Gerçeğe yeni ses
Nûmedya24

52 yıl 1 ay 4 gün….| Özgürlük çözümü zamanı

Öcalan’ın kongreye mektubu: Ancak savaşanlar barışabilir

52 yıl 1 ay 4 gün….| Özgürlük çözümü zamanı

PKK Lideri Abdullah Öcalan, örgütün fesih kongresine gönderdiği mektupta, “52 yıl 1 ay 4 gün” olarak tanımladığı PKK tarihini derinlemesine analiz ediyor ve tıkanıklıkları aşmak için sıçrama yapmak ve eşik atlamak gerektiğini söylüyor. “Kürt varlığı artık kanıtlandı, sıra özgürlük çözümünde” diyen Öcalan, “Ancak savaşanlar barışabilir” tespitini yapıyor. 

HABER MERKEZİ– PKK’nin 5-7 Mayıs tarihlerinde topladığı 12. Kongresi, örgütsel yapının feshedilmesi ve silahlı mücadelenin sonlandırılması yönündeki kararla birlikte Kürt sorununun çözüm sürecinde tarihi bir eşik oldu.

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan yaptığı Barış ve Demokratik Toplum çağrısıyla 52 yıllık mücadele tarihini sonlandıran bu kongrede, Öcalan’ın sürece nasıl dahil olacağı kamuoyunda en çok tartışılan başlıklardan biriydi.

Kongre öncesi örgüt yetkilileri, “böylesi tarihi bir kararı ancak Öcalan’ın alabileceği” yönünde açıklamalarda bulunmuştu. Kongre sonrası yapılan açıklamalarda ise Öcalan’ın çeşitli yollarla kongreye katılımının sağlandığı belirtildi. (KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat: “Çeşitli tarzlarda Önder Apo’nun katılımı da sağlandı.” 26 Mayıs 2025)

Bu katılım, Öcalan’ın İmralı’da kaleme aldığı ve tarihi bir perspektif sunan metnin kongrede okunmasıyla gerçekleşti.

Öcalan’ın kongreye sunduğu perspektif metni, PKK ile yaşıt olan ve örgütün kongre kararları son kararları sonrası yayınına son verme kararı alan Serxwebûn dergisinin 521’inci ve son sayısında yayımlandı.

52 YIL, 1AY, 4 GÜN: KÜRT VARLIĞINDA YENİ DÖNEMİN EŞİĞİ

Metinde Öcalan, “52 yıl 1 ay 4 gün” olarak tanımladığı PKK tarihini, örgütün ortaya çıkış koşullarını, bu süreçte yaşanan örgütsel, ideolojik ve toplumsal dönüşümleri, günümüz siyasi koşullarını ve Kürt sorununun çözüm sürecinin nasıl başladığını ele alıyor; yeni döneme dair önemli değerlendirmelerde bulunuyor.

Kongre üyelerine sunduğu perspektif metnine “Değerli yoldaşlar” diyerek başlayan Öcalan, kongre sürecini ve yeni dönemi, “Kürt varlığında ve sorunsallığında bir dönemin sonu, yeni dönemin eşiğinde olmak” şeklinde tanımlıyor.

Tarihi ve zorlu bir çalışma olarak nitelendirdiği bu süreci, yedi başlık altında ele alıyor ve sonuç perspektifi ile tamamlıyor. Bölüm başlıkları şöyle:

Doğa ve Anlam”, “Toplumsal Doğa ve Sorunsallık”, “Tarihsel Toplumda Doğa ve Komün İkilemi”, “Modernite”, “PKK ve Fesih”, “Yeni Dönem Perspektifler”.

Tartışmasına “Kürtlerde varlık bilinci ve farkındalık, varoluş ile özgürlük ne kadar iç içedir” sorusuyla başlayan Öcalan, önce yakın dönem Kürt isyanlarına, Şeyh Said ve Seyit Rıza ayaklanmalarına değiniyor. Bu isyanların tarihsel ortaya çıkış koşullarını ve sonuçlarını ele aldıktan sonra, Kadı Muhammed, Mustafa Barzani, Kasımlo ve Celal Talabani’nin temsil ettiği ara dönemi değerlendiriyor. Ardından, 20. yüzyılın sonu ile 21. yüzyılın ilk çeyreğine, kendi ifadesiyle “damgasını vuran” PKK ve Öcalan sürecine geçiyor.

“SIÇRAMA YAPMAK, EŞİK ATLAMAK GEREK”

Bu bölümde örgüte yönelik eleştirilerini de dile getiren Öcalan, “Apo dönemi” olarak tanımladığı bu tarihsel süreçte, “önderlik gerçeğinin” hâlâ yeterince anlaşılamadığını belirtiyor. “Önderliksel çıkış sürecinin”, Kürtlüğün dağıldığı, geleneksel önderliklerin iflas ettiği bir ortamda geliştiğine dikkat çekiyor. Bu nedenle, bu çıkışa “mucizevi anlamlar yüklenmiş olmasının anlaşılır” olduğunu ifade ediyor; ancak “Artık yeter” diyerek, 50 yıldır doğru anlaşılmayı beklediğini vurguluyor.

Ve geldik işte PKK’deki açmaza ve buna bir çözüm bulmaya” diyen Öcalan, Kürt sorununda yeni çözüm arayışını şu sözlerle ifade ediyor:

Bir sıçrama yapmak gerekiyor. Bir eşik atlamak gerekiyor.”

“ANCAK SAVAŞANLAR BARIŞABİLİR”

Öcalan, yeni sürecin, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis’te DEM Parti yetkililerinin elini sıkmasıyla başlayan ve sonrasında yaptığı açıklamalarla şekillenen bir çıkışla başladığına dikkat çekiyor.

Bu sürecin, daha önce kendisinin “idamı için her şeyi yapan, dönemin Türk duyarlılığının partileşmiş, hatta proto-parti devletin en yetkili sesi” olarak tanımladığı Bahçeli tarafından başlatıldığına işaret ediyor.

Buradan çıkarılması gereken sonucu ise şu sözlerle özetliyor:

Ancak savaşanlar barışabilir.”

Öcalan şöyle devam ediyor:

Yani bizimle amansız savaş önderi olarak Bahçeli, DEM heyetine bunu bizzat söylüyor: ‘Ben bütün ömrümü buna adamıştım ama şimdi yeni bir dönemi başlatmak istiyorum.’ Bu da bana göre, bu Barış ve Demokratik Toplum çözümüne açık bir çağrı ifadesidir. Buradan çıkaracağımız tek sonuç şudur: Ancak savaşanlar barışabilir. Yani ikincil, üçüncül güçler ya da ara güçler, müttefikler değil; bizzat savaşın sorumluluğunu taşıyanlar ancak barışın sorumluluğunu da üstlenebilir. Çünkü barış en az savaş kadar ciddi bir olaydır.”

Bu değerlendirmelerinin ardından, savaşı yürüten devletin bu çağrısını bir barış denemesi olarak yeni bir başlangıca dönüştürme gereği duyduğunu belirten Öcalan, bu çağrıya PKK ve kendi cephesinden verilen yanıtı şöyle ifade ediyor:

Bu savaşımın bir numaralı sorumlusu, yürütücüsü olarak sorumluluk duyduk ve yanıtı da gecikmeksizin verdik.”

“YARATICI ÇABALAR BARIŞI MÜMKÜN KILABİLECEK”

Barışın, diğer muhataplar tarafından gerçekleştirilemeyeceğinin altını çizen Öcalan, esas inisiyatifin karşılıklı olarak öncülük yapan taraflarda olduğunu vurguluyor. Bunun, çözüm için sağlıklı bir yöntem olduğunu belirten Öcalan, Türkiye’de barış arayışının artık bu rotaya girdiğini ifade ediyor.

Sürecin Türkiye’nin inisiyatifinde olmasına ilişkin ise şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Bana göre hem aklın gereği hem gerçekliğin ifadesi.”

Öcalan şunları ifade ediyor:

Nedir bu, savaş ve ayrılıkçı çatışma sürecinden barış ve demokratik bütünleşme, Türkiye cumhuriyetiyle özellikle. Diğer devletlerle ise Irak, İran, Suriye devletleri içinde benzer süreçler devreye girecektir.

Dolayısıyla bu atılan adım oldukça ciddiye alınabilecek bir adım. Her ne kadar belli bir zorlanmaya uğrasa da doğru bir adıma benziyor. Atlanacak mı bu eşik, tamamen yaratıcı çabalar bunu mümkün kılabilecek.”

“KOMÜNALİST OLACAĞIZ”

Perspektif metninde “Doğa ve Anlam” ile “Toplumsal Doğa ve Sorunsallık” başlıkları altında; tarihsel toplum, iktidarın doğuşu, iktidar-toplum ilişkileri, kadın ve özgürlük konularına dair değerlendirmelerde bulunan Öcalan, ideolojik değişim ve dönüşüm bağlamında tarihsel referanslardan yola çıkarak günümüz dünyasında “tarihsel materyalizmin sınıf savaşı yerine ‘komünü’ ikame etmek gerektiğini” ifade ediyor.

Öcalan bunu, “Sadece gerçekçi bir yaklaşım değil, sosyoloji biliminde de özgürlük düşüncesi ve eyleminin sosyalizme geçişin en sağlıklı yolu” olarak tanımlıyor.

İdeolojik tespitlerine şu ifadelerle devam ediyor:

Sınıf çatışmasına dayalı tarihsel materyalizm ve sosyalizm tanımı yerine, devlet ve komün ikilemine dayalı bir tarihsel materyalizm ve sosyalizm alternatifinin daha doğru olduğuna inanıyorum. Marksizm’i gözden geçirmeyi ve bu kavramın yerine yenisini geliştirmeyi daha doğru buluyorum.”

Daha önce savunmalarında kavramsallaştırdığı “ahlaki politik toplum” tanımına da atıfta bulunan Öcalan, bunun özgürleşen komünün adı olduğunu belirtiyor.

Yeni dönemin politik barış dilinin de bu temelde gelişeceğini vurgulayan Öcalan, yeni dönemin politik dilinin kodlarını şu sözlerle aktarıyor:

Ulus devletçiliğe dayalı kavramları terk ediyor, komüne dayalı etik ve politik kavramları esas alıyoruz. Biz komünalist olacağız bundan sonra.”

Öcalan’ın kaleme aldığı metinde, komünalizm kavramına ilişkin bazı değerlendirmeleri ise şöyle:

×Tarihsel materyalizm bir sınıf savaşı değil de, savaş da demeyeyim, komün ve devlet ikilemi biçiminde geçmiştir. Bütün tarih bundan ibarettir. Yazılı tarih özellikle. Sümer’de temeli atılmıştır, şu anda Batı’da bunun zirvesini yaşıyoruz.”

Komün, evet, belediye demektir, komün demektir ama boşaltılmıştır. İşte bugün bizim belediyelere devlet tarafından kayyım atanır, buna karşı hiç yok diyen de çıkmıyor. Bu da içinin boşaltıldığını gösteriyor.”

Aslında komün büyük bir toplumsallıktır; klandır, hatta aile bir komündür. Ama çok zayıflatılmış, içi boşaltılmış. Belediyelerin içi boşaltılmış, aşiret ve kabile kalıntıları var — onların da içi boşaltılmıştır.”

“Etik ve politik bir şeydir, hukuki bile değil. Hukuk var işte, gelişecektir, belediye kanunu. Yasada ifade bulmasını isteyeceğiz bir şart ve ilkemiz olacak. Bunun daha bilimsel ifadesi komün özgürlüğüdür.”

VARLIK SORUNU VE ÖZGÜRLÜK ÇÖZÜMÜ

Öcalan, Kürt varlığında ve sorunsallığında bir dönemin sonu olarak tanımladığı bölümde, PKK’nin mücadelesinin ortaya çıkardıklarına ve bu dönemin hangi yönde bir hamleyle sürdürüleceğine odaklanıyor.

52 yıl 1 ay 4 gün önce ‘Kürdistan Sömürgedir’ diyerek yola çıktım diyen Öcalan, bu çıkışı kendisi için büyük bir keşif olarak tanımlıyor. Bu çıkışının PKK’nin mücadelesiyle bütünleştiğini ve Kürt varlığına dair güçlü bir bilincin geliştiğini ifade ediyor.

Analizine, Özgürlük çözümü başarıldı mı?” sorusunu sorarak devam eden Öcalan, bu süreçte reel sosyalist ideolojinin ve etkilerinin yol açtığı tıkanmaların da yaşandığını belirtiyor.

Şimdi esas meselenin bu tıkanmayı aşmak ve özgürlük çözümünü başarmak olduğunu vurguluyor.

Öcalan’ın bu konudaki bazı değerlendirmeleri şöyle:

דCumhuriyetin asli kurucusu olan Kürtler, Cumhuriyet kurulduktan bir yıl sonra yok sayıldı; Kürt kimliği yasaklandı. Böylece Sümerlerden bu yana varlıkları tarihsel kayıtlarda bulunan Kürtler, Cumhuriyetle birlikte yok sayılıyor.”

“PKK bu inkârı büyük bir direnişle boşa çıkardı; Kürt kimliğini tarihsel ve toplumsal bakımdan açığa çıkardı ve dost düşmana kabul ettirdi.
Ama bu inkârın sizde yarattığı sonuçlar hâlâ tümüyle aşılmadı.”

“Bu iş sadece direnişle olmaz. Yeninin inşasında devrimci kültür, demokratik kurumların teşekkülü, demokratik ulus kurumları, inceleme-araştırma kurumları, dil kurumları kesin bir rol oynayacaktır.”

“Bunlar kapitalizmle olmaz. Kürt toplumu anti-kapitalist olmalı. Kürtler kendilerini demokratik ulus, eko-ekonomi ve komünalite üzerinden özgürleştirecek; kalıcı bir yaşamı inşa edip kesinleştireceklerdir. Bu da tabii ki inşa ve kendini var etme mücadelesi ile sağlanacaktır.”

“Dışa yönelik, dış baskıya yönelik direniş de başarıldı. PKK’nin miadını doldurmasının bir nedeni de dışa dönük direnişi başarmış olmasıdır.”

“Bundan sonra direniş ve mücadele içe yönelik olacaktır. Önümüzdeki dönem, kendini inşa dönemi olacaktır. Bu da Barış ve Demokratik Toplumu gerektirir. Şimdi bir eşikteyiz.”

Fesih meselesinin PKK için yeni tartışılan bir konu olmadığını belirten Öcalan, sorunun tek başına fesih olmadığını ve feshi olumlu ya da olumsuz yönleriyle aylarca tartışmak gerektiğini vurguluyor.

Sürecin sağlıklı gelişmesi ve sonuca ulaşması için “aceleye getirilmemesi” uyarısında bulunan Öcalan, fesih sonrasının da “hemen yeniden yapılanma olarak tanımlanmaması gerektiğini” ifade ediyor.

Şu değerlendirmelerde bulunuyor:

Çünkü sadece bir yapıdan bahsetmiyoruz. Köklü bir kişilik ve zihniyet dönüşümünden bahsediyoruz. Yeniden yapılanma en çok böyle mümkün olabilir. Bunun için de herhalde birkaç ay gerekiyor. Sürecin sağlıklı gelişimi ve sonuca ulaşması için aceleye getirmemek lazım.”

DEVLETİN “HEMEN SİLAHSIZLANDIRMA OLARAK LANSE ETMESİNE” ELEŞTİRİ

Devlet ve hükümet kanadının süreci “hemen silahsızlanma” olarak lanse etmek istediğini belirten ve bu tutumu eleştiren Öcalan, şu ifadeleri kullanıyor:

Doğrusunu biz ortaya koyacağız. Yeni bir dönem sözümüz, talebimizdir. Ama bu sadece onların istediği gibi olmaz. Bizim bu konuda hem teorik hem politik yürüyüşlerimiz oldukça olgunlaşmış, tecrübe birikimlerimiz oluşmuştur.”

YENİ DÖNEMİN SİYASİ PROGRAMI: DEMOKRATİK TOPLUM

Öcalan, kongre için kaleme aldığı metnin sonunda, yeni döneme dair perspektifine ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.

Yeni dönem perspektiflerinin, “demokratik ulus, eko-ekonomi ve komünalizm temelinde toplumun yeniden inşası” olduğunu belirten Öcalan, bunun için gerekli kavramsal ve kuramsal çerçeveyi geliştirme sorumluluklarının bulunduğunu ifade ediyor.

Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ile yanıt verdikleri devletle yürütülen diyalog sürecini ise “demokratik uzlaşma” olarak tanımlıyor.

Süreç içinde tarafların niyetlerinin farklı olabileceğine dikkat çeken Öcalan, şu değerlendirmede bulunuyor:

“Ama atılan adım veya yapılan çağrı öz olarak doğrudur.”

Demokratik toplum kavramının, kendi açılarından yeni dönemin siyasi programı olduğunu vurgulayan Öcalan, şöyle devam ediyor:

Geleceğin ideolojik temellerini, pratik programını ve stratejik-taktik boyutlarını geliştiriyoruz.

Demokratik toplumun siyaseti demokratik siyasettir.

Komünün kendisi de demokratik komündür. Bunların birbirinden ayrılması doğru olmaz. Komün toplumu demokratiktir. Güncel topluma demokratik toplum demek gerekir.

Demokratik sosyalizm de demokratik toplumculuk anlamına gelir. Devletin nasıl bir tarihi varsa, komünün de bir tarihi vardır. Komün konusu hayli dikkatimi çekiyor. Bu önemine binaen uzun uzun irdeleme gücünü göstereceğimizi düşünüyorum.”

Halkların özgür yaşamı komünle mümkündür. Ulus-devlet nasıl kapitalizm silahı ise, halkların kurucu ilkesi ve silahı da komündür. Belediyeler üzerinden de bu komünal toplum örgütlenebilir.

Teorik ve pratik olarak bu mümkündür. Ancak özenle ve gerçek bir anti-kapitalist mücadeleyle mümkündür. Kurucu kadronun kafası karışıksa, iradesi çarpıtılmışsa bu olmaz.”

BÖLGESEL VE ENTERNASYONAL SONUÇLAR

Öcalan, Türkiye ile çözüm arayışını önemsediklerini, mevcut görüşmelerin süreci bu noktaya taşıdığını ve gelinen aşamanın ve yürütülen diyalogları, “Belki de çözümün yarısı” olarak tanımlıyor.

Sürecin başarıya ulaşmasının yalnızca Kürtler açısından değil, tüm bölge için olumlu sonuçlar doğuracağına dikkat çeken Öcalan, “Burada ulaşılacak bir başarı Suriye, İran ve Irak’a da yansıyacaktır. Türkiye Cumhuriyeti için de hem kendisini yenileme, demokrasiyle taçlanma hem de bölgede öncülük yapma şansı oluşacaktır.” diyor.

Sürecin enternasyonal sonuçlar doğuracağına da işaret eden Öcalan, şu değerlendirmeyi yapıyor:

Bölge konfederalizmi mutlak bir gereklilik olarak ön plana çıkıyor. İsrail-Filistin çatışması, mezhep çatışmaları, ulus-devlet çelişkilerinin panzehiri Demokratik Konfederalizmdir.

Bu çözüm aynı zamanda yeni bir enternasyonali de gerektiriyor. Dostlarla, ertelemeden bir enternasyonal çalışması başlatmak doğru ve tarihi bir adım olacaktır.”

Benzer Haberler