BIG_TP
Bluesky Social Icon
Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

Sida Yıldız yazdı |

Güçlü bir kadını gülüşünden tanıdım

Sida Yıldız yazdı |

“Otoriter rejimin olduğu her yerde kadın düşmanlığı da vardır.

Özgürlüğe giden yolun anahtarı ise feminizmdir.

 Çok fazla ülkede hâlâ tam tersi olduğu iddia ediliyor;

yani kadınlarımızın ve feminist taleplerimizin beklemesi gerektiği.

Ancak şunu anlamak zorundayız.

Toplumumuzun yarısı baskı altında kaldığı müddetçe

hiç kimse özgür olamaz ve feminizm, herkesin özgürlüğünün anahtarıdır.”

 Mona Eltahawy – Başkaldıran Beden

 

Sida YILDIZ

Leyla Zana… Onu tanıdığımda aslında küçük denilebilecek bir yaştaydım. Her ne kadar birçok şeyin idrakına varmış olsam da birçok yaşıtıma nazaran… Hislere, duygulara erişkindim . İzleri de kaldı… İyi ki de kaldı…

Size bir hikaye anlatacağım. Bende büyük bir anısı olan, hatırladıkça gözlerimin dolmasına neden olan… Kaybettiklerimiz ve uzun yıllardır birlikte mücadele ettiklerimiz için…

Yıl 2004…

Yanılmıyorsam, 13-14 yaşlarındaydım. Evde oturmuş, sanırım kitap okuyordum. Haftasonu olmalıydı. Yanlış da hatırlıyor olabilirim. Üzerinden neredeyse çeyrek asır geçti.

Babam aradı:

“Sida, kızım hemen hazırlan seni bir yere götüreceğim” dedi.

“Nereye baba?”

“Sürpriz…”

Çocuk aklı işte, heyecanlandım. Sahile gideceğiz diye hayal ettim. Gezmeye meraklı aylak bir ruhum vardı o zamanlar. Aslında çocuktum da, açıklamaya ne mana ki. Gezmek tozmak en büyük haktı o yaşlarda öyle değil mi?

Heyecanla hazırlandım, babam tekrar aradı: “Sida çabuk çok vaktimiz yok canım. Caddede bekliyorum seni.”

Bir acele, bir telaş hazırlanıp üzerime ne aldığımı bilmeden çıktım evden. Koşarak caddeye vardım. Caddenin karşısına doğru süzdüm gözlerimi. Babamı gördüm. Yanında biri vardı. Arkası dönüktü… Caddenin karşısına geçtiğimde yanlarına vardım. O adama baktım. Gözüm bir yerden ısırıyordu… Kesinlikle daha önce görmüştüm… Babama baktım, sorar gözlerle. Güldü…

“Kızım tanıdın mı amcayı? ” diye sordu. “Evet, sanırım tanıyorum…” diye cevapladım. Ve bir daha baktım … Yahu tanıyordum kesin…

Adam; “Kızım nereden tanıyacaksın beni, ünlü değilim ki” diyerek güldü. Durdum, birden parlak bir fikir bulmuşçasına yerimden heyecanla fırlayarak, ” Seni tanıyorum, seni Medya TV ve ROJ TV’ de gördüm” deyiverdim. Bu sefer babamla o birlikte kahkahalarla gülmeye başladılar.

Babam:

“Hatip Dicle… Hatip amcan kızım… ” dedi… O an gözlerim dolmaya başladı. Nereden aklıma gelirdi ki onu göreceğim, onu tanıyacağım, aynı havayı soluyacağım… Hayal dahi edemezdim. O hayal bile gözlerimi doldurmaya yetmişti…

Arabadan indiğimizde ona sarılıp, daha kuvvetli sarılıp;

“Hoşgeldin Hatip amca… Geçmiş olsun… ” diyecektim daha sonra…

Oldukça uzun bir yola çıktık. Koyu, eğlenceli bir sohbeti kat ettik yol boyu… Babam; “Sürprizim daha bitmedi Sida” dedi. Heyecanla, dayanamadım ve “Gerçekten mi! ” diye haykırınca, ikisi yeniden gülmeye başladı…

Sevgili Hatip Dicle çok mutluydu. Sanırım yoldaşlarıyla yeniden bir arada olmanın verdiği gurur ve heyecanla…

O yoldaşları kim miydi? Orhan Doğan ve Leyla Zana…

Hiç unutmuyorum; yeşil bir alandan içeriye girdik. Kapıda birçok kolluk görevlisi vardı. Bunu çocuk hafızam hiç unutmuyor işte. Anlam verememiştim o an…

Bir otele gelmiştik. Otelin arka bahçesine geçtik sonra, karşımızda kalabalık bir masa… Biraz yaklaşınca Leyla Zana’yı gördü gözlerim ilk… Keşke zihnim, hafızam daha fazla şeyi hatırlasa dediğim hayatımın o değerli anlarından biriydi. Orhan Doğan, Orhan amca sevecen, babacan gülümsemesiyle yanıma geldi ilk. Sanki yıllardır tanıyordum onları, aile sofrasına yıllardır görmediğimiz canları görmüş gibi konuk olmuştuk. Öyle dost, öyle yoldaş, öyle kardeşçe…

O aile sofrasına, yoldaşların konukluğuna oturduk. Saatler nasıl geçti, ne ara akşam oldu anlayamadık… Öyle kıymetliydi ki … Sohbeti de, samimiyeti de her birinin… Özgürlerdi artık herşeyden önce. En büyük mutluluk buydu tüm yoldaşları için de, biliyorum…

Aileleriyle bir aradalardı. Çok mutluydular. Leyla Zana… Leyla abla yanı başına almıştı beni…Keza Sevgili Orhan Doğan… Orhan amca da öyle… Işıklar içinde uyusun…

“Bak ama hiç bir şey yemiyorsun, şundan da al…

Nerede okuyorsun, derslerin nasıl Sida?

İyi ki geldin..”

Sevgili Leyla Zana, abla edasıyla sarıp sarmalıyordu beni… O an çocuk aklımla şunu düşündüm:

“Yıllarca zülum, mahpusluk yaşayan bir kadın ne denli neşeli, ne denli güçlü duruyordu öyle … ” Yaşamım boyunca etrafımda hep güçlü kadınlar vardı. Ben ayakta durmayı en çok kadınlardan öğrendim. Onlardan biri de Leyla Zana’ydı…

Ona o an o derin saygım daha çok arttı. Öyle güçlü ve mağrurdu ki… Herşeye rağmen, o acıya, o haksızlığa rağmen … O hak arayışının neticesinde, onurlu mağrur yürüyüşünden sonra yaşadığı mahpusluğa ve hak ihlallerine rağmen tanıdığım en güçlü kadınlardan biriydi…

Leyla Zana’ya hakaret ve küfürler edenlere birkaç sözüm var. Sizler o eril tavrınızla bu kadını, bu Kürt kadınını asla yıldıramayacaksınız, barışa ve halkların kardeşliğine dair mücadelemizi asla sindiremeyeceksiniz. Asla o köhne dilinizin esiri de edemeyeceksiniz bizleri.

Çünkü bilinmelidir ki, en büyük mücadele sebebimiz bu dilinizdir, en büyük mücadele sebebimiz yıllardır kadınlara karşı tahakküm kurmaya çalışmanızdır.

Çünkü bilinmelidir ki; kadın yaşamı ve özgürlüğüyle kadındır.

Benzer Haberler

Sahte faturadan kara paraya, adli emanetten vurguna…|

Yolsuzluk ve kamu zararı zinciri büyüyor

İki dil, bir direniş hafızası:

Evdalê Zeynikê ile Dadaloğlu’nun Kozan Dağı Savaşı (1865-1866) - (II)

Halep’te son durum |

İç Güvenlik Güçleri ve DSG'den yeni açıklamalar

Gündemde rapor yazım süreci var |

Meclis Komisyonu yarın 20. kez toplanıyor

Bir sonraki görüşme Meclis Başkanı Kurtulmuş’la |

İmralı Heyeti - Adalet Bakanı görüşmesi başladı

Yazım ekibi rapor gündemiyle bir araya geldi |

Komisyon çalışma süresini uzatmak için toplanacak

İmralı Heyeti CHP ve EMEP’i ziyaret etti |

"Kürt meselesini çözmek hepimizin görevi"