Yapay zeka, 2025’i yalnızca teknolojik değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve politik etkilerinin en yoğun hissedildiği yıllardan biri haline getirdi. Artık bir “yardımcı araç” olmaktan çıkan yapay zeka, medya, hukuk, sağlık, eğitim ve kamu yönetiminde doğrudan karar süreçlerine entegre edildi. Bilim ve teknoloji alanları da giderek yapay zeka etrafında şekilleniyor.
HABER MERKEZİ- Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ve OECD raporlarına göre, yapay zeka ve otomasyonun en hızlı ikame edeceği alanlar rutin, tekrara dayalı ve düşük yaratıcılık gerektiren işler olacak. Doğru okuması ise milyonlarca işsiz yaratılacak.
Yapay zeka hayatın birçok alanında insan emeğini değersizleştiren bir donanımı her geçen gün yeniliyor, güncelleştiriyor. İnsan emeği ile ilgili “daha iyi”nin karşılığı sosyal haklar, iyi bir maaş, iş güvencesi ile doğru orantılı. Ancak yapay zekanın ne bir sendikaya, maaş artışı için ne bir greve, ne hastalık iznine ne de insanın sahip olduğu yaşam standardına gereksinmesi var.
Yapay zeka; yazılım, algoritma ve veri kadar elementler, mineraller, fabrikalar ve emek demek: İnsan emeği.
Basit bir sohbet halinden sektörel kıyamete yolunu çok hızlı yürüyen yapay zeka milyonlarca insanın çalışma alanlarını gasp ederek büyüyor: Müzik, çevirmenlik, çağrı merkezleri, veri giriş elemanları, sekreterlik, idari asistanlık, müşteri temsilciliği, bankacılık, editörlük, sigorta sektörü gibi birçok iş kolu ve çalışanları bu değişimden en fazla etkilenecekler arasında. Bu alanlarda yapay zeka daha hızlı, daha ucuz ve 7/24 çalışabilen “iş gücü” sunduğu için insan emeğinin yerini hızla alıyor.
GAZETECİLİK PRESTİJ KAYBINA NASIL DİRENECEK?
Daha 5-10 yıl önce dünyanın önde gelen gazeteleri “kağıt” baskıya son verip “dijital”e geçiş yaptığında bugünün gazetecilerinin kimler olacağını biliyor olmalıydılar. Şimdilik saha muhabirleri belki de en şanslı olanlar. Ancak grafik tasarım, reklam metin yazarlığı, sosyal medya yöneticiliği, ajans haberciliği, rutin haber yazımı ve hatta editörlük, sunuculuk mazide kalacak.
Tanımlı bir sese günlük haber metni verildiğinde saniyeler içinde temiz yayınlanabilir ses elde ediliyor. Grafik tasarım ve jenerik müzikleri de talep edilen özellikler kodlandığında saniyeler içinde kullanılabilir hale getiriliyor.
Elbette kullanılan verilerin “sahihliği” konusunda tartışmalı bir durum da var: Geçtiğimiz haftalarda bir yazıda kaynak olarak gösterilen ve makalesinden alıntılar yapılan bir akademisyen “adım doğru ama ben söylenen üniversitede ne çalıştım ne de böyle bir makalem var” dedi. Yapay zekadan yararlanıldığında da sunulan bilgilerin denetlenmesi için yine insan emeğine ve zekasına ihtiyaç var.
MÜZİK EN YARALI SEKTÖR OLDU
Yapay zekanın etkisini en fazla hisseden sektör müzik oldu. Tamamen yaratıcılık üzerine kurulu mesleğin tabutuna çiviyi Suno, Udio, stable Audio, Google MusicLM ve Open Al tabanlı müzik modelleri çakıyor: Saniyeler içinde altyapı ve vokal üretebiliyor, beste yapabiliyor ve kendi dinleyicisini de dijital platformlarda çabucak toparlayabiliyor.
KANSER TEŞHİSİNDE İLERLEME VAR AMA
Yapay zekanın ya da robotların en etkili kullanım alanlarının başında tıp-sağlık geliyor. Yapay zeka destekli tanı araçları, radyoloji ve patoloji analizlerinde doğruluk oranında belirgin artış sağladı. 2025’te ABD’deki büyük sağlık zincirlerinden birinin kullandığı yapay zeka meme kanseri teşhisinde hataları %15 azaltmasına karşın, hala doktor karar mekanizmasının yerini tamamen almaktan uzak olduğu düşünülüyor.
Ancak Çin’deki gibi robot doktorların ve hemşirelerin olduğu hastaneler yaygınlaştığında bu meslek grubunda da iş gücü kaybı yaşanması kaçınılmaz görülüyor.
YAPAY ZEKA DİSTOPYASI MI GELİYOR?
Dünya Ekonomik Forumunun (WEF) 2025 tarihli “Geleceğin Meslekleri” raporuna göre, otomasyon ve yapay zeka destekli teknolojiler nedeniyle 2030’a kadar küresel ölçekte yaklaşık 92 milyon işin ortadan kalkmasının bekleniyor.
Raporda, veri analizi, yapay zeka geliştirme ve dijital teknolojiler gibi alanlarda yeni istihdam olanakları oluşacağına işaret edilirken, özellikle rutin ve tekrara dayalı işlerin yüksek risk altında olduğu vurgulanmış.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) da benzer bir tabloya dikkat çekiyor. Yapay zekanın istihdam üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılabilmesi için yeniden beceri kazandırma, mesleki dönüşüm ve eğitim politikalarının kritik önemde olduğuna dikkat çeken ILO, aksi halde, yapay zekanın sağladığı ekonomik kazanımların iş gücü piyasasında eşitsizlikleri derinleştirebileceği konusunda uyarıyor.
Son birkaç yıldır teknoloji sektörünü etkisi altına alan işten çıkarmalar, maalesef 2025’te de devam etti. Amazon’dan Microsoft’a kadar neredeyse tüm teknoloji şirketleri bir yıl boyunca 100 bini aşkın çalışanıyla yollarını ayırdı. Bu işten çıkarmalara neden olarak masrafları azaltma, ekonomik durum, yeniden yapılanma gibi nedenler gösterildi.
YAPAY ZEKA ALTYAPISININ ENERJİ VE SU MALİYETLERİ KATLANDI
2025’in en tartışmalı başlıklarından biri de yapay zeka altyapıları için kullanılan enerji ve su miktarı oldu.
ABD’de 5 bine yakın veri merkezi, ülkenin toplam elektrik tüketiminin önemli bir yüzdesine denk geliyor. Gelecek 6 yılda elektrik ihtiyacının yüzde 133 oranında artacağı ön görüleri yapılıyor.
Google’ın 2024 Çevre Raporu’na göre, veri merkezleri yalnızca devasa elektrik tüketmekle kalmıyor, aynı zamanda yıllık 22,7 milyar litre su harcıyor ki bu miktarın 2025’te ciddi şekilde yükseldiği tahmin ediliyor.
TEKNOLOJİDE ‘DAHA İYİ’NİN ROTASI: KRİTİK MADENLER

Yapay zeka şimdilik maden kazmıyor, küçük ellere de ihtiyacı yok. Ama teknolojik arayış sadece ‘zekice’ düşünmekle değil, somut enerjiyle besleniyor. Dünyada sayılı yerlerde bulunan “nadir toprak elementleri” ya da “kritik mineraller”in önemi de talebi de daha artmış durumda.
Teknoloj idünyasında “daha iyi” olabilmenin, “daha iyi”yi yaratabilmenin yolu bu madenlere erişimden geçiyor.
ABD’nin hem Ukrayna hem de Grönland üzerindeki baskısı, Elon Musk’ın Latin Amerika’da rejim devirmeyi kolay bir tehdide indirgemesinin altında bu devasa “talep” yatıyor: Lityum, kobalt, bakır, grafit ve diğer nadir toprak elementleri. 2025’te jeopolitik rekabetin tam da merkezine yerleşen bu mineraller maden olmak çıkıp, stratejik bir el üstünlüğüne dönüşmüş durumda.
Elektrikli araç piyasası, akıllı telefonlar, yenilenebilir enerji sistemleri, robotlar ve yapay zeka altyapısının gıdası işte bu mineraller. Her şeyden önemlisi mıknatıs üretiminin vazgeçilmesi olan nadir toprak elementleri neodim, praseodim ve disprozyum.
Uluslararası Enerji Ajansı, ülkelerin iklim hedefleri ve enerji dönüşüm taahhütleri nedeniyle kritik minerallere olan talebin 2040’a kadar yaklaşık 3 kat artarak yıllık 35 milyon tona ulaşacağı tahmininde bulundu.



