Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Ofisi, 25 Kasım için hazırladığı raporu yayımladı. Raporda, cinsel işkencenin belgelenmesindeki yapısal sorunlardan İstanbul Sözleşmesi’nin geri çekilmesine kadar birçok başlıkta devlet politikalarının etkisine dikkat çekiliyor.
HABER MERKEZİ – Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Ofisi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında hazırladığı raporu açıkladı.
1997’de kurulan ofis, 28 yıllık deneyimin ardından “pek bir şeyin değişmediğini” vurguladı.
Jinnews’in haberleştirdiği Rapord’a, 1997’de Türk Ceza Kanunu’nda kadına yönelik şiddete dair bölüm başlığı bile bulunmadığı hatırlatılırken, yıllar içinde kadın mücadelesiyle yazılı hukukta önemli değişiklikler yapıldığına dikkat çekildi. Buna rağmen pratikte şiddetin belgelenmesi ve soruşturulmasında “ciddi yapısal sorunların” devam ettiği belirtildi.
ATK ELEŞTİRİSİ: “BAĞIMLI BIR KURUMUN RAPORLARI TEK DELİL SAYILIYOR”
Raporda, işkencenin belgelenmesinde Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) tek yetkili merci olarak görülmesinin büyük bir engel oluşturduğu ifade edildi.
AİHM’in, Şükran Aydın davasında bağımsız hekim raporu eksikliğini mahkûmiyet gerekçesi yaptığı hatırlatılarak, “Türkiye’de yargının bağımsız raporları geçerli kabul etmemesi işkencenin üzerini örten bir işlev görüyor” denildi.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ: “EN ÖNEMLİ KAZANIMLARDAN BİRİYDİ”
Raporda İstanbul Sözleşmesi’ne özel bir bölüm ayrıldı. Sözleşmenin kadın mücadelesinin en önemli kazanımlarından biri olduğu vurgulandı.
“Hiçbir örf, adet ve ahlak anlayışı, kadına yönelik şiddetin gerekçesi yapılamaz” maddesinin kritik olduğu belirtilerek, Türkiye’nin 2021’de sözleşmeden tek imzayla çekilmesi “ciddi bir gerileme” olarak nitelendirildi.
“KADINA YÖNELIK ŞİDDET POLİTİKTİR”
Devlet dilinin sertleştiği dönemlerde şiddetin arttığına dikkat çekilen raporda şu ifadelere yer verildi:
“Devlet dili ne kadar nefret üretirse, ne kadar ayrıştırıcı olursa ilk kurban kadınlar ve kız çocukları oluyor. Şiddet adeta siyasal irade tarafından ilmek ilmek örülüyor.”
Dizilerden futbol karşılaşmalarına, aile programlarından müzik yayınlarına kadar pek çok alanda “erkek egemen şiddetin yeniden üretildiği” ifade edildi.
CEZAEVLERİ VE GERİ GÖNDERME MERKEZLERİ: “ŞİDDETİN EN YOĞUN OLDUĞU ALANLAR”
Rapor, cezaevleri ve geri gönderme merkezlerinde cinsel işkence ve kötü muamelenin yoğun biçimde sürdüğünü belirtti.
Trans kadınların hem gözaltında hem de gündelik yaşamda “sürekli şiddet tehdidi altında” olduğu aktarıldı.
Kadınların hukuki süreçlere başvurma konusunda hâlâ çekingen olduğu, buna rağmen ofisin mücadelesinin “sonuna kadar süreceği” vurgulandı.
×
RAPORDAKİ VERİLER: 98 BAŞVURU, 82 CİNSEL TACİZ
Raporda yer alan başvuru verilerinden bazıları şöyle:
- Toplam başvuru: 98
- Başvuranların profili:
- 90 kadın
- 7 trans kadın
- 1 çocuk
- 46 Kürt, 42 Türk, 3 Ermeni, 2 Roman, 3 Arap, 1 Arnavut, 1 Ukrayna
- İddia edilen işkence türleri:
- 82 cinsel taciz
- 74 çıplak arama
- 61 tıbbi işkence
- 56 psikolojik işkence
- 67 temel ihtiyaçtan mahrum bırakma
- 52 darp
- 33 ters kelepçe
- 14 cinsiyet kimliğini aşağılayıcı söylem
- 6 fiziksel işkence
- 1 cinsiyet kimliğini hedef alan tehdit
Ofis Hakkında
1997’de kurulan Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Ofisi; gözaltında, ev ve köy baskınlarında, kamusal alanlarda cinsel işkenceye maruz kalan kadınlara ve trans kadınlara ücretsiz hukuki destek sunuyor.



