BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

2025 PANORAMA: İş, ekmek ve emek mücadelesi I

Emek sömürüsü, derin yoksulluk ve iş cinayetleri

2025 PANORAMA: İş, ekmek ve emek mücadelesi I

2025’in emek bilançosu, iş cinayetlerinin münferit “talihsizlikler” değil; derin yoksulluk, güvencesiz istihdam ve cezasızlıkla beslenen bir sistemin sonucu olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Orman yangınlarından sanayi bölgelerine, tarlalardan “eğitim” adı altındaki atölyelere uzanan ölümler zinciri, emeğin korunmadığı bir ülkede büyüme söyleminin neye mal olduğunu gösteriyor.  Yıl boyunca yaklaşık en az 1.956 işçi ve en az 91 çocuk iş cinayetinde hayatını kaybetti. Derin yoksulluk artarken açıklanan asgari ücret ise protestolar eşliğinde 2026’ya devredilen en önemli gündem başlığı.

HABER MERKEZİ- Türkiye 2025’i, “kaza” denilerek geçiştirilen ama gerçekte yapısal bir sömürü rejiminin sonucu olan iş cinayetleriyle kapattı. Resmi söylem büyüme, istihdam ve üretim rakamlarını parlatırken; atölyelerde, tarlalarda, ormanlarda ve “mesleki eğitim” adı altında çocuk bedenlerinde biriken ölüm bilançosu ağırlaştı. İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’ne (İSİG) göre yılın ilk 11 ayında en az 1.956 işçi, yıl genelinde ise en az 91 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi. Bu ölümler, tekil ihmallerden ziyade, derin yoksullukla beslenen, denetimsizliği kural haline getiren ve cezasızlıkla sürdürülen bir emek rejiminin aynası oldu.

Yaklaşık 35,5 milyon kişinin çalıştığı Türkiye’de, işçi ölümleri artık “olağan” bir istatistik olarak kayda geçiyor. Oysa her sayı, sosyal devletin geri çekildiği, güvencesizliğin norm haline geldiği ve en kırılgan grupların- yoksulların, göçmenlerin, çocukların- en tehlikeli işlere itildiği bir düzeni işaret ediyor. 2025’te orman yangınlarından kaçak fabrikalara, MESEM’lerden tarım alanlarına uzanan tablo, emeğin sistematik olarak değersizleştirildiğini gösterdi.

YANGINLARLA SINANAN EMEK: 10 ORMAN İŞÇİSİ HAYATINI KAYBETTİ

Temmuz ayında Eskişehir Seyitgazi’de başlayan ve Afyon sınırlarına yayılan orman yangını, yangınla mücadeledeki yapısal sorunları bir kez daha görünür kıldı. Müdahale sırasında 5’i orman işçisi, 5’i AKUT gönüllüsü 10 kişi yaşamını yitirdi. Değişen rüzgar, yetersiz ekipman, organizasyon ve önleyici politikaların yokluğu, “doğal afet” söyleminin arkasına saklanan kurumsal sorumluluğu tartışmaya açtı.

Soruşturmalar açıldı, adalet talep edildi ancak hacmini büyüten cezasızlık 10 orman işçisini daha yuttu.

DİLOVASI: ÇOCUK SÖMÜRÜSÜ VE DENETİMSİZLİK

Kasım ayında Kocaeli Dilovası’nda ruhsatsız ve kayıtsız faaliyet gösteren bir parfüm imalathanesinde çıkan yangın, emek sömürüsünün en çıplak halini ortaya koydu. 3’ü çocuk, 7 işçi yaşamını yitirdi. İddianamede, şirket yöneticilerinin yüksek riskleri bilmelerine rağmen üretimi sürdürdükleri, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almadan “olursa olsun” anlayışıyla hareket ettikleri vurgulandı. Çalışanların sigortasız olduğu, koruyucu ekipman verilmediği, eğitim almadıkları ve işyerinde iş güvenliği uzmanı bulunmadığı kayda geçti.

Savcılık, bazı sanıklar hakkında “olası kast”tan ceza talep etti; ancak soruşturma sürecinde şirket sahibi Kurtuluş Oransal’ın cezaevinde  hayatını kaybetmesi, davanın seyrine yeni bir gölge düşürdü. SGK ve İŞKUR yetkililerinin açığa alınması, kamusal denetimin kağıt üzerinde kaldığını bir kez daha hatırlattı.

OKUL HARİÇ HER YERDE: ÇOCUK İŞÇİLİĞİ BİR GANİMET GİBİ SUNULUYOR

İSİG verilerine göre yalnızca Kasım ayında 13 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti; yıl genelinde sayı en az 91’e ulaştı. Bu sayı, kayıt altına alınan en yüksek çocuk işçi ölümü olarak tarihe geçti.

×İSİG Meclisi, raporda o çocukların isimlerini tek tek hatırlattı: “İsa, Metehan, Nursefa, Tuğba, Nisanur, Cansu, Muhammed, Hikmet, Onur, Sedat, Yakup, Alperen ve Mustafa… 14 ila 17 yıl yaşadılar. Bu düzen onlara çocukluklarını yaşatmadı. Atölyede yanarak, işkence görerek, inşaattan düşerek, yollara savrularak ve traktörün altında ezilerek öldüler.”

Ölen çocukların önemli bir kısmı tarım, gıda, kimya, ağaç ve inşaat gibi yüksek riskli sektörlerde çalışıyordu. Dördü 14 yaş ve altındaydı.  Staj adı altında çocuk işçiliğini normalleştiren kurumun adı ise MESEM: Mesleki Eğitim Merkezleri. Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” diyerek pazarladığı MESEM projesi ise çocuğun ucuz iş gücü olarak görülme projesinin merkez üssü konumunda.

Resmi verilere göre yüz binlerce çocuk, haftanın bir günü okula gidiyor görünürken, geri kalan günlerde sanayide ucuz işgücü olarak kullanılıyor. MESEM’e kayıtlı en az 17 çocuk işçi 2025’te iş cinayetine kurban edildi.

İŞ CİNAYETLERİNDE MÜLTECİ İŞÇİLER: YAŞARKEN KAYDI, ÖLÜRKEN MEZARI OLMAYANLAR

Karaman OSB’de çalışan Afganistanlı 17 yaşındaki Zahra Hosseini, makineye sıkışarak yaşamını yitirdi. Zahra üzerinden bir diğer emek sömürüsü de mültecilerle ilgili.

Türkiye’de mülteci işçiler, ağır, güvencesiz ve kayıt dışı koşullarda çalıştırılıyor. Patronlar düşük maliyet için iş güvenliği önlemlerini almaktan kaçınıyor, bu nedenle iş cinayetleri sık yaşanıyor; ancak çoğu görünmez kılınıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin açıkladığı verilerine göre, Türkiye’de tahmini 1-1,5 milyon mülteci işçi kayıt dışı istihdam ediliyor.

KURYE HAKLARI DERNEĞİ: MOTO KURYELİK ÇOK TEHLİKELİ MESLEK SINIFINA ALINSIN

Türkiye genelinde hızla büyüyen moto kuryelik sektörü de yaşanan iş kazaları, meslek hastalıkları, ölümler ve güvencesiz çalışma koşulları ile 2025’e kaydı düşenlerden.

Kurye Hakları Derneği, moto kuryelerin işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından maruz kaldığı yüksek risklere dikkat çeken kapsamlı bir politika belgesini kamuoyuyla ve basınla paylaştı. Dernek, kuryeliğin mevcut mevzuatta yer aldığı “tehlikeli işler” sınıfının sahadaki gerçek riskleri karşılamadığını vurgulayarak, mesleğin “çok tehlikeli işyerleri” sınıfına alınması çağrısında bulundu.

Belgede, uzun çalışma saatleri, hız ve teslimat baskısı, algoritmik performans denetimi, eksik ve kalitesiz koruyucu ekipmanlar, güvencesiz çalışma modelleri ve yetersiz denetim mekanizmalarının kuryeleri sürekli bir ölüm ve ağır yaralanma riskiyle karşı karşıya bıraktığı vurgulanıyor.

×ASGARİ ÜCRET AÇIKLANDI: ARALIK AYI AÇLIK SINIRI 30 BİN 665 LİRA

2025’in son günlerinde açıklanan Asgari ücret her kesimden tepki toplamaya devam ediyor.

İşçi temsilcilerinin toplantılarından çekildiği ve iktidar ile işveren temsilcilerinin yer aldığı Asgari Ücret Tespit Komisyonu, yüzde 27 oranla asgari ücret 28 bin 75 TL’ye çıkardı. Artış, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (TÜRK-İŞ) Kasım 2025’te açıkladığı 29 bin 828 TL’lik açlık sınırının altında kalması tepkilere neden oldu.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Ar-Ge birimi KAMU-AR’ın Aralık 2025 Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması’na göre, açlık sınırı 30 bin 655, yoksulluk sınırı 94 bin 913 liraya yükseldi. 

Araştırmaya göre açlık sınırı 2025 yılının tamamında toplam 7 bin 399 lira artarken, gıda dışı harcamalarda 16 bin 466 liralık, yoksulluk sınırında ise 23 bin 865 liralık yükseliş kaydedildi. Aralık ayında gıda dışı harcamalar 888 lira artarak 64 bin 258 liraya çıktı. Böylece yoksulluk sınırı bir ayda 1.216 lira yükseldi. Açlık sınırı, 2025 yılı boyunca 22 bin 104 lira olarak uygulanan net asgari ücretin 8 bin 551 lira üzerine çıktı. 2026 yılı için yüzde 27 oranında artırılarak 28 bin 75 lira olarak belirlenen asgari ücretin de açlık sınırının 2 bin 580 lira altında kaldığı belirtildi. 

Benzer Haberler

İstanbul ve İzmir’de operasyon |

15 gözaltı: İBB İtfaiye Daire Başkanı da var

Herkesin gözü önünde alındı, kaybettirildi |

Cumartesi Anneleri Mehmet Özdemir’in akıbetini sordu

Roboski Katliamı: 14 yıl geçti |

Veli Encü: Yarın herkesi yanımızda görmek istiyoruz

Mehmet Şerif İnal’a ne oldu? |

20 yıl geçti, Erdoğan "Bulacağız" dedi, hala iz yok

Özel, partisinin raporunu savundu |

"‘Önce sorun çözülecek, demokratikleşme arkasından gelecek’ anlayışı yanlış"

“Süreç” için adım atılacak mı? |

Tunç: İhtiyaçlar Meclis tarafından belirlenecek

AİHM’den İmamoğlu kararı l

Başvuru öncelikli olarak incelenecek

CHP’den raporuna gelen eleştirilere yanıt:

"Samimiyseniz hemen kaldıralım kayyum uygulamasını"