Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan:

Rota oluştu, şimdi sıra bu yolu yürümekte

DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan:

NûMedya24’e konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, PKK’nin kararlarını “milat” olarak değerlendirdi. Barışın inşa yerinin Meclis olduğunu vurgulayan Bakırhan, atılması gereken adımları sıraladı ve iktidar ile muhalefeti sorumluluk almaya çağırdı.

“Ciddi bir külliyat birikmiş durumdadır. Dolayısıyla aslında rota oluşmuştur, bu rotayı kat edecek yolu yürümek gerek” diyen Bakırhan, yol kazalarına karşı da uyardı: “Herkesin siyasi dilini sürecin ruhuna uygun şekilde kurması gerekmektedir. Çatışmalı süreçten nemalanan, belli kesimlerin varlığı çeşitli riskler yaratıyor. Bu kesimlere toplumu hezeyana sürükleyecek malzemeler vermemek hayati önemde”.

Çağdaş KAPLAN

İlk olarak altı ay önce MHP lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Parti grubuna giderek tokalaşmasıyla gündeme gelen süreç, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki tarihi deklarasyonuyla yeni bir evreye taşındı; geçtiğimiz hafta ise artık tarihi bir aşamaya geçti.

PKK, 12. Kongresi’nde Öcalan’ın çağrısı üzerine silahlı mücadeleyi sonlandırma ve örgütü fesih kararı aldığını açıkladı.

PKK’nin kongresinde aldığı kararlarla devam eden gelişmeleri, süreçte kritik noktalardan birinde duran Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ile konuştuk.

Nûmedya24’ün sorularını yanıtlayan Bakırhan, kararın yeni dönem açısından neyi ifade ettiğine, Kürtler açısından hangi anlamı taşıdığına, sürecin nasıl ilerleyeceği ve hangi risklerle karşı karşıya olduğuna ve DEM Parti’nin yol haritasının ne olacağı konularında çarpıcı değerlendirmeler yaptı.

İşte yönelttiğimiz sorular ve yanıtları

‘PKK’NİN KARARI KÖKLÜ BİR DEĞİŞİMİN TEMSİLİ’

*PKK’nin kararını, açıklamadaki ayrıntılarla değerlendirdiğinizde nasıl yorumlarsınız?

Bu karar, yaklaşık 50 yıllık mücadele yönteminde köklü bir değişimi temsil ediyor. Bu karar, Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine alınmış olup, demokratik siyasete geçiş için tarihi bir fırsat kapısı aralıyor. PKK, bu adımla sadece kendi varlığını sona erdirmiyor, aynı zamanda bölgesel demokratikleşme sürecine de önemli bir katkı sunuyor.

Bu karar, Türkiye’de ve bölgedeki Kürt sorununun çözümü açısından yeni bir dönemin başlangıcıdır. Silahlı çatışma yerine siyasi ve demokratik yollarla çözüm arayışına geçilmesi hem Kürt halkı hem de bölge için umut verici bir gelişmedir. Ancak bu sürecin kalıcı barışa dönüşebilmesi için siyasi ve hukuki zeminin devlet tarafından oluşturulması gerekmektedir.

‘BU BİR MİLAT, ANCAK İKTİDAR VE MUHALEFET SORUMLULUK YÜKLENMELİ’

*Bu karar süreçte yeni dönem açsından neyi ifade ediyor?

Aslında bu kararın ifade ettiği en önemli ve tek şey: Barış ve Demokratik Toplum’dur.

Bu karar, şayet sahiplenirse yeni bir safhadır. Yıllardır Türkiye’de ve bölgede yaşanan acıların, yıkımların son bulması için önemli bir irade beyanıdır.

Bu karar, Türkiye’nin demokratikleşme potansiyelinin önünü açan bir milattır. Bu bağlamda yeni dönem, eşit yurttaşlık temelinde bir uzlaşı süreci olmalı diyoruz.

Sayın Bahçeli’nin de ifade ettiği üzere kalıcı ve sağlam demokratik-hukuki adımlar dönemidir. Köklü değişimlerin ve yeni bir Türkiye’nin tarih sahnesine çıkışıdır. Silahlı mücadelenin sona ermesi, demokratik siyasetin önünün açılması ve Meclis’in daha aktif rol alması için bir zemin hazırlamaktadır. Bu da siyasetin ve parlamentonun sürece daha fazla müdahil olacağı anlamına gelir. Silahlar susacaksa demokrasi konuşmalıdır.

Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorununun çözümü ve halkların ortak yaşam iradesi için bir fırsattır. Ancak bu fırsatın değerlendirilebilmesi, iktidarın ve muhalefetin sorumluluk üstlenmesiyle mümkündür.

‘TÜRKİYE, SINIRLARI DIŞINDAKİ KÜRTLERİ HASIM DEĞİL, HISIM OLARAK GÖRMELİ’

*Peki karar Kürt halkı açısından nasıl bir dönüm noktasını ifade ediyor? Bölgesel olarak (Irak, Suriye, İran) Kürtlerin yaşadıkları coğrafyalara yansıması nasıl olacak?

Kürt halkı açısından bu karar, yüz yıllık inkâr ve imha politikalarına karşı yeni bir mücadele hattıdır. Bu, yalnızca Türkiye’deki Kürtleri değil; Irak, Suriye ve İran’daki Kürtleri de doğrudan ilgilendiren bir gelişmedir. Çok açık ifade ediyorum: Bölgesel olarak, Irak ve Suriye’deki Kürt siyasi aktörlerle diyalog kanallarının açılması, Türkiye’nin bölgesel barışa katkısını artıracaktır.

Bölge halkları, çatışmadan değil diyalogdan, savaştan değil demokratik çözümlerden kazanır. Bu tarihin bize dersidir. Bu derse kulak verelim diyoruz. Kürtlerin yaşadığı tüm coğrafyalarda barış ve istikrarın sağlanması, Türkiye’nin kendi içindeki Kürt sorununu çözmesiyle doğrudan ilişkilidir. Türkiye’nin Kürtlerle kuracağı doğru ilişki, bölgedeki tüm Kürtlerin Türkiye’ye bakışını etkileyecek ve bölgesel barışa katkı sunacaktır. Türkiye, sınırları dışındaki Kürtleri hasım değil, hısım olarak görmelidir.

ATILMASI GEREKEN ADIMLAR

*Süreç bu aşamadan sonra nasıl ilerleyecek? İktidarın üzerine düşen görevler neler? İlk adımları ne olmalı? Yaptığınız görüşmelerde üzerinde konuşulan bir takvim var mı?

Süreç, bundan sonra demokratik siyasetin güçlenmesiyle ilerlemelidir. Özetle siyasi çözüm mekanizmalarının devreye alınması gerekmektedir. Toplumun beklentisi budur. İktidarın üzerine düşen en temel görev, bu tarihi fırsatı heba etmemek ve acilen somut adımlar atmaktır. Güven artırıcı önlemlerin alınması bize büyük imkanlar ve yollar açacaktır. Sayın Öcalan’ın barış ve çözüm sürecindeki rolü yadsınamaz.

İlk adım olarak, Sayın Abdullah Öcalan’ın avukatları ve ailesiyle, ayrıca toplumla düzenli görüşme hakkının sağlanması gerekmektedir.

İkinci olarak, demokratik siyasetin önündeki engeller kaldırılmalı, siyasetçiler, sivil toplum temsilcileri ve medya üzerindeki baskılar sona ermelidir. Hasta tutsaklar kanayan bir yaradır.

Üçüncü olarak, Kürt sorununun temel nedenlerine inen yasal ve anayasal düzenlemeler için Meclis zemininde şeffaf bir diyalog başlatılmalıdır. TBMM sorumluluk almalıdır.

Oyalama taktikleri ve günü kurtarma çabalarına kimsenin girmeyeceğini umuyoruz. Bu tarihi fırsatı kaçırmamıza neden olabilir.

DEM Parti olarak bu süreci yakından takip ediyor ve gerekli adımların atılması için hazırlıklarımızı sürdürüyoruz.

‘CİDDİ BİR KÜLLİYAT VAR, ROTA OLUŞTU VE BU ROTAYI KAT EDECEK YOLU YÜRÜMEK GEREK’

*Atılması gereken bu adımlar noktasında muhalefet ve iktidarla nasıl bir çalışma yürüteceksiniz?

Kürt meselesinin çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için atılacak adımlar bellidir. Türkiye’nin gerek geçmişte içeride yürüttüğü diyalog süreçleri gerekse de uluslararası deneyimlerden kazandıkları bakımından ciddi bir külliyat birikmiş durumdadır. Dolayısıyla aslında rota oluşmuştur, bu rotayı kat edecek yolu yürümek gerekir.

İlk elden sürecin toplumsal meşruiyetini arttıracak ve tarafları rahatlatacak güven arttırıcı adımlar atılmalıdır. Hasta mahpuslar, kayyım ve benzeri birçok adım zaman almaksızın atılabilir. Sonrasında Türkiye’nin önünü açacak demokratikleşme adımları, hukukun üstünlüğünü sağlayacak adımlar ve nihayetinde demokratik bir anayasa süreci yaşanmalıdır.

‘İNŞA YERİ MECLİS’TİR’

*PKK’nin kararını açıkladığı gün iktidar ve muhalefetten gelen ilk açıklamalar olumlu olarak yansıdı. Dolayısıyla bu tavır siyaset ve Meclis’in daha fazla devreye gireceği anlamına gelir mi?

Şu anda Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için tarihte görülmedik bir oydaşma var. İktidar bloku, ana muhalefet partisi, diğer muhalefet partileri, bileşen ve ittifak güçlerimiz; sivil toplum örgütleri, emek meslek örgütleri; inanç grupları. Yani bu kadar geniş bir oydaşma varken, bunu siyasal başarıya dönüştürmek siyasi partilerin işi, siyasi başarının gerçekleşeceği yer ise TBMM’dir. Tarihi sorumluluğun yerine getirileceği, demokratik bir ülkenin inşa edileceği yer TBMM’dir.

Bu yönüyle TBMM’nin hızla demokrasi, hukuk ve barış için çalışmaları yapması halk iradesinin temsilcisi olması hasebiyle elzemdir. Bizler her açıklamamızda, her temasımızda TBMM’nin önemi ve harekete geçmesinin altını özellikle çiziyoruz.

‘PARTİ OLARAK BENZERİ GÖRÜLMEYEN BİR SÜREÇ YÜRÜTÜYORUZ’

*Partiniz süreç açısından kritik bir noktada. DEM Parti olarak bu süreç için yol haritanız ne olacak?

DEM Parti olarak ilk günden beri hem barışı toplumsallaştırmak hem de geniş bir konsensüs sağlamak amaçlı siyasi partileri sürece dahil ettik, görüştük, bilgilendirdik. Bu yönüyle dünyada benzeri görülmeyen bir süreç yürütüyoruz. 140’tan fazla merkezde 50 bin kişiyi aşan toplantılar yaptık. Eş başkanlar imzalı mektuplarımızla Türkiye’nin dört bir yanında ev ev dolaşarak Demokratik Toplum ve Barış sürecini anlatıyoruz.

Bundan sonra da milyonlar halinde demokrasi mücadelesi yürüteceğiz, barışı milyonlarla birlikte örgütleyeceğiz.

*Partinizin demokratik siyasetteki pozisyonu bu gelişmelerle birlikte nasıl evrilecek?

Dünya değişiyor. Ortadoğu’da yüz yıllık değişimler gerçekleşiyor. Dünyada ve bölgede siyasetin normu, dili, formu, özü büyük bir değişime uğruyor. Bu gerçeklik, sadece devletleri, örgütleri değil; siyasal olan herkesi ve her şeyi etkiliyor.

Bizler bu gerçeklikle dilimizi ve bakış açılarımızı, gündemlerimizi, yaklaşımlarımızı gözden geçirecek; demokrasi ekseninde güçlendireceğiz. Uzunca bir süredir bir coğrafyaya veya belirli birkaç konuya sıkıştırılmaya çalışılan partimiz, kendi kabuklarını ve etrafındaki kara propagandadan kaynaklanan ablukayı kıracak şekilde yeni dönem siyasetimizi geliştireceğiz.

‘ÖCALAN’IN ÖZGÜR ÇALIŞMA KOŞULLARI VAZGEÇİLMEZ BİR GEREKLİLİK’

*Öcalan’ın durumu kritik bir noktada duruyor. Bu konuda Öcalan’ın özgür çalışma koşullarının sağlanması ve “Umut hakkı” konularında neler yaşanacak?

Sayın Öcalan’ın özgür iletişim ve çalışma koşullarının sağlanması barış ve demokratik sürecinin gelişmesi ve başarıya ulaşması için vazgeçilmez gerekliliktir. 50 yıldır çatışmalı geçirilen, yüzlerce yıllık bir sorununun çözümü ortadayken bu adımı atmamak “sürecin başarısını istemiyorum” demekle eş anlamlıdır.

Umut hakkının sadece Sayın Öcalan üzerinden konuşulması, daha doğrusu sadece buradan doğru konuşturulması bir politik ilüzyon yaratıyor. Umut hakkı, herkes için geçerli olması gereken bir haktır. Evrensel hukuktan ve insan haklarından kaynaklı bir haktır. AİHM’in bu konuda kararları vardır ve Türkiye AİHM’in kararlarını kendi hukukundan dolayı uygulamak zorundadır.

TOPLUMU HEZEYANA SÜRÜKLEYECEK MALZEMELER VERMEMEK HAYATİ ÖNEMDE

*Geçmişteki çözüm süreci deneyimlerine bakarsak, yol kazalarının yaşanmaması için hem iktidarın hem de sizlerin üzerlerine düşen görevler neler? Nelere dikkat edilmeli?

Öncelikle siyasetçilerin, basın mensuplarının, akademisyenlerin yani kamusal alana konuşan herkesin siyasi dilini sürecin ruhuna uygun şekilde kurması gerekmektedir. Zor ve zahmetli bir yola girdik. Çatışmalı süreçten nemalanan, siyasi varlığını çatışma ve Kürdün inkârı üzerine kuran belli kesimlerin varlığı çeşitli riskler yaratıyor. Bu riskleri minimuma indirmek ve bu kesimlere toplumu hezeyana sürükleyecek malzemeler vermemek hayati önemdedir. Dolayısıyla başta iktidar olmak üzere herkesin dilinden tutalım, alacağı önlemlere kadar önemli görevleri vardır.

 

Benzer Haberler