Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Ebru Günay yazdı |

İsrail-Türkiye gerilimi ve olası Erdoğan-Trump görüşmesi

Ebru Günay yazdı |

Günümüzde Ortadoğu’daki hiçbir denklem, yalnızca ikili ilişkilerle çözülemeyecek kadar karmaşık hâle gelmiştir. Bugün gelinen noktada, Ortadoğu’daki siyasal tablo ciddi riskler barındırmakla birlikte, yeni çözümlerin de habercisi olabilir.

Ebru GÜNAY

Ortadoğu, tarihsel olarak çatışmalar, ittifaklar ve ani jeopolitik dönüşümlerle şekillenen bir coğrafya olmuştur. Son dönemde ise bölge, yerel ve küresel dengeleri de etkileyen derin bir kırılganlık dönemine girmiştir.

Özellikle İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarıyla ivme kazanan süreç, bölgesel krizlerin ötesinde küresel güç dengelerinde yeniden pozisyon alma arayışlarını tetiklemektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin Rojava politikası, ABD’nin stratejik tutumu ve İsrail’in bölgesel etkisi, yeni bir Ortadoğu denkleminin belirleyici unsurları olarak öne çıkmaktadır.

Erdoğan-Trump Döneminden Kalan Hesaplar: AKP’nin Beklentileri ve Suriye Politikası

AKP iktidarı, dış politikasını özellikle Washington’dan alınan onay mekanizması üzerinden şekillendirmeye devam etmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişte Donald Trump ile kurduğu kişisel ilişki, AKP’nin dış politikadaki hamlelerini bu türden ikili diplomasi üzerinden sürdürebileceği inancını pekiştirmiştir. 2024 Amerikan başkanlık seçimlerine yönelik belirsizlik, Ankara’nın Rojava politikasında da bekleme sürecine girmesine neden olmuştur. Erdoğan yönetimi açısından Trump’ın olası geri dönüşü, Rojava’ya yaklaşım  için stratejik bir pencere olarak değerlendirilmektedir.

Bu bağlamda, Türkiye’nin çözüm süreci ve iç kamuoyundaki barış taleplerine rağmen, Suriye’nin kuzeyine yönelik dostane olmayan tutumunun devam ettiği ve ABD’nin politikalarında olası bir değişimin beklendiği anlaşılmaktadır.

Rojava: Türkiye-ABD İlişkilerinin Kırılma Noktası

Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgesi Rojava, Ankara ile Washington arasındaki en derin gerilim alanlarından biridir. Türkiye, Rojava’nın siyasi statü kazanmasına kategorik olarak karşı çıkmakta; bu tutumu ise çoğu zaman sınır güvenliği söylemiyle gerekçelendirmektedir. Ancak bu söylem, esas itibarıyla Türkiye’nin Kürt siyasal hareketine karşı yürüttüğü daha geniş kapsamlı siyasetin bir uzantısıdır.

Öte yandan, ABD, özellikle Pentagon ve Kongre düzeyinde, Rojava’daki Kürt güçleri stratejik ortak olarak değerlendirmeye devam etmektedir. Biden yönetimi döneminde bu ortaklık, IŞİD’le mücadele çerçevesinde sürdürülmüş; bölgedeki Kürt varlığına dolaylı bir meşruiyet kazandırılmıştır. Pentagon’un Suriye’den çekilmeye dair herhangi bir niyet beyanında bulunmaması, Türkiye’nin uzun süredir beklediği uygun müdahale fırsatını engelleyen temel faktörlerden biri olarak öne çıkmaktadır.

İsrail’in Saldırıları ve Bölgesel Güçlerin Yeniden Dağılımı

İsrail’in özellikle Gazze’ye yönelik artan saldırıları, yalnızca Filistin halkını değil, bölgedeki bütün denge unsurlarını hedef almaktadır. Bu gelişmelerle birlikte Ortadoğu’da yeni bir dönemin kapısı aralanmış; uluslararası hukuk normlarının hızla aşındığı, güç siyasetinin belirleyici olduğu bir düzleme geçilmiştir. Artık bölge, “herkesin herkese her şeyi yapabildiği” bir güvenliksizliğe teslim olmuş durumdadır.

Bu bağlamda İsrail’in saldırgan tutumu, Türkiye gibi aktörlerin diplomatik manevra alanlarını daraltmaktadır. Erdoğan yönetimi, retorik düzeyde Filistin meselesine sahip çıkmakla birlikte, İsrail’le sürdürülen ekonomik ve askeri iş birlikleri bu söylemin etkisini sınırlamaktadır. Bu ikircikli tutum, hem Türkiye’nin bölgesel etkisini zayıflatmakta hem de Rojava’ya yönelik olası girişimlerini daha da riskli hâle getirmektedir.

Çok Aktörlü Yeni Dönem ve Türkiye

Günümüzde Ortadoğu’daki hiçbir denklem, yalnızca ikili ilişkilerle çözülemeyecek kadar karmaşık hâle gelmiştir. İran’ın Şii eksen üzerindeki nüfuzu, Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığı ve Çin’in enerji merkezli ilgisi, bölgeyi çok aktörlü bir çatışma ve pazarlık alanına dönüştürmektedir. Bu bağlamda, Rojava’nın geleceği yalnızca Kürt halkının direnci ya da Türkiye’nin politik ısrarlarıyla değil; aynı zamanda küresel güçlerin stratejik hesaplarıyla şekillenecektir.

Riskler ve İmkânlar Arasında Belirsiz Bir Gelecek

Bugün gelinen noktada, Ortadoğu’daki siyasal tablo ciddi riskler barındırmakla birlikte, yeni çözümlerin de habercisi olabilir. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik politikalarının kaderi, büyük ölçüde Washington’daki gelişmelere bağlı kalmaya devam etmektedir. Ancak bölgede kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm, yalnızca dış aktörlerin değil; yerel dinamiklerin, halkların öz örgütlülüğünün ve bölgesel dayanışmanın etkinliğiyle mümkün olacaktır.

Özetle, bölge yeni bir dönüşüm eşiğindedir. Bu dönüşümün yönü, çatışmalar kadar müzakere ve uzlaşma siyasetlerinin de gücüne bağlıdır.

Benzer Haberler