Esad’ın işkence merkezi olarak kullandığı nezarethane ve hapishaneleri, “Kapatacağım” sözüne rağmen Şara hükümeti yeniden faaliyete soktu. Ülkede geride kalan bir yılda azınlıklara yönelik tutuklama furyası, gözaltında işkence ve ölümler son bulmazken, yeni yönetimin yetkilileri “kâr amaçlı” tutuklamalar yaparak fidye talebinde de bulunuyor. Baas rejimi yıkılmasına rağmen, işkence terminolojisi halen uygulamada: Dolab, şabeh ve haflat istakbal…
HABER MERKEZİ – Beşar Esad’ın yıllarca diktatörlüğünü sürdürdüğü Baas rejimi zamanında Suriye’de hapishaneler tecrit, işkence ve kötü muamele konusunda dünya çapında nam saldı. Geçen yılın sonunda rejimin yıkılmasıyla hapishane kapıları açıldı ancak aradan geçen bir yıl da hapishanelerin durumu öncesini aratmıyor.
Reuters‘tan Maggie Michael, “Suriyeliler Esad’ın hapishanelerini boşalttı – Şimdi hapishaneler yeniden doluyor ve kötü muamele yaygın durumda” başlığıyla bu konuda özel bir araştırma haberi yayımladı. Haberin dikkat çeken bölümlerini sizler için derledik:
YÜZLERCE ALEVİ VE DÜRZİ TUTUKLANDI
“Yeni Suriye”de ilk tutuklama dalgası anında gerçekleşti, yeni hükümet “ilk önce binlerce subay ve eri esir aldı” ardından da ikinci dalgada kış aylarında Alevilere yöneldi. Yaklaşık 1500 Alevi’nin katledildiği sahil kentlerine yönelik Mart ayı saldırılarında yüzlerce Alevi de gözaltına alınarak tutuklan ve bu gözaltı ve tutuklama furyası yıl boyunca sürdü.
Bunu yaz aylarında yüzlerce sivilin Şam’a bağlı silahlı gruplar tarafından yargısız infaz edildiği Süveyda’ya yönelik saldırılarla beraber Dürzilere yönelik tutuklama furyası takip etti.
HRİSTİYANLAR, ŞİİLER, MUHALİF SÜNNİLER, İNSAN HAKLARI AKTİVİSTLERİ…
Ülkede Dürzi ve Alevi’lerin yanı sıra; bir yıl boyunca “güvenlik” gerekçesiyle her mezhepten başka gözaltılar da gerçekleşti: Esad’la belirsiz bağlantıları olduğu iddia edilen, çoğu Suriye’nin Sünni çoğunluğundan olan çok sayıda insan; insan hakları aktivistleri; bilgi veya para için baskı gördüklerini söyleyen Hristiyanlar; kontrol noktalarında gözaltına alınan ve İran veya Hizbullah ile bağlantılı olmakla suçlanan Şiiler…
GÖZALTINDA İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE…
Araştırmaya göre, hapishaneler ve nezarethaneler, şimdi geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el Şara’nın “güvenlik güçleri” tarafından gözaltına alınan ve resmi bir suçlama olmaksızın tutulan Suriyelilerle dolu.
Suriye genelinde, tutuklular ve aileleri, kendilerinin veya akrabalarının gözaltında tutuldukları süre boyunca maruz kaldıkları insanlık dışı koşulları anlattı: aşırı kalabalık, yetersiz yiyecek, sabun eksikliğinden kaynaklanan cilt hastalıkları salgınları. Eski tutuklular veya tutukluların aile üyeleri olan 40 kişi de, özellikle gözaltı hücrelerinde, kötü muamele ve işkenceye maruz kaldıklarını anlattı.
MEZZEH’DE KABLOLARLA KIRBAÇLAMA VAKALARI
Esad döneminde işkence, kayıp ve ölüm yeri olarak en kötü şöhrete sahip olan Şam’daki Sednaya hapishanesi halen kapalı ancak Reuters, hükümetin kapalı olduğunu söylediği Şam’daki iki yerin -Mezzeh hava üssü ve Khateeb gözaltı merkezi- geçen yıl boyunca faaliyette olduğunu tespit etti.
Mezzeh’de bir tutuklu, bir hafta boyunca sorgulandı ve kablolarla kırbaçlandı. Tanıklara göre bazı tutuklular, sorgudan kemikleri kırılmış, yürüyemez halde çıkıyor.
SADECE İSİM DEĞİŞTİ: ESAD’IN HAPİSHANELERİ YERİNE ŞARA’NIN HAPİSHANELERİ
Araştırmaya göre gözaltı ve hapishanede hem işkence ve kötü muamele hem de ölümler gerçekleşti. 14 aileyle yapılan görüşmelere göre, bazı tutuklular şantaja kurban gitti.
Reuters, Şara’nın “kaptılacağı” sözünü verdiği Esad döneminden kalma en az 28 hapishane ve gözaltı merkezinin “güvenlik gerekçesiyle gözaltına alınanları tutmak için” yeniden faaliyete geçtiğini tespit etti. İç savaş sırasında “isyancı gruplar” tarafından işletilen en az 5 gözaltı tesisi de faaliyete geçti.
Suriye Enformasyon Bakanlığı, bu raporun bulguları hakkında yorum istenmesi üzerine, “Esad’ın suistimallerine karışanların adalete teslim edilmesi ihtiyacının”, birçok nezarethane ve bazı cezaevlerinin yeniden açılmasının nedeni olarak gösterdi.
AİLELER TUTUKLULARA ERİŞEMİYOR
Nezarethane veya hapishanede tutulan tutukluların yasal başvuru imkanları oldukça sınırlı ve en az 80 aile, sevdiklerinin izini aylarca kaybettiklerini söyledi. Avukatlara ve aile üyelerine erişim, tesisten tesise değişiyor.
Reuters “güvenlik” gerekçesiyle tutuklananlar, daha önce “isyancı güçler tarafından yönetilen” hapishanelere gönderildiğini, bunların arasında bir zamanlar Şara’nın “iktidar üssü” olan kuzeydeki İdlib vilayetindeki güçlerin de bulunduğunu tespit etti.
REUTERS EN AZ 11 KİŞİNİN GÖZALTINDA ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ BELGELEDİ
Reuters, en az 11 kişinin gözaltında öldürüldüğünü belgeledi; bu vakalardan üçünde aileler, sevdiklerinin öldüğünü ancak cenazeleri gömüldükten sonra öğrendiklerini söyledi.
Şam hükümeti, “güvenlik güçlerinin 84 üyesinin gözaltındaki kişilere yönelik gasp olayları” nedeniyle, 75 üyesinin ise “şiddet olayları nedeniyle disiplin cezasına” çarptırıldığını açıkladı.
Gözaltında ölenler arasında Kafr Sousa’da alıkonulan 59 yaşındaki Hristiyan tüccar Milad el Farkh da var.
KÂR AMAÇLI HAPİSHANE VE NEZARETHANELER
Esad döneminde olduğu gibi gözaltı sistemi, yetkililer, gardiyanlar ve hakimler için “büyük ölçekli kâr kaynağı” haline geldi. Yeni hükümetin yolsuzlukla mücadele vaatlerine rağmen, çok sayıda aile ve avukat, tutukluların serbest bırakılması karşılığında para talep edildiğini anlattı.
Talep edilen miktarlar keyfi görünüyor. Sıradan tutukluların –askerlerin, çiftçilerin, mavi yakalı işçilerin– ailelerinden 500 ila 15 bin dolar arasında bir ödeme isteniyor.
Askeri subayların aileleri, Esad döneminde nüfuz sahibi olan kişiler veya varlıklı olduğu düşünülenlerin aileleri, çok daha yüksek taleplerle karşılaştıklarını söyledi. Altı aile, kendileriyle iletişime geçen kişilerin istediği fidye miktarının 1 milyar Suriye lirası veya 90 bin doların üzerinde olduğunu belirtti.
HUMUS’TA ALEVİLERE KAN DONDURAN İŞKENCE
Humus’ta bir köyden 50 yaşındaki bir çiftçi, İç Güvenlik Kuvvetleri mensupları tarafından iki kez yakalandığını söyledi. Mart ayında ilk kez, üzerinde “İç Güvenlik” yazan iki kamyonet geldi ve içlerinde siyah üniformalı, silahlı ve maskeli adamlar vardı, diye anlattı. Evini kuşattılar, kendisini ve ergenlik çağındaki oğlunu gözlerini bağlayarak yerel polis karakoluna götürdüler ve kasabada kimin silahı olduğu konusunda sorguladılar.
Çiftçi, yaşadığı bu zorlu süreç boyunca esir alanların kendisine hakaret ettiğini, “Siz kâfirlersiniz, siz domuzsunuz” dediklerini anlattı. Ayak tabanlarındaki morlukların ve ayak bileklerindeki dikişlerin fotoğraflarını da paylaştı. Güvenlik güçleriyle arabuluculuk yapan bir imam da bu açıklamayı doğruladı.
Fidye bulması karşılığında serbest bırakıldı ve tekrar gözaltına alınıp bayılana kadar dövüldü. Çiftçi, adamların onu öldüğünü düşünerek bir battaniyeye sarıp ailesine geri gönderdiklerini söyledi. Arkadaşları onu ve oğlunu Suriye’den gizlice çıkardı.
ESAD’LA BAŞLADI, ŞARA’YLA SÜRÜYOR: İŞKENCE TERMİNOLOJİSİ
Bir çiftçi, gözaltına kendisini hareketsiz hale getirmek için başını ve uzuvlarını bir araba lastiğine soktuklarını söyledi; bu uygulamaya, Esad döneminde başlayan ve Arapça’da “tekerlek” anlamına gelen “dolab” deniyor. Daha sonra kendisini ve oğlunu kanlar içinde kalana kadar dövdüler.
Suriyelilerin, yarım yüzyılı aşkın bir diktatörlük döneminde oluşmuş ve 14 yıllık iç savaş sırasında genişlemiş kendilerine özgü bir “işkence terminolojisi” var. Yeni hükümetin tutuklularına göre bu terminoloji, Esad’ın düşüşünden sonra da varlığını sürdürdü.
Çiftçinin maruz kaldığı “dolab” ya da lastik vardır. “Şabeh”, bir kişinin bileklerinden (genelde ters) asılarak tutulması uygulamasıdır. “Karşılama partisi” — ya da “haflat istakbal” — varışta gerçekleşir; gardiyanlar koridor boyunca dizilir ve yeni tutukluların üzerine darbeler yağdırır.
Esad döneminde başlayan bu uygulamalar, Şara döneminde de varlığını sürdürüyor.
×
ALEVİ KATLİAMI’NI DA BELGELEMİŞTİ
Reuters, 30 Haziran’da Suriye geçici hükümetine bağlı birliklerin Lazkiye ve Tartus kırsalında Mart ayında gerçekleştirdiği katliama dair de kapsamlı bir araştırma haberi yayımlamıştı. Reuters araştırması, Mart ayında üç gün süren katliamlarda yaklaşık bin 479 Alevi sivilin öldürüldüğünü, onlarcasının da kayıp olduğunu ortaya koymuştu. Reuters’ın elde ettiği uydu görüntüleri, saha tanıklıkları ve resmî belgelere dayanan rapora göre, katliamlar en az kırk ayrı yerleşim noktasında gerçekleştirilmişti.
Reuters, Suriye’de Alevi katliamları sırasında Savunma Bakanlığı Sözcüsü Hasan Abdul Ghani’nin katliamı koordine ettiği kanıtlara da ulaşmış ve ayrıca Türkiye’nin desteklediği Sultan Süleyman Şah Tugayı, Sultan Murat Tümeni ve Hamza Tümeni gibi grupların da yaklaşık 700 Alevi’yi katlettiğini tespit etmişti.
Bu arada Suriye geçici hükümetine bağlı güçlerin Alevilere yönelik katliamları hakkında Suriye İnsan Hakları Gözlem Evi (SOHR), BM, Af Örgütü ve Human Rights Watch da raporlar hazırlamıştı.



