonomik sorunları çözmez. Aksine bu tür uygulamalar eşitsizliği derinleştirir. Yardımlar genellikle iktidara yakın çevrelerine yönlendirilerek propaganda aracına dönüşür. İlk bakışta birbirine zıt görünen neoliberalizm ve hayırseverlik aslında aynı nokta olan devletin sorumluluğunu ortadan kaldırmakta birleşiyor.

Suriye’nin kurtuluşu barış ve adaletle mümkün

2025 yılının ilk yarısında, Suriye’de resmi asgari ücret aylık 750.000 Suriye lirasına yükseltildi. Bu ücret beş kişilik bir ailenin ortalama yaşam maliyetiyle karşılaştırıldığında yalnızca yaklaşık %5,1’ini karşılamaktadır. Bu da ailenin asgari tüketim ihtiyacının iki buçuk gününden bile azına denk gelmektedir.

Fabrikaları yıkılmış, nitelikli işgücü göçmüş, hazinesi yağmalanmış ve altyapısı çökmüş Suriye’de yaptırımların kaldırılmaya başlanması ve uluslararası şirketlerle imzalanan bazı anlaşmalar, halkların gerçek sorunlarını çözecek ve yaşam standartlarına etki edecek düzeyde değil. Çünkü Şam iktidarı gerçek bir ekonomik kalkınmanın ön koşulu olan ülkenin içine battığı siyasi sorunları çözmekten çok uzak. Silahların susması ve her kesimin kendini içinde bulabileceği bir anayasa hazırlanmadan hiçbir ekonomik model uzun vadeli başarıya ulaşamaz. Mevcut siyasi istikrarsızlık Ahmed eş-Şara ve yakın çevresinin zenginleşmesi ve ülkeyi sömürmek isteyen yabancı sermaye için büyük avantajlar sağlayabilir ancak. Ama mesele Suriye halkları ise gerçek çözüm, siyasi istikrarın ve hukukun tesis edilmesi, Kürtlerin, Alevilerin, Dürzilerin ve Hristiyanların kendilerini bulabileceği bir anayasanın kabulü ve adil bir ekonomik düzenin kurulmasıdır. Suriye’nin ihtiyacı bağış kampanyaları ve neoliberal reçeteler değil; barış, meşruiyet ve kapsayıcı kalkınmadır. Bu da her adımında savaşı körükleyen Ahmed eş-Şara ve HTŞ iktidarından kurtulmadıkça sağlanamayacaktır.

Benzer Haberler