TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, komisyonun dinleme sürecinin ekimde sona ereceğini belirterek bundan sonraki aşamanın yasal düzenlemeler ve kapsamlı bir rapor hazırlığı olacağını söyledi. Komisyonda dinlenen düşünce kuruluşlarının temsilcileri ise atılması gereken adımlar konusunda önerilerini paylaştı.
HABER MERKEZİ – Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, Kürt sorunun çözümü için devam eden süreç kapsamında kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun 12. toplantısının açılışında konuştu.
Komisyonun çalışmalarının Türkiye’nin demokrasi ve siyaset tarihi açısından kritik bir eşik oluşturabileceğini belirten Kurtulmuş, komisyonun önceki 11 toplantısında 80 kişinin dinlediğini, 50 saati aşan çalışmalar sonucunda 830 sayfalık tutanak tutulduğunu aktardı.
Komisyonun planlanasına ilişkin de bilgiler paylaşan Kurtulmuş, dinleme sürecinin son aşamasına gelindiğini Ekim ayı içerisinde gelen öneriler çerçevesinde dinlenecek sivil toplum örgütü temsilcilerinin ardından bu aşamanın tamamlanacağını söyledi.
Sonraki aşamanın Meclis Genel Kurulu’na sunulacak yasal düzenlemeler ve kapsamlı bir çalışma raporu hazırlığı olacağını kaydeden Kurtulmuş, “Ekim ayı içinde kalan sivil toplum kuruluşlarını dinledikten sonra, komisyonun asıl hedefi olan yasal düzenlemeler ve çalışma raporu hazırlıklarına odaklanacağız. Bu rapor, millet adına üstlendiğimiz bu görevin bir sonucu olarak Meclis’e sunulacak” dedi.
GENÇ: GÜVEN ARTTIRICI ÖNLEMLER GEREKİYOR
Komisyon’un bugünkü toplantısında çeşitli düşünce kuruluşlarının temsilcileri konuştu. Sosyo-Politik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç, komisyondaki konuşmasında sürece yönelik yaptıkları araştırmaların verilerini paylaştı. Sürecin toplumsallaştırılması ve güven arttırıcı adımların atılması gerektiğini kaydeden Genç, şunları söyledi:
דKürt nüfusu genelinde yaptığımız araştırmalar; PKK’nin kendini feshetmesinin bölgede destek gördüğünü gösteriyor. Sürecin kalıcı barışa evrilip evrilemeyeceği konusunda ise şüpheler var. Sürecin başarısı için meclise işaret ediliyor. Güven artırıcı önlemlerin hızlıca alınması gerekiyor. Bunlar da şöyle: Sahada yüzde 65 oranında infaz kanununda değişiklik var. (Doğu ve Güneydoğu). Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldırılması (yüzde 60 beklenti), hasta tutsakların serbest bırakılması (yüzde 68), umut hakkı tanınmalı (yüzde 69), kayyım son bulmalı (yüzde 71.2), siyasi af hızla gelmeli (yüzde 70’i aşan oranda beklenti var). İstanbul’a yapılan operasyonlar süreci güveni düşürüyor.”
“TÜRKLERİN HASSASİYETLERİ, KÜRTLERİN TALEPLERİ”
Kürt Çalışmaları Merkezi (KSC) Başkanı Reha Ruhavioğlu,sürece yönelik desteğe değindi. Türklerde sürece desteğin yüzde 60’ları aşan bir noktaya geldiğini, Kürtlerdeki karşılığın ise yüzde 80’lerde olduğunu kayden Ruhavioğlu, ancak sürecin başarılı olacağını düşünenlerin oranının yüzde 50’leri bulamadığını belirtti. Bu konuda atılması gereken adımları Ruhavioğlu şöyle sıraladı:
דÖrgütün silah bırakmakta olduğuna Türk toplumunun ikna olması, muhalefeti hedef alan yargılamaların siyasi niyetlerden ve görüntüden uzaklaşması, kayyumların geri çekilmesi, başarısıyla da mahpusluğuyla da Kürtlerin siyasete katılımımın temsil aktörü olan Selahattin Demirtaş’ın serbest kalmasının önemli eşikler olacağı kanaatindeyim. Eğer bu süreçte toplumlar arası bir müzakere masası kurulacaksa Türk toplumunun hassasiyetlerini ve Kürt toplumunun da taleplerini merkeze alacak bir buluşma, anadili konuştuğumuz bir masayla daha kolay olabilir gibi bir şey söylüyor bize.”
“SİYASET SOSYAL DEĞİŞİME UYUM SAĞLAMALI”
Rawest Araştırma Direktörü Roj Girasun, Kürt toplumunda sosyolojik bir değişim yaşandığını belirterek, “Kürtler hem Türkiyeleşiyor hem de Kürtlük bilinci artıyor” dedi. Kürtlerin Türkiye’nin kimliğinin bir parçası olmaya çalıştığını kaydeden Girasun, şunları söyledi:
דKürtlerin yüzde 65’i silahla hak aranmasına kategorik olarak karşı olduğu görülüyor. Geriye kalan yüzde 35’i oluşturan yüzde 20’lik kesim ise kaygılı ve tereddütlü. Sadece kalan yüzde 15’lik kesim silahla hak aramaya onay veriyor. Ortada bir sosyal değişim ve bunun dayattığı bir çözüm var. Siyaset bu sosyal değişime uyum sağlamalı, önünü açmalı, kendini ve devleti dönüştürmeli.”
AZİZOĞLU: BEKLENTİLER VAR
DİTAM Başkanı Mesut Azizoğlu, komisyon çalışmalarından beklentiler olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Öncelikle olarak sürecin hukuksal altyapısının oluşturulması için beklentiler var. Toplumsal rızanın üretilmesi, adalet duygusunun sağlanması ve geleceğe yönelik ortaklaşma ile ilgili beklentiler var. Öncelikle toplumun ikna edilmesi ve adalet duygusunun tesisi ile ilgili çözüm için ikna edilmesi gereken kesim Türkler, adalet duygusunun sağlanması ile ilgili muhatap ise Kürtlerdir.”
“YASAL DÜZENLEME SADECE PKK’NİN SİLAHSIZLANDIRILMASIYLA YETİNMELELİ”
Ankara Enstitüsü Başkanı Doç. Dr. Hatem Ete ise sürece desteğin yüzde 55-60 arasında olduğunu belirterek, “Bu, Türkiye’de kolay kolay aşina olduğumuz bir mutabakat değil” dedi. Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’deki sürecin ön şartı olarak kodlanmaması gerektiğini belirten Ete, süreçle ilgili bir yasal düzenleme meselesinin kapsamı ve boyutunun çok önemli olacağını vurguladı. Ete, “Negatif barış ile pozitif barış arasında köprü işlevi görebilir bu komisyon. Yapılacak yasama çalışmalarının, yasal düzenleme önerilerinin sadece PKK’nin silahsızlandırılmasıyla yetinmeyip toplumsal entegrasyon ve Türkiye’nin demokratikleşmesine yönelik bir kulvar açma ihtimaline yatırım yapılması gerektiğini düşünüyorum” dedi.
“ÖCALAN’IN KAVRAMLARI BARIŞA KATKI SAĞLIYOR”
Ekopolitik Kültür, Eğitim ve Araştırma Vakfı (EKEAV) Temsilcisi Tarık Çelenk, Abdullah Öcalan’ın “demokratik ulus, konfederal entegrasyon ve KCK” kavramlarının barışa katkı sağlayabileceğini, ancak Türk ve Kürt taraflarının bu kavramlara paralel ortak paradigmalar üretmesi gerektiğini kaydetti. Çözümün yol haritasının netleştirilmesi ve kırmızı çizgilerin başta belirlenmesi gerektiğini ifade eden Çelenk, şunları söyledi:
דDemokrasi ve Kürt sorunu kavramlarından kaçınılması, diyaloğun risklerini artırır. Sorunun taraflarla konuşmadan bitirilemeyeceği halka anlatılmalı. Sivil toplum sürece dahil edilmeli, duygusal deşarj alanları açılmalı, İran, Irak ve Suriye’deki akraba Kürtlerle kültürel bağlar sağlanmalı, ortak hikâyelerin drama ve yayınlarla işlenmeli. Öcalan’ın kavramlarının yanında, barışa hizmet edecek Türk-Kürt ortak kavramlar üretilmeli. Coğrafi sınırlar kaldırılmalı. Diyarbakır-Erzurum, Diyarbakır-Süleymaniye uçakları gibi adımlar atılmalı.”