Savaşın, iklim krizi, direniş… Kobanê’de, Fırat Nehri artık sadece bir yaşam kaynağı değil; suyun, toprağın ve barışın da silaha dönüştüğü bir direniş hattı. Kuruyan tarlalar, yitirilen hayatlar ve umutla örülü bir geleceğin hikâyesi…
HABER MERKEZİ – Fransız haber sitesi Reporterre, Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’na bağlı olan ve IŞİD’le mücadelede adını direniş tarihine sembol olarak yazdıran Kobanê’yi ziyaret ederek son süreçte yaşananları Kobanêlilerle konuştu.
Reporterre’de yayınlanan röportajı sizlerle buluşturuyoruz:
Fırat’ın uçsuz bucaksız maviliğinde bir şarkı yükseliyor, çevresi kurak dağlarla çevrili. 17 yaşındaki Kürt ve lise öğrencisi Armanc, balıkçı kayığında, savaşla ayrılmış iki âşığın umutsuz hikâyesini kürek sesleri eşliğinde anlatıyor.
Çocukluğundan beri kuzeni Muhammed ile birlikte, geçimlerini sağlamak için bu efsanevi nehirde balık tutuyor. Ancak Suriye iç savaşı ve iklim krizi, Kobanê’ye bir saat mesafede, meyve ağaçları, çiçekler ve tarlalarla çevrili huzurlu köyleri Boraz’daki yaşamlarını altüst etmiş durumda.
17 yaşındaki Muhammed, tuttuğu balıkları göstererek şunları ifade ediyor:
×Babamı, ağabeyimi ve annemi savaşta kaybettim, geriye sadece kız kardeşim kaldı. Yaşayabilmemiz için balık tutuyorum.
Armanc ise içini çekiyor:
×Sorun şu ki, su seviyesi o kadar düştü ki yerli balıklar, örneğin sazanlar ya çok azaldı ya da yerlerini garip yeni türler aldı.
Suriye’nin kuzeydoğusundaki Rojava bölgesinin yerel yönetimi ve halkı, Türkiye’yi yukarı havzada inşa ettiği barajlarla Fırat’ın suyunu tutmakla ve bu yolla çoğunluğu Kürt olan Demokratik Suriye Güçleri’ne (DSG) karşı yürüttüğü savaşın bir parçası olarak suyu silah olarak kullanmakla suçluyor.
Gazeteci ve iklim güvenliği araştırmacısı Peter Schwartzstein, Türkiye’nin Fırat suyunu büyük ölçüde tuttuğuna dikkat çekerek şöyle devam ediyor:
×Bunu hem kendi tarımı için, ki onlar da kuraklıktan etkileniyor, hem de Kürtlerin kontrolündeki Suriye bölgelerindeki tarım ekonomisini boğmak için yapıyor.
“Siyasi bir oyunun piyonları gibi hissediyoruz. Korkuyoruz, bombardımanların ve Türkiye destekli güçlerin tehditleri altında yaşıyoruz. Nehrin öte yakasından bize ateş açabilirler” diye anlatıyor Armanc.
Türkiye’nin başkenti Ankara’ya bağlı olan Suriye Milli Ordusu (SMO) adlı milis grubu, Aralık ayı sonunda DSG’ye karşı düzenlediği ani bir saldırı ile Fırat’ın batı kıyısında, daha batıdaki Münbiç yakınlarında kontrolü ele geçirmişti.
On üç yıldır süren Suriye iç savaşı, Ortadoğu’nun tahıl ambarı olarak bilinen ve 10 bin yıldan daha uzun bir süre önce Bereketli Hilal bölgesinde tarımın doğduğu bu geniş tarım ovasını derinden etkiledi.
“Bombardımanlar ve mühimmatların neden olduğu zehirli maddeler yüzünden doğanın nasıl değiştiğini, bitkilerin zayıfladığını ve verimin düştüğünü kendi gözlerimle görüyorum” diyor Borazlı çiftçi Najah Hüseyin Abroush, içini çekerek.
Eline bir avuç kurumuş toprak alıyor, parmaklarının arasında un gibi dağılırken gösteriyor:
×Eskiden bu mevsimde buğday belime kadar gelirdi, şimdi sadece birkaç santimlik filizler var. Bahçelerde eskisinin yarısı kadar meyve alıyoruz ve artık kalitesiz hibrit tohumlara ve pestisitlere bağımlı hale geldik.
Fırat Nehri kıyısındaki su pompalama istasyonları savaş sırasında bombalandığı için, Najah artık yer altı kuyularından çıkan tuzlu suyu kullanmak zorunda. Ayrıca, Fırat çevresindeki son çatışmalar nedeniyle bölge kuşatma altında. Bu yüzden dışarıdan tohum ya da tarım ekipmanı temin edemiyor.
Boraz’daki diğer çiftçilerle aynı duyguları paylaşan Najah, bir zamanlar cennet gibi olan bu toprakların nasıl yıkıma uğradığını anlatıyor. Pek çok insan tarlalarını terk edip kaçmak zorunda kalmış.
KUŞATMA ALTINDAKİ ŞEHİR: KOBANÊ
Zira Kobanê ve çevresi, savaş boyunca birçok çatışmanın ön cephesi oldu. Eylül 2014 ile Ocak 2015 arasında IŞİD kuşatmasına direnen şehir, bu şiddetli çatışmanın izlerini hâlâ taşıyor. Yüzlerce Kürt savaşçı ve sivil bu direnişte hayatını kaybetti. Şehri yeniden inşa etmek için, Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi ve sivil toplum tarafından büyük çaplı konut ve çevre projeleri hayata geçirildi.
Kobanê Çevre Dairesi Eşbaşkanı ve Borazlı olan Aref Bali ise, “Kobané’nin doğası savaş nedeniyle çok ağır zarar gördü. Biz de çiftçilerimizi desteklemeye, ormanları ve parkları yeniden ağaçlandırarak, fidanlıklar kurarak biyoçeşitliliği yeniden kazandırmaya çalışıyoruz” diyor.
Ne var ki bu projeler, Türkiye’nin saldırıları nedeniyle askıya alındı.
×Kamu altyapılarımıza sistematik olarak saldırdılar, biz sadece bir kavşağa yeşillik diktiğimizde bile hedef alındık.
HALK BELEDİYECİLİĞİ DOĞAYA UYUMLU PROJELER ÜRETİYOR
Daha da kötüsü, Kobanê’ye bir saat mesafedeki Tişrin hidroelektrik santraline düzenlenen bir Türk hava saldırısı nedeniyle, Ekim 2023’ten bu yana tüm bölge karanlığa gömüldü. Ziyaretimizden yalnızca birkaç gün önce elektrik yeniden sağlanabilmişti.
“Bu süre boyunca halk, sağlığı ciddi şekilde tehdit eden son derece kirletici dizel jeneratörler kullanmak zorunda kaldı” diye ekliyor Aref Bali. Elektrik yeniden verilmiş olsa da birçok jeneratör hâlâ kullanılmaya devam ediyor ve zehirli siyah dumanlar salıyor.
×
TIŞRİN BARAJI: SAVAŞIN SİNİR UCU
2013’ten bu yana Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) denetiminde olan Tişrin Barajı, Suriye savaşının son cephe hattına dönüşmüş durumda. SMO’nun saldırıları sırasında bu Türkiye destekli gruplar geri püskürtüldü. Hava saldırısıyla tehdit edilen baraj, yüzlerce Kürt sivilin protesto amacıyla akın ettiği bir direniş alanına dönüştü. Ocak ayında konvoylarına yönelik bir SİHA saldırısında yaklaşık yirmi kişi hayatını kaybetti. Human Rights Watch, bu saldırıyı Türkiye tarafından gerçekleştirilen bir savaş suçu olarak nitelendirdi.
Reporterre Nisan sonlarında baraja gittiğinde, bombalanmış araçlar hâlâ oradaydı. Yanlarında ise halk direnişini ve çatışmalarda yaşamını yitiren YPG savaşçılarını selamlayan duvar yazıları göze çarpıyordu.
Baraj çevresinde hâlâ yüzlerce sivil bulunuyordu. Aralarında, Kobanê’ye 400 km uzaklıktaki Kürt kenti Girke Legê’den gelen bir kadın grubu da vardı.
51 yaşındaki Şerife şöyle anlatıyor:
×Tehlikeye rağmen gönüllü geldik. Bu savaşa karşı çıkmak, barışçıl biçimde direniş göstermek ve Türkiye’nin bir kez daha bu barajı ve tüm bölge halkları için yaşamsal öneme sahip olan Fırat’ı yok etmesini engellemek için buradayız.
Ardından arkadaşlarıyla birlikte Kürtçe ve Arapça direniş şarkıları söyledi.
O zamandan bu yana, Suriye’nin yeni Hükümet Başkanı Ahmed El-Şara, SMO ve DSG arasında bir anlaşmaya varıldı. Bu anlaşma, sivillerin evlerine dönmesine ve baraj çevresine Suriye hükümetine bağlı ve ABD’li askerlerin konuşlanmasına olanak tanıdı. Bu da bölgenin bir nebze olsun istikrar kazanmasını sağladı.
Peter Schwartzstein ise yaşanılanları şöyle dile döküyor:
×Tişrin Barajı ve Fırat Nehri, hem tarımın sulanması hem de elektrik üretimi açısından Suriye ekonomisinin belkemiğini oluşturuyor. Çiftçilerin sektörü yeniden inşa edebilmesi ve savaş öncesi seviyeye taşıyabilmesi için ciddi bir anlaşmaya ihtiyaç var. Bu da ancak devasa yatırımlar ve anlaşmaya riayet etme iradesiyle mümkün olabilir. Ama şu aşamada bu daha çok bir iyi niyet temennisi gibi duruyor.
Bölge halkı ise, yaşadıkları acı deneyimlerden ötürü hâlâ temkinli ve kaderin kötü oyunlarına alışkın.
Boraz köyünün, Fırat Nehri kıyısındaki tarım arazileri, iç savaş nedeniyle ağır şekilde etkilenmiş durumda.