BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Colani, İslamcı İdlib hükümeti modelini Suriye çapında uygulama peşinde

Colani, İslamcı İdlib hükümeti modelini Suriye çapında uygulama peşinde

Faik BULUT

Suriye’deki merkezi hükümet meselesi Colani’nin (Ahmed Şara) başını çektiği Şam yönetimi ile SDG arasındaki anlaşmazlıklar arasında önemli bir yer tutmaktadır. Aleviler, Dürziler, Kürtler, Hıristiyanlar, İsmaililer, Süryaniler gibi azınlıkların görüş ve onayı alınmadan çözülemeyecek bu meselede Ahmed Şara Türkiye’nin de desteğiyle merkezi yönetim tarzında ısrar etmektedir.

Geçici hükümetin tüm kadroları cihatçılardan teşkil edildi. Tüm tayin ve terfiler İslamcı bir anayasanın kabul edilmesine yönelik bir hazırlıktı. Şara sözde milli mutabakat adı altında kendi taraftarlarından oluşan belli kesimlerin onayını alarak tek adam rejimi kurmuş oldu.

Referandum sadece Colani ve militan kadrolarının katıldığı bir tiyatro sahnesiydi. Şam’daki bu geçici hükümet modeli daha önce cihatçıların yönettiği “Selamet’ hükümetinin bir kopyası oldu. Konunun uzmanları ise bu modelin başarı derecesini sorgulamaya başladılar.

İdlib yönetim modeli neye benziyordu?

Colani’nin komutanı ve siyasi lideri olduğu HTŞ (Heyeti Tahriri Şam) bileşenleri Kasım 2017’den itibaren Türkiye’nin de yol göstermesiyle İdlib ili ve çevresinde günlük işleri yönetecek olan “Selamet Hükümeti”ni kurdular. Kantonal yönetimlere benzeyen bu hükümet şekli 8 Aralık 2024 tarihine kadar sürdü. Şam düştüğünde Colani oradaki idari kadrolarla bakanlarını buraya transfer etti.

Bu modelin ülke çapında uygulanabileceği noktasında ısrar eden Colani hiç beklemediği itirazlarla karşılaştı. Hatta Alevilerin bulunduğu bölgelerde çatışmalar çıktı, Dürziler saldırı ve tecavüzlere maruz kaldı, Rojava bölgesindeki Kürtlerin başına da benzer olaylar geldi. Bu sebeple silahlı direnişlerin geliştiği gözlendi.

Yakındoğu konularında araştırmalar yapan Washington Enstitüsü İdlib modelinin uygulanabilirliği konusunu mercek altına aldı. Aralık 2025’te yayınladığı raporda bu modelin dar kapsamlı olduğunu, merkezi bir hükümete uygun düşmediğini ve ülke çapında uygulanamayacağını kesin ifadelerle belirtti.

“Yeni Suriye’de hükümet ve devlet kurumlarının devamlılığı ve İdlib modelinin radikal dönüşümü” başlıklı bu raporda geçen başlıca tespitler şunlar:

“İdlib’deki uygulamalar şunu göstermiştir ki mevcut kadrolar vilayet çapında nispeten başarılı bir yapılanma içerisine girmişlerdir. Bu eksende hizmet, yargı ve eğitim işlerini yürütmüşlerdir. Ancak aynı yönetim silahlı HTŞ militanlarının hükmü altında hareket etmek zorunda kalmıştır.

Şam’daki geçici hükümet daha önceki tecrübesini uygulamaya çalışırken eski alışkanlıklarından vazgeçmemiş görünüyor. Zira İdlib’de olduğu gibi ekonomi alanındaki icraatları bugün de şeffaf değildir. Yolsuzluklar devam etmektedir.

Kolluk kuvvetlerinin yerel halka yaklaşımı şiddet ve intikam duygularıyla yüklüdür. Çoğu zaman rastgele zorbalıklara rastlanmaktadır. Bu durum halkın yönetime güvensizliğini artırmakta, itirazlar ve şikâyetler giderek yükselmektedir. Tüm kademelerde yaygın bir hale gelen kayırmacılık geleneği sürmekte ve öfkeye yol açmaktadır. Asıl önemli olansa mevcut yönetimin halk nezdinde meşru sayılmamasıdır. Bu durumun başlıca nedeni ise cihatçı militanların silahlı zorbalıkları ve şiddete dayalı müdahaleleridir.

Hükümet dar kapsamlı icraatlarını devam ettirirken kendi dışında kalan kesimlerin şikâyetlerini dikkate almamakta; bu da kaçınılmaz olarak yönetimde kargaşa ve kaosa neden olmaktadır. Haliyle merkezkaç kuvvetler Suveyda, Lazkiye ve Haseke gibi bölgelerde mahalli ölçüde kendilerini ayakta tutma adına var olma mücadelesi vermektedirler.  Kısacası Şam merkeziyetçiliği taşranın âdemi merkeziyetçiliğe sarılmasını kaçınılmaz kılmaktadır.”

Raporda geçen öneriler

Washington Enstitüsü yaşanan olumsuzlukları gidermek adına kimi tavsiyelerde bulunuyor:

  • Ahmed Şara ülke çapında başarılı olmak için İdlib’deki yönetim tecrübesini kökten değiştirmelidir.
  • Sivil idare silahtan ve askeri vesayetten arındırılmalıdır.
  • Tüm kurumlar şeffaf bir temelde yönetilmelidir.
  • Merkeziyetçilik ve âdemi merkeziyetçilik arasında uyum sağlanmalıdır.
  • Merkeziyetçiliğin yanı sıra yerel yönetimlere geniş çaplı inisiyatifler tanınmalıdır.
  • Yönetimin her kademesinde katılımcılık genel ilkesi geçerli olmalıdır.

Uyarı ve gerçekler

Enstitü’nün tespitleri arasında merkeziyetçiliğin çatışma ve bölünmelere yol açtığı, tam aksine yerel inisiyatifin daha iyi bir yönetim tarzı olduğu da belirtilmektedir. Bu tavsiyeleri ciddiye almadığı görülen Şara, ne Alevilere yönelik sahil katliamları engelleyebilmiş ne de gereğini yerine getirebilmiştir. Şara’nın bilinçli aldırmazlık tutumu bugün de devam etmektedir.

İnsaf Sulaytin isimli Suriyeli kadın yazar 17 Aralık’taki makalesinde bu tutumu eleştiren şöyle bir değerlendirme yapmaktadır:

“Bu hassas dönemde Şam’daki geçici yönetim sahil bölgesinde yaşayan Alevilere yönelik tutumunda ciddi bir değişikliğe gitmiş değildir. 25 Kasım’da Aleviler çeşitli yerlerde kitlesel protestolar gerçekleştiler. 12-17 Aralık tarihleri arasında Alevi kitlesi ruhani liderleri Gazal Gazal’ın çağrısına uyarak 5 günlük genel greve gittiler.

Gelişmeden ürken Şam yönetimi kendi aklınca Alevilerle uzlaşma yoluna gideceğini açıkladı. Bu kapsamda kurulan ‘Halk Barışı’ komisyonu Alevilerle görüşme çağrısında bulundu. Alevi kanaat önderleri bir araya gelerek görüşmeye katılma kararı aldılar ve taleplerini belirlediler. Buna karşılık Şara görüntüyü kurtarmak üzere görüşmeye katıldı ama bu talepleri dikkate almadı.

Taleplerin arasında en önemlisi sistemli insan hakları ihlallerinin sona erdirilmesi, kadınların kaçırılıp tecavüz edilmesinin durdurulması, faillerin şiddetle cezalandırılması idi. On binlerce yoksul ailenin ihtiyaçlarının giderilmesi, el konulan mülklerin iadesi ve devlet kadrolarından azledilen sivil-asker kişilerin göreve dönmesi de talepler arasındaydı.

Şara göstermelik bir buluşmada bu taleplerin kendisine iletilmesini bile kabul etmeyip, yaparız ederiz diyerek başından savma yolunu seçmiştir. Buna karşılık Halk Barışı komisyonu geçmiş yaraları kapatalım, sorunları fazla deşmeyelim, yeni bir sayfa açalım bahanesiyle Şara’nın bu tutumuna destek olmuştur.  Yüzleşme, hesaplaşma, adaletin sağlanması beklentileri de böylelikle boşa çıkmıştır.”

İngiltere’den Suriyeli cihatçılara yönelik yaptırımlar

Mevcut durumun farkında olan ülkelerden biri olan İngiltere Dışişleri ve Kalkınma Ofisi (FCDO), 16 Aralık 2025’te Suriye’deki geçiş sürecinde insan hakları ihlallerine karıştığı tespit edilen isimlere yönelik kapsamlı bir yaptırım paketi açıkladı. Bu hamle, Aralık 2024’te Esad rejiminin devrilmesinin ardından kurulan yeni düzende “adalet ve hesap verebilirlik” mesajı olarak yorumlandı.

İngiltere tarafından hazırlanan yeni yaptırım listesi, Suriye’deki iç savaşın farklı cephelerinde yer almış geniş bir aktör yelpazesini kapsıyor. Yaptırım uygulanan gruplar şöyle: 1-Hamza Tümeni (Fırkatü’l Hamza), 2-Sultan Murat Tümeni, 3-Sultan Süleyman Şah Tümeni.

Grupların yanı sıra, sahadaki operasyonları yöneten kritik isimler de kişisel yaptırım kıskacına alındı. Kamuoyunda “Ebu Amşa” lakabıyla tanınan Muhammed Hüseyin Casım ve “Ebu Bekir” olarak bilinen Seyfettin Bolat’ın yanı sıra Mikdad Luey Fatiha ve Gays Süleyman Delle, İngiltere’nin mal varlıklarını dondurduğu ve seyahat yasağı getirdiği üst düzey figürler arasında bulunuyor.

Bu komutanlar, özellikle Mart 2025’te Suriye’nin kıyı bölgelerinde (Lazkiye ve Tartus) Alevi toplumuna yönelik gerçekleştirilen kanlı saldırılara ve mezhepçi şiddet olaylarına karışmakla suçlanıyor.

Bakan Cooper: Adalet olmadan kalıcı çözüm olmaz           

İngiltere Dışişleri Bakanı Yvette Cooper, konuya ilişkin yaptığı açıklamada sert mesajlar verdi. Cooper, “Suriye’de başarılı ve kalıcı bir siyasi çözümün anahtarı, tüm Suriyeliler için adaletin sağlanmasıdır. İnsan haklarını ihlal edenlerin hesap vermesi için uluslararası ortaklarımızla çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

Yeni Suriye yönetimine mesaj       

Bu kararlar, Ahmed Şara liderliğindeki Suriye Geçiş Hükümeti’nin silahlı grupları tek bir ordu çatısı altında toplama çabaları sürerken geldi ve sert mesajlar olarak algılandı. İngiltere, 2025 yılı boyunca Suriye’nin yeniden inşası için bazı ekonomik yaptırımları hafifletmiş olsa da, sivil halka yönelik suç işleyen kişi ve kurumları “kara liste”de tutmaya devam edeceğini vurguladı.

Yaptırımlar kapsamında, listedeki kişilerin İngiltere’deki mal varlıkları dondurulurken, bu isimlere yönelik Birleşik Krallığa seyahat yasağı getirildi. Benzer yaptırımlar Mayıs 2025’te Avrupa Birliği tarafından da uygulanmıştı.

ABD ise Ağustos 2023’te Rojava’nın Efrin bölgesine yönelik ihlaller ve baskılar nedeniyle Süleyman Şah Tümeni, Hamza Tümeni ve bu grupların liderlerini yaptırım listesine dahil etmişti.

Yukarıda sözü edilen gelişmeler Suriye’deki azınlıkların merkezi hükümetin entegrasyon taleplerine niçin temkinli yaklaşmakta olduklarını; anayasal vatandaşlıkta neden ısrar ettiklerini bizlere göstermektedir. Türkiye’nin mevcut saha gerçekleri karşısında bu kadar suskun olması ve Şam yönetimine gözü kapalı destek vermesi ise düşündürücüdür.

Benzer Haberler

Faik Bulut yazdı |

Colani, İslamcı İdlib hükümeti modelini Suriye çapında uygulama peşinde

TOKİ inşaatında iş cinayeti l

64 yaşındaki işçi Kadir Güven hayatını kaybetti

Gündem Gazze l

MİT Başkanı İbrahim Kalın Hamas heyetiyle görüştü

“Konser soruşturması” için de izin çıkmıştı |

İçişleri Bakanlığı'ndan Yavaş için ikinci soruşturma izni

“Hayatta kalmak için borçlanıyorlar” l

'Alternatif ekonomi programı' sempozyumu

“Kamuoyunun takdirine bırakıyorum” l

Zeydan Karalar'dan tutukluluk itirazı