Cezaevlerinde hak ihlalleri artarak devam ediyor: Günde sadece bir saat havalandırma, kamerayla izlenen hücreler, sistematik çıplak arama.
HABER MERKEZİ – Hukukçular ve hekimler, cezaevlerinde artan hak ihlallerine yaptıkları açıklamalar ve yayımladıkları raporlarla dikkat çekti.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), kamuoyunda “kuyu tipi” olarak bilinen Y, S ve Yüksek Güvenlikli Cezaevlerinde müvekkilleri ile yaptıkları görüşmeler sonucunda hazırladıkları hak ihlalleri raporunu paylaştı.
İstanbul Barosu’nda basın toplantısı düzenleyen ÇHD, Türkiye genelinde 40 “kuyu tipi cezaevi” olduğunu bilgisini paylaştı.
9 TUTUKLU AÇLIK GREVİNDE
Bu cezaevlerinin fiziksel koşullarının ve uygulamalarının, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 25. maddesine açıkça aykırı olduğu belirtildi.
- Bu cezaevlerinde öne çıkan hak ihlalleri şu şekilde sıralandı:
- Hücrelerin havalandırması yok, tutuklular günde yalnızca 1 saat güneş görebiliyor.
- Pencereler neredeyse tamamen kapalı ve ışık geçirmiyor.
- Kameralı gözetimle mahremiyet ihlal ediliyor, sohbet ve sosyal haklar ciddi biçimde kısıtlanıyor.
- Şehrin dışında inşa edilen bu hapishaneler aile ve avukat ziyaretlerini zorlaştırıyor, savunma hakkı engelleniyor.
Açıklamada bu cezaevlerinde hak ihlallerine karşı dokuz kişinin süresiz açlık grevinde olduğu bilgisi paylaşıldı ve açlık grevlerinin kritik aşamada olduğuna dikkat çekildi.
ÇIPLAK ARAMA SİSTEMATİK
Türk Tabipleri Birliği (TTB) bünyesinde yayınlanan aylık Tıp Dünyası Dergisi’nin Mayıs sayısında Türkiye cezaevlerinde yaygın bir biçimde uygulanan “çıplak arama”ya dikkat çekildi.
“Çıplak arama bir işkence yöntemidir” başlıklı yazıda, “güvenlik” gerekçesiyle istisnai olarak yapılması gereken “çıplak arama” uygulamasının Türkiye’de olağan, sistematik baskı ve tahakküm kurma aracı haline getirildiği kaydedildi.
Resmi otoriterlerin çıplak aramaya uygulamasını reddettiği belirtilen yazıda tanıklıkların ise bunun tam aksinde olduğu belirtildi.
Yazıda şunlar kaydedildi:
“Asimetrik güç dengelerinin olduğu ve rızadan bahsetmenin mümkün olmadığı bir zeminde, ölçülülük, yasallık, gereklilik ilkeleri çerçevesinde yapılmış olsa bile ruhsal etkileri bakımından cinsel şiddetle benzer özellikler gösteren mevcut beden arama yöntemleri ancak son çare olarak düşünülmeli ve yerini doğru ve eksiksiz kayıt sistemi altında daha insancıl alternatif teknolojik görüntüleme yöntemlerine bırakmalıdır.”