Bu söylemde ısrar, Kürtlerin tarihsel ve siyasal taleplerini şiddetle özdeşleştirerek, barış sürecini güvenlikçi bir çerçeveye hapseder. Böylece kamusal alan, konuşmaların değil, suskunlukların mekanı haline gelir. Oysa kamusal olanın suskunlaşması sadece tehlikeli değil, aynı zamanda hakikatin çöküşü anlamına gelir.