BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Ağrı İsyanı’ndan Şener Şen’e uzanan bir yaşam: Nadir’in yüzyıllık tanıklığı

Ağrı İsyanı’ndan Şener Şen’e uzanan bir yaşam: Nadir’in yüzyıllık tanıklığı

Sedat ULUGANA

Bazı hayatlar, tarihin sessiz tanıklarıdır. Ne roman kahramanıdırlar, ne de tarihin manşetlerinde adları geçer. Ama yaşadıkları, bir ülkenin bütün sancısını, yoksulluğunu ve direncini özetler. 1912 yılında Iğdır’ın Bekiranî Köyü’nde doğan Nadir’in hayatı da tam olarak böyle bir hikâye. Ağrı İsyanı’ndan Zilan Katliamı’na, zindanlardan Manisa’ya uzanan yüzyıllık bir yolculuk… Ve bu yolculuğun bir yerinde Türk sinemasının efsane ismi Şener Şen ile kesişen kader.

Ağrı İsyanı ve Bir Köyün Yıkılışı

1930’ların başında, Doğu’nun dağlarında silah sesleri yankılanırken, Nadir henüz yirmili yaşlarındadır. 1932’de askerler, “eşkıyaya yataklık ettikleri” gerekçesiyle köyünü basar ve Bekiranî’yi ateşe verir. O günleri anlatırken hâlâ gözleri dolar:

“Çoluk çocuğu mağaralara toplayıp otomatik silahlarla katlettiler. O mağaralar hâlâ kemik doludur. Gidin bakın.”

Anlatısında hep tekrar eder bu cümleyi. Çünkü o görüntüler, belleğine kazınmıştır.

Nadir’in anlattığına göre, uçaklar o günlerde Zilan Vadisi’ni bombalamaya gitmişti.

“Uçaklardan çivi atıyorlardı. Çiviler ok gibi saplanıyordu düştükleri yerlere… Mağaralar dev kayalarla kapandı, içerideki yüzlerce çocuk açlıktan öldü.”

Delu Kemal”in Takibi ve Sürgün Yılları

Ağrı Dağı’nın eteklerinden Muş’a uzanan göç, bir kaçıştan çok bir hayatta kalma mücadelesidir. Nadir’in babası, ailesini alıp Malazgirt’in Fenek Köyü’ne sığınır. Ancak burada da huzur yoktur. “Delu Kemal” lakaplı Jandarma Kumandanı Ali Kemal Bölükbaşı, isyancıların peşindedir.

“Dayılarımı, amcalarımı sopalarla öldürdüler,” diyor Nadir yüzünü asarak…

Zonguldak’a sürülen akrabalarının yer altı kömür ocaklarında çalıştırıldığını, çoğunun orada öldüğünü anlatıyor. 1948 affıyla dönenlerin çoğu birkaç ay içinde akciğer kanserinden hayatını kaybeder.

Zilan Katliamı’nın Gölgesi ve Kan Davası

Savaşın, yoksulluğun ve sürgünün bitmediği yıllarda, bu kez bir kan davası çıkar ortaya. Zilan Katliamı’nda devlet milisi olarak görev yapmış “Kürd Mahmud” adlı bir adam, aileyi topraklarını terk etmeye zorlar. Çıkan bir kavgada Kürd Mahmud öldürülür ve olay kan davasına dönüşür.

“Aynı aşiretten yedi köy birden köyümüzü bastı,” diyor Nadir.

Sabaha kadar süren çatışmalardan sonra ailesiyle birlikte dağlara sığınır. Bir yıl dağda yaşadıktan sonra teslim olur ve bir yıl hapis yatar. Sonra af çıkar, serbest kalır. Fakat artık o topraklarda kalamaz. Varını yoğunu satıp Manisa’ya göç eder.

Şener Şen’le Karşılaşma

Nadir’in yüzündeki gülümseme, hikâyesinin yalnızca bir noktasında beliriyor: Şener Şen’den söz ederken.

1964’te, köyün muhtarı olduğu dönemde, Malazgirt Kaymakamı köye yeni bir öğretmen gönderir: Gencecik bir delikanlı. Adı Şener’dir. Henüz 22 yaşındadır, elinde küçük bir valizle köy okuluna gelir.

“Ne yatağı vardı ne yorganı. Hemen eve gidip ona yatak, yumurta, peynir, ekmek ne bulduysam götürdüm,” diyor Nadir.

Kışın ortasında başlayan bu dostluk, iki yıl sürer. Şener Şen, köylülerin hikâyelerini büyük bir merakla dinler. Belki de o anlatılar, yıllar sonra onun sinemasındaki derin insan hikâyelerinin kaynağı olur.

Bir gün, karda yürürken Şener Şen ona dönüp,

“Nadir Amca, maşallah tazı gibisin!” der.

Nadir bozulur:

“Biz tazıya Tejî deriz, av köpeğidir. Bana köpek mi dedin sen?”

Şener Şen, gençliğinin mahcubiyetiyle “Affola amca!” der ve ikili bu olayı kahkahalarla anlatır.

Bir başka gün, fırtınada at sırtında giderken Şener atından düşer. Nadir, karların içinden onu çıkarıp kurtarır.

1966’da Şener Şen’in tayini çıkar, köyden ayrılır. İstanbul’a döner dönmez sinemaya başlar.

Televizyonda Yeniden Buluşma

Yıllar sonra, 1974’te Uğur Dündar’ın “İşte Hayatınız” adlı programında yolları yeniden kesişir. TRT stüdyosunda, perde açılır açılmaz spiker, “Fenek Köyü Muhtarı Nadir” diye anons eder. Şener Şen sahneye koşup boynuna sarılır.

“O da şaşırmıştı,” diyor Nadir. “Programda anılarımızı anlattık. Fotoğraflar çektik. Kalın dedi ama dönüş biletini Uğur Dündar kesmişti. Kalamadık.”

Bir Asrın Ardından

Bugün Manisa’nın Akhisar ilçesinde, 100’ü çoktan geçmiş yaşına rağmen hâlâ dimdik oturuyor Nadir. Çocuklarının, torunlarının arasında, geçmişi bir belgesel gibi anlatıyor. Arada derin bir iç çekip tekrarlıyor:

“O mağaralar hâlâ kemik doludur.”

Ve ardından, sesi biraz yumuşayarak ekliyor:

“Şener hâlâ arar mı, bilmem. Ama ben hâlâ o numarayı ezbere bilirim.”

Bir Hafıza, Bir Asır

Nadir’in hikâyesi sadece bir insanın değil, bir halkın belleğidir. Onun yaşamı, devlet şiddetiyle, sürgünle, yoksullukla, ama aynı zamanda insan sıcaklığıyla örülüdür. Ağrı’nın mağaralarından Manisa’nın ovalarına uzanan bu hayat, Türkiye’nin yüz yıllık aynası gibidir.

Ve o aynada bir köylüyle bir öğretmenin, bir tanığın ve bir sanatçının yolları kesişir: Biri hayatı yaşar, diğeri o hayatı sinemaya dönüştürür.

Benzer Haberler