BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Barışın dönüşüm fırsatı:

Komünal bir enerji yönetimi ve enerjinin demokratizasyonu

Barışın dönüşüm fırsatı:

Menekşe KIZILDERE

Türkiye’de barış görüşmeleri gündemdeyken, siyasi aktörler konjonktürel manevralara sıkışmış durumda. Oysa gözden kaçırılan en hayati unsur, barışın sağlayacağı ekonomik, sosyal ve kültürel dönüşüm fırsatlarıdır. Barış; bireysel hak-adaletten kolektif hak-adalete, toplumsal cinsiyet eşitliğinden ekolojiye uzanan geniş bir yeniden yapılanma sürecidir. Bu sürecin en kritik başlıklarından biri ise, enerji üretim ve dağıtımının demokratikleşmesi olacaktır.

Bugün sermaye, barış sonrasında oluşacak ekonomik tabloyu şimdiden hesaplıyordur; özellikle Kürt illerinin devasa güneş potansiyeli, küresel ve ulusal sermayenin gözünden kaçacak bir alan değildir. Fakat geleceğin karar vericisi her zaman sermaye olmak zorunda değildir. Barış, karar mekanizmasını sermayeden halklara doğru kaydırmanın gerçek fırsatıdır.

Tarihsel Kürdistan kentleri, Türkiye’de güneşlenme süresinin en yüksek olduğu bölgelerdir. Yıllık 1.400–1.700 kWh/m² seviyesindeki ışınım değerleri, bu coğrafyayı ülkenin teknik güneş enerjisi potansiyelinde en üst basamağa yerleştirir. Buna rağmen mevcut kurulu güç bu potansiyelin yalnızca küçük bir bölümünü kullanır durumdadır; Türkiye genelindeki güneş kurulu gücü 20 GW civarına ulaşmışken, Kürt illerindeki kurulumlar hâlâ çok sınırlı, yani bölgesel potansiyelin büyük kısmı boştur. Bu tabloya bakan her sermaye grubu, barış sonrasında bu alanın devasa bir yatırım havzasına dönüşeceğini bilir.

Fakat bugün yenilenebilir enerji, küresel sermayenin elinde çoğu zaman yeşil yıkama eşlikçisi bir kâr alanına dönüşmüş durumda. Büyük firmaların girdiği projelerde ekolojik varlıklara verilen zararın, biyolojik çeşitlilik kaybının ve yerelin karar alma süreçlerinden dışlanmasının sayısız örneği var. Bu model değişmediği sürece yenilenebilir enerji, fosil yakıt düzeninin ruhunu başka bir ambalaja taşıyan yeni bir “vahşi madencilik” türüne dönüşebilir.

Oysa bu gidişatı tersine çevirmek mümkün. Dünyada giderek büyüyen enerji kooperatifleri, yenilenebilir enerjinin yerelin kendi karar mekanizmasıyla, şeffaf gelir paylaşımıyla ve ekolojik varlıkları iyileştiren projelerle yapılabileceğini gösteriyor. Som Energia gibi örneklerde halk, hem enerji üreticisi hem doğrudan kazanç sahibi haline geliyor; bu model enerji altyapısını sadece teknik değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşüm aracına dönüştürüyor.

Özellikle agrivoltaik sistemler güneş panelleriyle tarım ve hayvancılığın bir arada yürütüldüğü uygulamalar yenilenebilir enerjiyi ekolojik onarımın aracı haline getirme gücünü ortaya koyuyor. Kurak ve çoraklaşmış alanlara kurulan güneş tarlalarının altı mera olarak kullanılıyor; küçük üreticinin hayvanları panellerin gölgeleme etkisinden yararlanıyor, ot verimi artıyor, toprak yapısı iyileşiyor. Bu sistemlerde paneller çoğu zaman mobil olduğu için, iyileştirilen toprak “onarımını tamamladıktan sonra” kurulum başka çorak alana taşınabiliyor. Böylece yenilenebilir enerji yalnızca elektrik üretmiyor, toprağı, üreticiyi ve ekolojik varlığı iyileştiriyor.

Bu tür kooperatifleşmiş modeller, yerelde istihdam yaratıyor; kültürel alanı, kolektif üretimi ve komünal ekonomiyi destekliyor. Aynı zamanda afet yönetimi açısından da kritik: güneş kooperatifleri, bağımsız enerji sağlayabildikleri için afetten hemen sonra barınma, ısınma, iletişim ve koordinasyon merkezlerine dönüşebiliyor. Yerel enerji üretimi, kriz zamanlarında hayat kurtaran bir altyapıya dönüşüyor.

Enerji ihtiyacı aslında teknik bir mesele değil; demokrasi meselesidir. Enerji demokrasisi literatürü, yenilenebilir enerjiye erişimin yerelin kendi kararıyla, kendi üretimiyle ve kendi gelir paylaşımıyla sağlanmasının mümkün ve etkili olduğunu ortaya koyuyor. Bir bölge kendi enerjisini üretebildiğinde, yalnızca ekonomik güç kazanmıyor; aynı zamanda politik özneleşme kapasitesini de genişletiyor.

Türkiye’deki mevcut yenilenebilir enerji politikası ise ne yazık ki hâlâ merkezi ve sermayeden yana. YEKA gibi büyük çaplı tahsis mekanizmaları devam ettiği sürece, yerelin kararlardaki payı sınırlı kalır; bu model, sadece fosil yakıtlardan yenilenebilirlere geçildi ama gücün sahibi değişmedi anlamına gelir. Oysa karar verici halk olmadıkça, yenilenebilir enerji de kolayca ekolojik tahribata dönüşebilir. Türkiye’nin ihtiyacı olan, kooperatiflerin önündeki mevzuat ve finansman engellerinin kaldırılması, yerel yönetimlerin üretime katılması ve halkın doğrudan gelir elde ettiği bir yapıdır.

Barış sonrası için hem bölgesel hem ulusal ölçekte büyük bir fırsat penceresi var. Bu fırsat geciktikçe dönüşüm maliyeti büyüyor. Bugün planlanmayan her şey, barış sonrasında yeniden inşa sürecinin daha pahalı, daha zor ve daha geç başlaması anlamına geliyor.

Yenilenebilir enerji sermayeden halka geçebilir. Yeşil yıkama, ekolojik varlık iyileştirme aracına dönüşebilir. Bunun yolu kooperatifleşme, enerjinin komünal yönetimi ve yerelin karar verici olmasıdır.
Barış sadece çatışmanın bitmesi değil, halkların kendi geleceğini inşa etmesidir. Ve bu geleceğin enerji damarları, bugünden örülmeye başlamalıdır. Sermayenin gerisinde kalmamalıyız.


Kaynaklar

  1. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA), Solar Energy Data.
  2. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye Güneş Enerjisi Potansiyeli Atlası (GEPA).
  3. Avrupa Birliği Enerji Toplulukları Raporu (Energy Communities Report).
  4. Som Energia Kooperatifi, Annual Social Impact Report.
  5. Fraunhofer ISE, Agrivoltaics Research Overview.
  6. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), Global Solar Market Report.
  7. Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ), Kurulu Güç İstatistikleri.
  8. Energy Democracy Initiative, University of Minnesota.

 

Benzer Haberler

Şam’dan DSG ile entegrasyon açıklaması |

Şeybani: Ortaklığa inanıyoruz, Kürtlerin haklarına bağlıyız

Barışın dönüşüm fırsatı:

Komünal bir enerji yönetimi ve enerjinin demokratizasyonu

İmamoğlu’ndan partisinin İmralı kararına destek |

“Milletin onayını almayan yöntem” savunması

“Tüm muhalefetin masada olması önemli” |

Hatimoğulları: Süreç seçimden üstündür

Uçum’dan “Kürtçenin özgürlüğü” vurgusu |

"İmralı dinlemesinden sonra süreçte yeni ve somut durum oluşur"

Bakırhan’dan CHP’nin İmralı gerekçesine tepki |

Yüzyıllık bir mesele SEGBİS’e indirilemez, siyaset cesur olmalı