BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Gazoz üstü ırkçılık

Gazoz üstü ırkçılık

Akın OLGUN

Futbol taraftarları içine sızdırılan ve yaygınlaştırılması için özel olarak koordine edildiği anlaşılan cinsiyetçi, ırkçı sloganların, asıl sahibinin kim olduğu konusunda pek bir kafa karışıklığı yok sanırım.

Hepsinin ve daha fazlasının, devletin “tanırım iyi çocuktur” temelli ideolojik kartvizitine sahip olduğu şüphe götürmez ancak asıl mesele barış karşıtlığı temelinde kurulan hattın ne kadar kullanışlı olduğu. Birçok kez dikkat çekmeye çalıştığımız bu hat, artık kendini gizlemeye, perdelemeye bile hiç ihtiyaç duymayacak kadar “özgüvenli” davranıyor.

Barış karşıtlığını Kürt karşıtlığına, Kürt karşıtlığını ırkçılığa ve ırkçılığı tabana yayma arasında çok basit görünen ama çok incelikli şekilde organize edildiğini anladığımız bir ruhsal ortaklık var ortamda.

Birbirinden farklıymış gibi görünen, farklı düşünüyormuş gibi yapan ve DEM Parti’yi hedefe koyarak, Kürtleri kitleler nezdinde nefret öznesi haline getiren bir dil inşa ediliyor; Kimi zaman iktidarın ortağı olduğu üzerinden, kimi zaman örgütün talimatlarıyla hareket ettikleri söylemiyle, kimi zaman “maksimalist talepler” diyerek “bölücü emeller” parantezine alarak, kimi zaman “ama bunlar da” diye başlayan cümlelerle…

Buradan hareketle, şovenizmin önünü açarak, kontrollü yönlendirme taktiği uygulandığını söyleyebiliriz. Böylece, hem sürecin aktörü olan Kürt siyasetinin pratik alanını daraltmış hem DSG’ye dair Türkiye’deki bakışı keskin söylemlerle baskılamış hem de Öcalan’ın kitleler nezdinde kazanabileceği meşruiyet alanını kriminalize ederek, etkisini zayıflatmış olacaklar.

Bir bütün olarak temel hedefin, Kürt siyasetinin “Barış ve Demokratik Toplum” merkezli süreçten, güçlenmiş ve motive olmuş şekilde çıkmasının önüne geçmek olduğunu söyleyebiliriz.

Suriye’de de Kürtlerden istenen bu aslında.

Yani, DSG’ye hiçbir şey kazandırmamak. Türkiye’nin istediği çizgiye gelmesi sağlamak ve yine Türkiye’nin taleplerine uygun şekilde konumlandırmak. Beklediği görüntüyü alırsa, bunu hem iç siyasette bir zafer olarak sunabileceğini hem de sürece dair de elini masada güçlendirmiş olacağını hesaplıyor.

Ve elbette MHP’yi de bu çizgide tutmaya çalışıyor. Operasyonel kimi hamlelerle bunu garantiye almaya çalışıyor da diyebiliriz.

Direkt MHP’yi hedefliyor görüntüsü olmasa da dolaylı bağlantılar üzerinden, isterse uyuşturucu, seks, para ilişkileri içine alabileceği bir büyük torba olduğu anlaşılıyor ve hatta kendisine engel gördüğü herkesi torbanın içine atabileceği “derin” ve tehlikeli bir politika kuruyor. Cemaatten ezber etmiş bu yöntemin nasıl sonuçlar doğuracağını şimdiden söylemek ise zor.

Irkçı, şoven siyasetin kırması olan İYİ Parti ve Zafer Partisi’ne de burada bir parantez açmak gerekiyor.

MHP’nin, Kürt sorununun çözümü konusunda attığı adımı frenlemek için aktive edilen bu iki partiyi güçlü kılan şey, aslına bakarsanız ırkçı söylemleri değil, bunu yapabilecek bir “üst” siyasi desteğe sahip olmaları.

Ümit Özdağ’ın göçmen nefreti temelinde örgütlediği ve geliştirdiği siyaseti, Kürt nefretine ve süreç karşıtlığına doğru çeken akıl ile, İYİ Parti’yi, MHP’nin merkeze kayarak bir nebze boşalttığı milliyetçi alana hızla iten akıl aslında aynı diyebiliriz.

Toplumun sürece tepki gösterdiği kozunu elinde tutmak isteyen iktidarın, MHP’nin pozisyonunun etrafına dikenli çitler çekmek için, futbol taraftarları arasında organize edilen ırkçı çıkışları da kullanışlı kıldığı açık. Tribünlerden MHP’ye karşı yükseltilen kimi sloganların kapısı da buraya açılıyor bence. İstense, kimi müdahalelerle bir gün içinde sonlandırabileceği bu ırkçı organizasyonları, bilerek ve isteyerek geçiştirdiklerine ve hatta önünü açtıklarına şahitlik ediyoruz. (En azından şimdilik böyle)

Sürece dair, toplumsal rızanın oluşturulması konusunda atılmayan adımları da bu meseleye bağlayabiliriz. Eğer bir rıza geliştirme konusunda adım atsalardı, siyaseti bu şekilde kullanmaları çok mümkün olmayacaktı.

Belki bir çoğumuzun aklında olan ama çok dile getirmediğimiz bir diğer önemli konu ise, provokatif ve operasyonel tutumların merkezi olarak uzunca süre kullanılan Trabzonspor’un yerini Bursaspor’un almış olması.

Bursaspor’un, ırkçı tutum ve davranışlarla Kürtleri hedef alan, doksanlı yılların lanetle anılan isim ve sembollerini kullanarak sloganlaştıran ve bunu Türkiye’nin birçok yerine yaymak için işaret fişeğini atan olması oldukça dikkat çekici. Bursaspor’un bu konuda seçilmiş olması ve ileride çok daha vahim sonuçlar doğurabilecek bir gerici ideolojinin merkezi haline getirilmeye çalışılması gözden kaçmamalı.

Türkiye’nin ikinci yüzyılı çerçevesinde meseleyi ele alan Bahçeli çizgisinin varlığı, derin yapıların Bursaspor’u kendilerine üst olarak seçmelerine yol açmış olabilir. Bu ihtimali, devlet içindeki güçler savaşının da bir yansıması olarak da okumak mümkün diyebiliriz.

Özetle, Trabzonspor’dan Bursaspor’a kayan operasyon hattına dikkat kesilmekte ve nedenleri konusunda kafa yormakta fayda var.

Bu hattın, CHP içinde de bir damarı tuttuğu ve bunun CHP rozetli İYİP’liler ve ulusalcılar eliyle güçlendirilmeye çalışıldığı, ırkçı söylemlerin CHP seçmenine sızmasının, yine kendisine yakın medya eliyle yapıldığının da üstünden atlanmamalı.

CHP rozetli milletvekili Ümit Dikbayır’ın ve İmamoğlu’nun danışman olarak yanına aldığı yine CHP rozetli bir diğer İYİP’li İbrahim Özkan’ın, Bursa’dan yükselen sloganlara verdikleri canhıraş desteklerden durumu biraz anlayabiliriz. Onları sadece bir iki isim gibi düşünmemek gerekir. Bir anlayışın, parti içindeki varlığı olarak okumak çok daha doğru olacaktır.

Neden Leyla Zana’nın hedef alındığı sorusu da anlamsız değil bence.

Irkçı ve cinsiyetçi sloganlarını, Zana’yı hedefleyerek yükselten o akıl, Kürtlere sadece doksanlı yılları hatırlatmıyor, aynı zamanda sürecin Kürt siyasetine kattığı dinamizmi ve morali de hedefliyor.

Yeni kuşağın, Leyla Zana’nın kim olduğu ne yaşadığı ne yaşatıldığı konusunda bir fikri olmadığından hareketle ifade etmek gerekirse, onun isminin bu sloganlarla futbol stadyumlarına taşınması da oldukça manidar. Fikrin arkasındaki aklın, doksanlı yılların aklı olduğunu gösteriyor bu bize.

Yeşil’in yaşadığı haberlerinin ortaya atılmasından ırkçı sloganlara, beyaz Toroslara yapılan göndermelerden JİTEM’in hatırlatılmasına ve barış karşıtlığı temelinde yükseltilen söylemlere kadar hemen hepsinin, siyasi bir operasyonun kullanışlı parçası olduğu çok açık.

Olan biteni devletten, Suriye sahasından ve süreçten bağımsız düşünmeyerek, yaratıcı ve soğukkanlı bir tutumla ele almak iyi olabilir bu yanıyla.

Kışkırtıcı olan değil boşa düşüren, iyi ve doğru olanı ortaya koyan bir siyasi yaklaşımı hâkim kılmak, dili, söylemi bu temelde ele almak, sürecin yarını için de elzem diye düşünüyorum.

Benzer Haberler

Komisyonunun görev süresi 2 ay uzatıldı |

Tutanak analizi sunuldu: Öne çıkanlar ve öneriler sıralandı -YENİLENDİ

Uyuşturucu soruşturması I

Yapımcı Timur Savcı gözaltına alındı

Devlet Bahçeli: Düşündürücü |

Libya genelkurmay başkanı dahil 8 kişi hayatını kaybetti

“Şam ziyareti, uzlaşıyı engelleme amaçlıdır” |

Aldar Xelil: Türkiye, Suriye'yi kayyum mantığıyla yönetmek istiyor

Komisyonunun görev süresi 2 ay uzatıldı |

Tutanak analizi sunuldu: Öne çıkanlar ve öneriler sıralandı -YENİLENDİ

Erdoğan’a erken seçim çağrısı |

Özel: Kürt sorununu görüyoruz, tanıyoruz

“Şam ziyareti, uzlaşıyı engelleme amaçlıdır” |

Aldar Xelil: Türkiye, Suriye'yi kayyum mantığıyla yönetmek istiyor