BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Özlem Ateş yazdı |

Çocukluğu tanımlama ve anlama çabasının etik ve politik sorumluluğu

Özlem Ateş yazdı |

Özlem ATEŞ

Bir varlığı, bir duygulanımı, bir durumu, bir düşünü neden tanımlamak isteriz? Bu soru insanlık tarihinin başladığı zamansallıktan bugüne, peşine düşülen ‘şey’ i anlamlandırma çabasının sorusudur belki de. Tanımlarken ‘şey’ i genelde kıyaslamaya başvururuz farkını ortaya koymak için ya da benzerini bulmaya çalışırız ‘şey’ in. Bu anlamlandırma çabası, bazen belli bir mesafeden yapılır ya da bir mesafe yanılgısıyla. Bazen de mesafenin zaman zaman kaybolduğu zaman zaman da derinleştiği ezberlere, yerleşik algılara ya da yine her şeyi tanımlayabilme kudretine sahip olunduğu yanılgısıyla altı oyularak tahakküm ilişkilerinin bir yerine konumlandırılır. Artık anlamlandırma çabası anlamsızlığın, sömürünün, tahakkümün, edilgenleştirmenin zemini oluverir. Bu nedenle tanımlanan ‘şey’ bir sınırlanmanın ve daralmanın da muhatabı olur.

İşte tam da bu ‘hakikati’ gören bir yerden çocukluğu, çocuklukları nasıl tanımlamalıyız? Her tanımlama bir/birçok sınırlandırma riski taşısa da tanımlamanın çoğaltıcı, tartışmayı geliştirici, özgürleştirici anlamlandırma çabasına denk düşen etik bir yaklaşıma da kapı araladığını hatırlamak gerekiyor sanki. Bu hatırlayış aynı zamanda politik bir sorumluluğa çağırır bizi.

Nedir çocukluk? Büyümenin gölgesi ağırlığında, yetişkin olma motivasyonu ile aşılması gereken bir eşik mi? Eğitimle ‘terbiye’ edilmesi gereken, muhtaçlık ilişkisini yeniden üreten, savunmasız, bakıma ve korunmaya ihtiyaç duyan/duyulan bir evre mi? Yaş baz alınarak lineer bir zamansallık esasına göre kategorize edilen bir yaşam deneyimi mi? Cezalandırılırken yetişkinlere göre düzenlenen hukuk(suzluk) sisteminde ve ağır sömürü koşulları altında işçileştirilirken yetişkinlerle çarpık bir şekilde eşitlenen, onların “minyatür”ü olan bir yaşam aralığı mı? Ahlaki bir düzlemde “melek”lik  “saf”lıkla romantize edilip “günahsız”lık öğretisi ile yetişkin evrenini göreve çağıran insandışılaştırılmış bir ‘mertebe’ mi? “Çocuklarımız” denilerek aidiyetlik üzerinden kurulan tahakkümün, ataerkil cinsiyetçi aklın her türlü şiddetine maruz bırakılan, çocuk düşmanlığına varan pratiklerin kendini yeni yine yeniden ürettiği bir zaman aralığı mı? “Çocuklar geleceğimiz” denilerek çocuklara ağır ‘misyon’lar yüklenirken devletlerin kendilerini bina ettikleri ideolojik bir alan mı?

Elbette ki bu tanımlamaların hiçbiri etik politik bir zemine çağırmıyor bizi. Şiddetin görünmezliği ile romantize edilen bir kavrayışla yapılan bu tanımlamalar elbette ki şiddeti ve her türlü istismarı meşrulaştırmaya bir zemin sunar. Şiddetin ve istismarın her türlüsünü normalleştiren, çocuk gerçekliğini görünmez kılarak çocukluğu kayıp bir gönderge olarak mesela, geleceğe havale eden, toplumun ve kolektiflerin özneleri olarak görülmeyip amaç-araç hiyerarşisinde araçsallaştırılmak istenen, yetişkinler referans alınarak ihtiyaçları görünmez kılınan ve sürekli örselenen çocukluğu nasıl tanımlayabiliriz?

Davet

Çocukluğa, çocukluklara hangi mesafeden bakmalı, kendi çocukluk deneyimlerimizin ve çocuk hallerimizin farkında olarak nasıl bir etik politik zeminde buluşmalıyız? Hangi durakta durup beraber göğe bakabilmeliyiz, yetişkin kozmosundan sıyırılıp? Öyle tanımlamalar olmalı ki çocukların kendinde değerini gören, eyleyici ve değer üreticisi olduklarını bilen, sezen bir kavrayışla onlarla dayanışmacı bir zeminde buluşabilelim.

Çocuklarla kaynağını sevgiden alan, etik bir aradalıklar kurarak başlayabiliriz mesela tanımlamalara. Şimdi ve burada ilkesini unutmadan.  Hep çağırarak hep hatırlayarak bu ilkeyi. Geleceğe ötelemeden. Kaynağı sevgiyle dolan, derzlerden yaşamın bütün zerrelerine akan, çoğalan, taşan etik bir perspektifi inşa ederek devam edebiliriz belki. Çocukluğun bitimsiz gerçekliğiyle yola koyulabiliriz mesela. Zamanın döngüsel devinimini çağırarak çocukluğun başlayıp biten bir yaşam evresi olarak görmeden düşünebiliriz onlarla birlikte.

Bu davet çocuklarla düşünmek, eylemek, dayanışmak ve değer üretmek isteyen her bir özneyedir.

Benzer Haberler