Meclis Komisyonu üyesi ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, “Raporumuzu, Kürt meselesinin demokratik çözümü ile Türkiye’nin demokratikleşme çabalarını birbirinden kopmaz bağlar olarak gören bir bütünlük içerisinde şekillendirmeye özen gösterdik” dedi. Çiçek, AKP, MHP ve CHP raporlarını da değerlendirdi: ‘Kürtsüz demokrasi’ mümkün mü?
HABER MERKEZİ – Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda dinleme faslının tamamlanmasının ardından partiler, sürece ilişkin öneri ve değerlendirmelerini içeren raporlarını komisyona sunmaya devam ediyor. Daha önce raporlarını teslim eden DEM Parti, MHP, EMEP ve Yeniden Refah Partisi’nden sonra bugün de CHP raporunu sundu.
×Bu kapsamda DEM Parti, 99 sayfalık kapsamlı raporunu Meclis Başkanlığı’na teslim ederek önemli bir adım attı. Rapor, Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik çözümü için “Barış Yasası” ve “Demokratik Entegrasyon” gibi öneriler öne çıktı.
ÇİÇEK: İNKARDEN KABUL GEÇİŞ
Yeni Yaşam Gazetesi‘nden Ezgi Çadırcı ve Aziz Oruç‘a konuşan DEM Parti İstanbul Milletvekili ve komisyon üyesi Cengiz Çiçek hem partilerinin hem de diğer siyasi partilerin raporlarına ilişkin kritik açıklamalarda bulundu. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, dün rapor çalışmaları kapsamında komisyonda yer alan siyasi partilerin grup başkanvekilleri ile yaptığı toplantıda rapor için bir “yazım ekibi” oluşturulması kararlaştırıldı. MA, DEM Parti’nin Çiçek’i yazım ekibinde görevlendireceğini duyurdu.
DEM Parti’nin raporuna dikkat çeken Çiçek, “Sürecin pratik olarak ilerlemesi ve silahlı çatışma halinin kalıcı olarak ortadan kaldırılması için gerekli olan Barış Yasası gibi düzenlemelerle Kürt meselesi gibi sorunların bir daha cereyan etmemesi için ihtiyacı duyulan demokratik bir sistem inşasının olmazsa olmazlarından olan anadili hakları, eşit yurttaşlık ve ayrımcılıkla mücadele gibi önerilerimizi, birbirleriyle ilişkili bir şekilde formüle etmeye özen gösterdik” ifadelerini kullandı.
×Abdullah Öcalan, Meclis Komisyonu heyetiyle yaptığı görüşmede ‘İlk defa Kürt meselesini idam sehpasından masaya taşıdık’ demişti. Bu cümle, iki boyutta şöyle değerlendirilebilir. Birinci boyutu imha, tasfiye yaklaşımından uzaklaşarak diyalog-müzakere masasında buluşmaktır. Bu da siyasi muhataplık geliştirme; siyasal tanınma, tanımadır. İkinci boyutu ise inkardan kabule geçiştir.
Çiçek, “Raporumuzun ana omurgasını, Kürtsüz demokrasi ile Kürdü yeni güvenlik konseptine dahil eden anti-demokratik anlayışın eleştirisi ve bu anlayışlar karşısındaki yaklaşımlarımız, önerilerimiz üzerinden kurmaya çalıştık. Bir başka ifadeyle raporumuzu, Kürt meselesinin demokratik çözümü ile Türkiye’nin demokratikleşme çabalarını birbirinden kopmaz bağlar olarak gören bir bütünlük içerisinde şekillendirmeye özen gösterdik” ifadelerini kullandı ve diğer partilerin raporlarını şöyle değerlendirdi:
AKP RAPORU
“AKP raporuna dair: Ayrıntılarına çok vakıf olmasak da elde edilen bilgiler ve basınla paylaşılan temel hususlar ışığında kimi çıkarımlar yapmak mümkün. AKP raporu her şeyden önce yasa teklif taslakları ya da gerekli olan yasal düzenlemeler tartışmalarına girmeyen, kendilerinin de ifade ettiği üzere siyasi tutum belgesi niteliğinde bir rapor düşündüğünü görüyoruz. Partilerin raporunda ilgili yasa teklif taslaklarının tüm ayrıntılarıyla yer bulmasını elbette beklemiyoruz. Ama politik tutumlarının, bakış açılarının bir sonucu olarak raporlarda kimi hukuksal-yasal ilkeler sütunlarının oluşturulmasını da önemli buluyoruz.
AKP’nin raporunda, PKK’nin silahlarını bıraktığının, devletin yetkili mercilerince kesin olarak ilan edilmediği sürece yasal bir düzenlemeye gidilmeyeceği belirtiliyor. Bu husus da ilkesel eşik olarak tanımlanıyor. Yine “Kandil bölgesindeki PKK mevcudiyetinin son bulması, Suriye’de benzeri herhangi bir yapının oluşturulmaması ve 10 Mart mutabakatına uyulması” gibi Meclisin yasa çalışmasına geçebilmesi için üç kritik eşik olduğu ifade ediliyor. Şimdi ifade edilen bu “ilkesel ve üç kritik eşik” doğruysa AKP, meseleyi Kürt meselesi olarak görmediğini, PKK meselesi olarak gördüğünü de itiraf etmiş demektir. Oysa PKK bir sonuç, Kürt meselesi ise bir nedendir. Buradan bakarsak herhangi bir ezberi bozmamış oluyoruz. Meclis Komisyonu dinlemelerinin bütününde öne çıkan ana odaklardan birisi, Kürt meselesini yaratan kök nedenlerin ortadan kaldırılmasına yönelikti. Bu yaklaşımıyla AKP, Meclis Komisyonundaki dinlemeleri de hesaba katmamış, onlara değer vermemiş gibi görünüyor.
Ortaya çıkan bu “eşik” yaklaşımı, iktidar partisinin meseleyi halen güvenlik, tehdit penceresinden ele aldığına işaret ediyor. 10 Mart Mutabakatına uyulması gibi eşik belirlemeleri ise İsrail’in yarattığı tehditleri boşa çıkarmanın, iktidarın ana motivasyonu olduğunu gösteriyor. Tüm bunlardan hareketle basına yansıyan bu bilgiler ışığında AKP’nin, siyasi tutum belgesi olarak nitelendirdiği raporu şayet belirtilen çerçevede ise, milli güvenlik belgesini andırır, ki bu da herkesin bekleyeceği son şeydir.
MHP RAPORU
MHP raporuna dair: MHP raporunda yer verilen sorunun tespiti ve tarihsel sürecin kritiği gibi başlıklarda ayrıştığımız konular fazlasıyla mevcut. “Kürtler, Cumhuriyetin kuruluş aşamasında hukuk kapısının dışında bırakılmadı, sorun terör sorunudur” gibi MHP raporunda yer alan belirlemelere katılmamız elbette mümkün değil. Lakin “ülkenin demokrasi standardının yükseltilmesi, hukuk devletinin tahkim edilmesi” gibi konulara vurgu yapılmasını da önemsemek gerek.
Yine MHP raporunda AKP’nin raporundan farklı olarak “Önerilerimiz” başlığı altında yasal düzenlemelere dair genel yaklaşımlarını ortaya koyduklarını görüyoruz. Özellikle “üç aşamalı özel düzenleme” başlığı altında “silahların tam olarak bırakılmasını” tıpkı AKP gibi kritik eşik olarak belirlemeleri dikkat çekiyor. “Özel düzenleme” olarak ifade edilen bölümde ise “teslim olma, siyasi faaliyet yasağı” gibi geleneksel ve daraltıcı yaklaşımlarla karşılaşıyoruz. Ancak bizim de Barış Yasası dediğimiz geçiş süreci yasasına dair, “hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ÖNERİLEBİLİR”, “yargılamanın durdurulması müessesesi kabul EDİLEBİLİR”, “düşme kararı verilmesi DÜŞÜNÜLEBİLİR” gibi konularda kullanılan dilin kesinlik arz etmemesi, olasılıklara ve önerilere açık olunduğunun mesajının verilmesi dikkat çekiyor. Yine AİHM kararlarının yerine getirilmesi gibi vurgular, pozitif vurgular olarak öne çıkıyor.
Son tahlilde MHP raporunda çok uzak düştüğümüz tahlil, tespit ve ele alışlar fazlasıyla olmakla birlikte, kimi somut konularda diyaloğa-müzakereye açık ifade biçimlerinin özenle seçilmiş olduğunu görmek, bir sorumluluk duygusunun ifadesi olarak görülebilir.
MHP 120 sayfalık raporunu komisyona sundu
CHP RAPORU
CHP raporuna dair: CHP raporunda hak ve özgürlükler alanına dair atılması gereken siyasi ve hukuki adımlar oldukça net bir şekilde ifade edilmiş. Bu maddeleri ifade etmek elbette kıymetli ve bu önerileri demokratikleşme derdi olan her birey ve kolektif destekler. Ancak AKP raporunun tersine, CHP raporu, atılması gereken her adımı madde madde sıralamasına rağmen sürece dair siyasal pozisyonunu ve sürecin siyasal kompozisyonunu tariflemekten uzak düşmüş. AKP, kendisince bir siyasal metin oluşturmuş ve gerekli olan yasal düzenlemeler-tekliflerden itinayla kaçınmış; CHP ise son derece somut yasal-siyasal önermeler sunmuş ama bu önerileri bir siyasal bakışın içine yerleştirme konusunda tabiri caizse cimrilik yapmış.
CHP raporunda, genel bir “demokratikleşme paketi” sunulmuş olsa da Kürt meselesinin çözümüne ve barışın sağlanması için ihtiyacı duyulan geçiş süreci yasasına dair somut önerilerin olmaması, “Kürtsüz demokrasi” tarifi olarak nitelendirilebilir. Hele hele söz konusu olan son yerel seçimlerde birinci parti çıkan ana muhalefet partisi ise Cumhuriyetin demokrasi standardının kalıcı bir şekilde düşmesinin en önemli nedenlerinden birisi olan Kürt meselesine dair daha somut, cesur sözler kurmasını, öneriler geliştirmesini ve inisiyatif almasını beklemek işin doğası gereğidir.
CHP, Meclis Komisyonunun İmralı ziyaretine dair çelişkili tutumunun benzerini hazırladığı raporda da yaşamış gibi. Nasıl ki iktidar blokunun “kapalılık oyununu” İmralı’ya giderek ve süreci şeffaf kılarak bozmaları gerekiyordu ise raporlarında da Kürt meselesinin demokratik çözümüne ve geçiş sürecinde gerekli olan yasaya dair öneriler yaparak sık sık dile getirdikleri “bu süreç iktidarın kendisini ayakta tutma projesidir” oyununu boşa düşürebilirlerdi. Ama bunu yapmamış görünüyorlar. Görünen o ki, CHP halen geleneksel kodlarıyla cesur bir şekilde yüzleşmekten uzak ve AKP karşıtlığının kendisini politik olarak ne düzeyde katılaştırdığından bihaber.”
TMK ve TCK’de değişiklik önerisi l CHP ‘süreç’ raporunu Meclis’e sundu
×
HANGİ PARTİLER RAPORLARINI TESLİM ETTİ?
Bugün raporunu Meclis Başkanlığı’na teslim eden CHP’den önce DEM Parti, MHP, EMEP ve Yeniden Refah Partisi komisyona raporlarını resmi olarak iletmişti.
AKP’nin de raporunu bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunacağı ve onay alması halinde daha sonra Meclis Başkanlığı’na sunacağı belirtildi.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, rapor çalışmaları kapsamında Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda yer alan siyasi partilerin grup başkanvekilleri ile 17 Aralık’ta bir toplantı yapmıştı. Toplantıda rapor için bir “Yazım Ekibi” oluşturulması kararlaştırılmıştı.
Toplantı sonrasında ortak çalışma raporu hakkında açıklama yapan MHP’li Feti Yıldız, “Önümüzdeki haftalar içerisinde de inşallah müşterek raporu hazırlayacağız. Çerçeveyi çizeceğiz ve yılbaşından sonra da kanun teklifi değil ama bir çerçeve metin olarak raporu Meclis’e göndereceğiz” demişti.



