Öcalan’la olası görüşme sorusuna DSG Komutanı Mazlum Abdi, “Onunla görüşmek benim için büyük bir onur ve mutluluk kaynağı olur. Görüşebilmemiz Kürt sorununun dört parça Kürdistan’da çözümüne yönelik de büyük bir katkı sağlayacaktır” yanıtını verdi.
HABER MERKEZİ – Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Genel Komutanı Mazlum Abdi, Suriye’de Şam yönetimiyle yapılan müzakereleri, Abdullah Öcalan’ın mesajını ve sürecin yansımalarını ve İsrail-İran savaşını değerlendirdi.
“Kürt halkının özgürlük mücadelesi tarihi bir aşamadan geçiyor. Ortadoğu da tarihsel değişimlere gebe. Kürtler Ortadoğu’nun yeni yüzyılında ve geleceğinde hak ettiği yeri bulmalı. Bunun için güçlü bir ulusal Kürt birliğine ihtiyaç var.”
Yeni Özgür Politika‘dan Gülcan Dereli’nin DSG Genel Komutanı Mazlum Abdi ile yaptığı söyleşi şöyle:
ULUSAL BİRLİK KONFERANSI VE TARİHİ KARARLAR
*Rojava Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı Kürt kamuoyunda büyük bir coşku ile karşılandı. Siyasi güçlerin hepsinin desteği de oldu. Öncelikle bu konferansın Suriye’de Kürtlerin durumuna nasıl etki etmesini bekliyorsunuz? Nasıl sonuçlar doğurmasını bekliyorsunuz?
Suriye yeniden yapılandırılırken Kürtlerin birlik olma temelinde kendisini örgütlenmesi elbette önemli bir gelişme. 26 Nisan’da Rojava’da yapılan Birlik ve Ortak Tutum Konferans’ı Kürdistan’ın diğer parçalarından temsillerin katılmasıyla gerçekleşti. Tarihi ve çok anlamlı bir konferanstı. Konferansa katılan tüm parti ve parça temsilcilerinin de tutumu olumluydu. Konferans elbette tarihi önemine denk düşecek kararlar aldı. Bu kararlardan bir tanesi de Şam ile görüşmek üzere tüm Kürt parti temsilcilerinin içinde bulunduğu bir heyetin oluşturulmasıydı. Bu karar pratikleştirildi, bir heyet oluşturuldu ve bu heyet yakın bir zamanda çalışmaya başlayacak. Bu heyetin yapacağı çalışmaların Kürt ulusal birliğine katkı sunacağına inanıyorum. Yanı sıra Suriye nezdinde de demokratik cephenin geliştirilmesinde ve demokrasiye doğru adımların atılmasında önemli bir rol oynayacağına inanıyorum.
*Bu konferansın Kürt ulusal birliğine nasıl etki etmesini bekliyorsunuz? Zira Kürt kamuoyu Rojava etrafında birleşmiş durumda…
Rojava’da gerçekleşen Birlik ve Ortak Tutum Konferans’ının Kürt ulusal birliğine de güçlü bir zemin oluşturması yönünde görüş belirtmiştik. Zaten Kürdistan’ın diğer parçalarından da temsiller vardı. Öcalan’ın da birlik temelinde Kürtlere çağrısı ve bu yönlü büyük bir emeği de söz konusu. Kürtler açısından gerekli olan tarihsel ulusal birlik ihtiyacına, bu uğurda harcanan emeğe ve gösterilen çabalara cevap olabilmek için bu konferansı gerçekleştirdik. Kısacası konferansın dört parça Kürdistan’ın ulusal birlik temelinde bir araya getirilmesinde önemli bir katkı ve zemin oluşturduğuna inanıyorum.
ŞAM YÖNETİMİYLE MÜZAKERELER
*Ortak tutumun Suriye’ye dair de önemli belirlemeleri oldu. Federal ve ademi merkeziyetçi sistem vurgusu var. Demokratik Suriye’nin inşasına ve Şam ile yaptığınız anlaşmaya nasıl etkisi olacak?
Öncelikle şuna bir açıklık getirmek lazım; Kürtlerin Rojava’da gerçekleştirmiş olduğu Birlik ve Ortak Tutum Konferans’ıyla Şam ile geliştirilen anlaşma birbirinin zıttı ya da karşıtı değil. Şam ile görüşmelerimiz 10 Mart anlaşması temelinde devam ediyor. 10 Mart anlaşmasının ilk iki maddesi Suriye’nin siyasi sistemi ve Kürtlerin oluşturulacak yeni anayasada nasıl yer alacağı üzerineydi. Konferansta özellikle bir komitenin oluşturulması ve Kürtlerin yeni anayasada nasıl yer alacağı üzerine görüşmeler gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştı. Siyasi anlamda ademi merkeziyetçi bir Suriye içerisinde Kürtler nasıl yer alacak üzerine bir mücadele yürütülecek. Kürt siyasi partilerinin konferansta açığa çıkan talepleri üzerine Şam ile bir diyalog oluşturulması, görüşmelerin gerçekleştirilmesi gerektiği karara bağlanmıştı. Sonuç itibariyle Şam ile hangi konular üzerine anlaşılacaksa onlar esas alınacaktır.
“DÜRZİLERLE ORTAK GÖRÜŞTEYİZ”
*Suriye’de Dürzi toplumu da kendi bölgelerinde tıpkı Kuzey ve Doğu Suriye’de olduğu gibi özyönetim istiyor. Dürzi toplumuyla ilişkileriniz nasıl?
Suriye’deki diğer tüm bileşenlerle olduğu gibi Dürzilerle de iyi bir iletişim ve diyaloğumuz var. Belli bir ilişkimiz de var. Suriye Baas rejimi sürecinde Dürzilere uygulanan baskılara biz de karşıyız. Oluşturulacak olan yeni Suriye’de de temsil edilmeleri ve hakları elde etmelerinden yanayız. Yeni Suriye’de tüm bileşenlerin anayasada haklarının garanti altına alınması gerekir. Bu konuda da Dürzilerle ortak görüşteyiz.
ALEVİLERE YÖNELİK KATLİAMLAR
*Yine Arap Aleviler ciddi bir tehdit altında. Katliama da maruz kaldılar. Onların hem yaşamlarının hem de kültürlerinin güvence altına alınması ve yönetimin bir parçası olması için nasıl bir faaliyetiniz var? Alevilerle temaslarınız var mı?
Her şeyden önce Aleviler Suriye’nin asli unsurlarından. Tüm Alevi toplumunu Suriye Baas rejimiyle ilişkilendirmek büyük bir haksızlık olacak. Son süreçte özellikle kıyı kesiminde Alevilere yönelik gerçekleştirilen katliamlara karşı olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Katliam girişimlerinin tekrarlanmaması gerekir. 10 Mart anlaşmasının esas nedenlerinden biri de bu ve benzeri katliamların önünü almak içindi. Ben bu yönlü önemli sonuçları olduğunu da düşünüyorum. Alevi toplumunun diğer Suriye bileşenleri gibi kendi içlerinde bir birlikleri yok. Baas rejimi döneminde de çok fazla parçalanmışlardı. Bu parçalıkları onlar açısından da bir zayıflık. Alevi toplumuna zulüm uygulanmaması ve yeni Suriye’de de hak ettikleri gibi yer bulmaları için onları destekliyoruz. Suriye’nin birliği temelinde onlarla ilişkilerimiz var ve bu ilişkileri daha da geliştireceğiz.
ROJAVA MODELİ TÜM SURİYE İÇİN MÜMKÜN MÜ?
*Kürt, Êzîdî, Arap, Alevi, Hıristiyan, Türkmen, Dürzi herkesi kapsayan bir demokratik sistemin öncülüğünü yapabileceğiniz yönünde beklentiler ifade ediliyor. Rojava’daki siyasi deneyim tüm Suriye’yi kapsayan bir yönetimin öncülüğünü yapmaya hazır mı?
14 yıldır bölgemizde bir yönetim modeli oluşturuldu. Suriye genelinde ırkçılık temelinde süregiden çatışmalar vardı. Fakat bizim bölgemizde böyle bir çatışma, ayrılık söz konusu olmadı. Ortak yaşam, birlik ve barış içinde yaşamayı esas alan bir yönetim modeli oluşturduk. Eksik ve hala tamamlanması gereken yanları varsa da, bu anlayış ve yaklaşımla tüm inançları, farklı renkleri kapsayan ortak bir yaşam modeli örmeyi, birlikte çalışmayı ve mücadele etmeyi esas aldık. Bu modelin elbette tüm Suriye’yi içine alması ve etkilemesi gerekir. Bu ancak siyasal mücadele temelinde oluşur. Bölgemizde pratikleştirdiğimiz bu modelin Suriye geneline de yansıması gerekir. Doğal olarak böyle olması lazım. Mevcut Suriye yönetimiyle yapmış olduğumuz görüşmelerde de kazanımlarımızın korunması temelinde diyaloğu sürdürüyoruz. Yanı sıra bu kazanımların tüm Suriye’ye mal edilmesini esas alıyoruz.

“GÜÇLÜ BİR SURİYE KADIN ÖNCÜLÜĞÜ İLE MÜMKÜN”
*Yeni Şam yönetimi ile birlikte kadınlar konusunda ciddi endişeler yaşanıyor. Kadın öncülüğünde yapılan bir devrimin içinde yer aldınız. Bu konuda yaklaşımız nasıl olacak?
Kuzey ve Doğu Suriye’de bizi Suriye’nin geri kalan bölgelerinden ayrıştıran en temel farkımız da kadın öncülüğü. Başta siyasi ve askeri alan olmak üzere yaşamın tüm alanlarında kadın öncülüğünü, iradesini ve rengini esas alan bir sistem inşa ettik. Şimdi Suriye genelinde kadınların geleceğe yönelik kaygı ve korkuları var. Bu kaygı ve korkuları da haklı sebeplere dayanıyor. Bu konuda da bir mücadele gerekiyor. Kadın hakları yeni anayasada şeffaf ve güvenilir bir şekilde garanti altına alınmalıdır. Kuzey ve Doğu Suriye’deki modelimizin Suriye geneline de etki etmesi gerektiğine inanıyorum. Suriyeli tüm kadınların mücadeleyle elde ettikleri kazanımlardan geri adım atacağını düşünmüyorum. Bizim için de önemli bir mücadele konusudur. Elde edilen haklar ve kazanımlar konusunda da geri adım atılmayacaktır. Kadınların özgürlük bilinci temelindeki örgütlülükleri Suriye’ye de kazandıracaktır. Başta siyasal alan olmak üzere hayatın ve yönetimin tüm kademelerindeki varlıkları Suriye’yi her anlamda güçlendirecektir. Biz bunu esas alıyoruz. Şam ile devam eden görüşmelerimizde de kadın rengini, iradesini ve örgütlü gücünü esas alarak komite ve heyetler oluşturuyoruz. Güçlü bir Suriye’nin kadın öncülüğü, iradesi ve rengi olmadan inşa edilmesi mümkün değil. Kısacası kadınlar olmadan yeni Suriye inşa edilemez.
EFRÎN, GİRÊ SPÎ VE SERÊKANİYE SORUNU
*Efrîn, Girê Spî, Serêkaniye konusunda halkın geri dönüş beklentileri var. Buraya dönüş halinde güvenlik durumu ne olacak?
Qamişlo ve Kobanî’de halkımız nasıl bir sistem içerisinde yaşıyorsa bu Serêkaniye ve Efrîn için de geçerlidir. Anayasal güvence altına alınması gereken haklar ve bölgeler kapsamına Serêkaniye ve Efrîn de dahildir. Şimdi elbette Efrîn ile Kobanî, Qamişlo’daki durum bir değil. Efrîn hala Türk devleti ve ona bağlı silahlı çete gruplarının işgali altında. Orada halkımıza yönelik büyük bir zulüm uyguladı bu gruplar. Halkımız topraklarından zorla göç ettirildi. Bu gruplar Efrîn, Serêkaniye ve Girê Sipî’de hala varlar. Her şeyden önce bu grupların çıkartılması gerekir ki halkımız topraklarına dönebilsin. Şimdi biz bu grupların tamamıyla çıkartılmasını bekliyoruz. Bunun gerçekleşebilmesi için komiteler oluşturuldu. Önümüzdeki günlerde de oluşturulan ortak komiteler bu konu üzerine çalışmaya başlayacaktır. Bu detayların hepsi tartışılacak. Efrîn halkımız için şu an en önemli husus güvenliklerinin garanti altına alınması, el konulan mal ve mülklerinin geri verilmesi gerekir. İlk atılması gereken adımlar bunlar olacak. Arkasından atılacak olan adımlar da idari sisteminin nasıl olması gerektiği yönünde olacak.
DSG, YENİ SURİYE ORDUSUNA NASIL ENTEGRE OLACAK?
*DSG’nin Suriye ordusu ile entegrasyonu ve Şam ile yapılan son görüşmeler hakkında son durum nedir? Bu konuda bir ilerleme var mı?
DSG’nin Suriye’nin askeri yapısı içerisinde nasıl yer alacağını daha önce Şam ile yapmış olduğumuz görüşmelerde kapsamlı bir şekilde tartıştık. Bu tartışmalar sonucunda da 10 Mart anlaşması imzalandı. Kısa bir süre içerisinde ortak oluşturulan askeri komiteler bu husus üzerine de çalışmaya başlayacaklar. Ayrıntılar orada da tartışılacak. Savaşçılarımız ve komuta kadememiz son 12 yıldır IŞİD’e karşı mücadele ediyor. Biz tüm Suriye’nin geleceği için bu konuda bir savunma rolü oynadık. Dolayısıyla haklarının gözardı edilmemesi gerekir ve bu bizim de kırmızı çizgimizdir. Yeni Suriye’nin ordusu ve savunma alanında askeri yapımızın herkes gibi yeri olmalıdır. Yanı sıra Suriye’nin sahil bölgelerinde yaşanan olaylar güvenliğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. DSG’deki savaşçılar bu halkın çocukları. Elbette halkını koruyacaktır. Bu temelde de bir formül bulunacaktır. Elbette şimdi olduğu gibi kalmayacaktır. Gelecekte Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlı yeni Suriye ordusunun bir parçası olacağız. Şu an kontrolümüzde olan bölgelerin güvenliğini gelecek açısından riske atmayacak bir formülasyonla olacak bu. Atılması gereken ilk adımlardan bir tanesi DSG’nin temsilcilerinin de Savunma Bakanlığı bünyesinde yer alması ve bu yönlü IŞİD’e karşı ortak bazı operasyonel faaliyetler yürütülmesi. Askeri kurumların, oluşumların birleşmesi ve ortaklaşması da adım adım geliştirilecek bir husus. Askeri alanın nasıl şekilleneceğine dair de yakın zamanda ortak çalışmalar başlayacaktır.
“İSRAİL-İRAN SAVAŞI, SURİYE’Yİ DE TEHDİT EDİYOR”
*İsrail’in İran’a müdahalesi, bölgede ciddi bir yeni gerilime yol açtı. Sizin bu konuda tutumunuz ne? Nasıl bir yansıması olacak Suriye’ye ve bölgenize?
Biz diyalog ve müzakereler yoluyla sorunların çözümünden yanayız. Çatışma ve savaş hiçbir zaman kalıcı çözüm ve barış için tek yol değildir. Ortadoğu’nun gerçekten barışa ve istikrara ihtiyacı var. Her iki güç arasında yaşanan çatışma durumu Suriye için de bir tehdit oluşturuyor. Çatışma durumunun yayılmasıyla birlikte Suriye de etkilenecektir. Bunun için de hazırlıklı ve tedbirli olmamız gerekiyor. Biz hala da müzakere masasına dönülmesi, sorunların diyalog yoluyla çözülebileceğine inanıyoruz.
“BÖLGESEL GÜÇLERİN İÇ MESELEMİZE KARIŞMASINI İSTEMİYORUZ”
*ABD-İsrail ve İran arasındaki gerilimde yaklaşımız nedir? Bu güçlerle ilişkiniz nasıl?
Ortadoğu’da yaşıyoruz. Suriye sorunu da küçük çaplı yerel bir sorun değil. Hem bölgesel, hem de uluslararası bir soruna dönüştü. Dolayısıyla Suriye’deki mevcut durum bölgesel güçleri de uluslararası güçleri de bağlıyor. Dikkat çektiğimiz bu güçlerin tümü bu sorunun içinde yer aldı. Bizler Suriye’de varlık gösteren, yaşayan ve IŞİD ile mücadele eden önemli bir gücüz. Nasıl bölgesel ve uluslararası güçler birbiriyle iletişim ve diyalog halindeyse, biz de ilişki ve diyalog kurabiliriz. IŞİD ile mücadele, bölgesel sorunların çözümü çerçevesinde hem uluslararası hem de bölgesel açıdan geliştirdiğimiz ilişkiler var. Böyle bir ilişkinin olması doğal ve olacaktır da. Biz Suriye sorununu çözmek istiyoruz. Bölgesel ve uluslararası güçlerin bu yönlü yürüttüğü siyaseti de dikkate alıyoruz. Ancak bizim için başat ve önemli olan şu anki mevcut yönetimle sorunu ortak çözmek. Biz bölgesel güçlerin kendi iç meselelerimize karışmasını istemiyoruz.
KÜRDİSTANİ PARTİ VE GÜÇLERE ÇAĞRI
*Son olarak Kürt kamuoyuna mesajınız nedir?
Kürt halkının özgürlük mücadelesi tarihi bir aşamadan geçiyor. Ortadoğu da tarihsel değişimlere gebe. Kürtler Ortadoğu’nun yeni yüzyılında ve geleceğinde hak ettiği yeri bulmalı. Bunun için güçlü bir ulusal Kürt birliğine ihtiyaç var. Dönemsel çelişkiler, küçük çıkarlar bir kenara bırakılmalı. Ortak stratejimizi Kürt halkının özgür geleceği ve çıkarları üzerine kurmalıyız. Tüm Kürt taraflarının tutumu bu olmalı. Kürt halkının birlikte yaşadığı diğer halklarla birlikte Suriye’nin geleceğinde hak ettiği yeri bulmasının imkan ve fırsatları doğmuştur. Kürdistan’ın diğer parçalarındaki siyasi güç ve oluşumların bu mücadele süreci boyunca büyük destekleri, katkıları oldu. Bunun için bir kez daha sizin aracılığınızla Kürdistani güçlere teşekkür ediyorum. Ancak bundan sonra da bu desteğin sürdürülmesi, güçlendirilmesi ve Kürt ulusal birliğiyle taçlandırılması gerekir. Bunun için üzerimize düşen tüm sorumlulukları bizler de yerine getireceğiz.
“ÖCALAN’LA GÖRÜŞMEK 4 PARÇA KÜRDİSTAN’DA ÇÖZÜME KATKI SAĞLAR”
*Öcalan’ın sizinle görüşmek istediği basına yansıdı. Bunun için ne demek istersiniz?
Öcalan ile görüşmek her şeyden önce benim için büyük bir onur ve mutluluk kaynağı olur. Görüşebilmemiz Kürt sorununun dört parça Kürdistan’da çözümüne yönelik de büyük bir katkı sağlayacaktır. Öyle bir talep ve imkanın oluşması beni de mutlu edecektir.
“TÜRK DEVLETİ İLE BELLİ İLETİŞİMİMİZ VAR”
*Türkiye’nin Öcalan’ın çağrısı sonrası tutumunu nasıl görüyorsunuz? Bu konuda ilişkilerinizde bir ilerleme ve diyalog var mı?
Başta Kürt sorunu olmak üzere Ortadoğu ve dünyada yaşanan tüm sorunların çözümü için Öcalan’ın 27 Şubat’da yapmış olduğu ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ önemlidir. Biz bu çağrının sonuçlarının ne kadar olumlu olduğuyla da karşılaştık. Özellikle Rojava, Kuzey ve Doğu Suriye’nin tümüne bu çağrının yansımaları çatışmasızlık ve istikrar yönünde oldu. Bir ateşkes durumu var. Bu da elbette bu çağrının sonuçlarından bir tanesi. Türk devletiyle belli bir iletişimimiz var. Mevcut ateşkesin de kalıcı bir ateşkese dönüşmesini isteriz. Yine Türk devletiyle aramızda sorun olarak duran diğer tüm hususlar için de bunun kalıcı bir çözüme dönüşmesi lazım. Burada bulunacak ortak yol ve çözüm de Kürdistan’ın diğer parçalarında ulaşılacak ortak çözümle olacaktır. Birbiriyle iç içe geçmiş sorunlar var çünkü. Dolayısıyla bulunacak çözüm de sadece Kürdistan’ın bir parçasını değil, diğer tüm parçaları da kapsayacaktır. Bu anlamda diyalog ve iletişimi sürdürmek çözüm açısından gerekli ve önemli.