Ümraniye’nin Topağacı Mahallesi’nde “Yüzyılın Dönüşümü” adı altında yürütülen rantsal dönüşüm sürecine karşı, mahalle sakinleri sokakta. Çevik kuvvet marifetiyle elektrik ve sular kesildi, gözaltılar var.
HABER MERKEZİ – 2024’ten bu yana diken üstünde yaşayan Topağacı sakinleri dün polisle karşı karşıya geldi. Ümraniye’nin Topağacı Mahallesi’ne altyapıyı kesmek için iş makineleri ve çevik kuvvet eşliğinde ekipler girdi. Elektrik, su ve doğalgazın kesilmesi planlanıyordu.
AKP bu müdahalenin “Yüzyılın Dönüşümü” projesi kapsamında olduğunu ileri sürüyor ama mahalle sakinleri için bu bir mülksüzleştirme ve barınma hakkına saldırı ve rantsal dönüşüm.
Polislerin mahalleye girişine tepki gösteren yurttaşlar, müdahaleyle karşılaştı ve çok sayıda kişi gözaltına alındı. Sosyal medyada yapılan canlı yayınlarda, “Zorbalığa boyun eğmiyoruz. Bakanlık bizi muhatap alana kadar direnmeye devam edeceğiz” diyen mahalle halkı, dayanışma çağrısı yaptı.
×HIZLI KENTLEŞME VE YENİ ÜMRANİYE
Ümraniye, 1960’ta Organize Sanayi Bölgesi olarak planlandığında yoğun göç aldı ve İstanbul’un en hızlı kentleşen ilçelerinden biri hâline geldi. Köy ve yöre geleneklerinin hâlâ görülebildiği bu ilçede 2004’te Belediye Başkanı Hasan Can döneminde ekonomik dönüşüm hız kazandı. İş merkezleri ve bankaların açılmasıyla Ümraniye, Anadolu Yakası’nın finans merkezi oldu.
Belediyenin verilerine göre ilçedeki toplam yapı stokunun yüzde 64’ü son 14 yılda inşa edildi; günümüzde daire ve dükkânlardan oluşan 320 bin yapı bulunuyor. Yani 200 bin yeni yapı bu son 14 yılın hikayesi. Ümraniye inşaat ruhsatı verme açısından Türkiye genelinde ilk sıralarda yer alıyor.
Topağacı Mahallesi’nde yaşananlar, 2018’deki imar affıyla başlayan bir mülksüzleştirme sürecinin parçası. 2021’de bazı hak sahipleri belediyenin sunduğu sözleşmeleri imzaladı, ancak kısa süre sonra projeler iptal edildi ve sözleşmeler tek taraflı feshedildi. Mart 2024’te mahalle rezerv alan ilan edildi.
VATANDAŞIN BARINMA HAKKI NE OLACAK ?
Bir gecede rezerv alan ilan edilen Topağacı’nda Haziran ayında işaretlenen evlerin elektrik ve suları kesilince mahalleli sokağa döküldü. Mahalle sakinleri, kentsel dönüşümün hak sahiplerinin değil, müteahhit firmaların yararına yapıldığını söylüyor:
“Sözleşmede hak sahiplerinin yararına tek bir madde yok. Anayasal barınma hakkımız elimizden zorla alınmaya çalışılıyor.”
×Yeni plan kapsamında 174 bina yıkılacak, yerine 1174 konut ve ticari alan yapılacak ve toplam 109 bin metrekare satılabilir alan öngörülüyor. Belediye verilerine göre şimdiye dek 73 yapı (89 bağımsız birim) yıkıldı.
Hanife Hızar ve Muazez Ambarcı gibi mahalle sakinleri, çilingirle kapılarının açıldığını, elektrik ve doğalgazın kesildiğini, içerideki eşyaların alındığını ve sağlıklarının ciddi şekilde etkilendiğini aktarıyor. Hızar ayrıca bazı yetkililerin hileli imza topladığını ve insanları tehdit ederek sözleşmeye zorladığını söylüyor.
HUKUKSUZLUK DİZ BOYU: MAHALLE SAKİNLERİNİ KENTİN ÇEPERİNE SÜRÜYORLAR
×Bu süreç, yalnızca fiziksel bir yıkım değil, mülksüzleştirme ve dışlanma örneği olarak değerlendiriliyor. David Harvey’in “mülksüzleştirme yoluyla birikim” kavramına göre, mevcut toplulukların yerinden edilmesi ve mülklerinin el değiştirmesi, kentsel alanın sermaye lehine yeniden düzenlenmesinin aracı hâline geliyor. Topağacı sakinleri, mekânsal, ekonomik ve toplumsal açıdan dışlanıyor.
İlçede işçi, emekli ve asgari ücretle geçinenlerin yoğunluğu dikkat çekiyor. Hak sahipleri, dairelerin ne zaman teslim edileceğini bilmediğini, 30-35 bin liralık kiraya karşılık aylık 5 bin 500 lira kira yardımı ile nasıl baş edeceklerini soruyorlar.
Bir başka sorun ise mahallede tam olarak ne yapılacağının bilinmiyor oluşu. Evler yıkılıp yeniden sağlam evler mi yapılacak, ev sahipleri evlerine kavuşabilecek mi yoksa basında yer aldığı kadarıyla ticaret merkezine dönüştürülüp, mahallenin profili mi değiştirilecek? Şimdiye kadar yaşanan hukuksuzluklar, mevcuttaki halkın yerinden edileceğine işaret ediyor.
MÜLKSÜZLEŞTİRME VE DIŞLANMA
Çünkü kimi yetkililerin hileli imza topladığı ve insanları tehdit ettikleri belirtiliyor:
דTelefonla arayıp tehdit ettiler: ‘Eviniz rayiç bedelle satılacak, kırsal bölgelere gönderileceksiniz.’ İnsanlar korkudan imza attı. Bunca sene bedava oturduğumuz iddia ediliyor ama herkes çalıştı, evini yaptı. Belediye başkanının istifasını istiyoruz, hakkımızı yedirmeyiz.”
Topağacı’nda yaşananlar, İstanbul’da kentsel dönüşüm projelerinin mülksüzleştirme yoluyla birikim ve mekânın sermaye lehine yeniden düzenlenmesi süreçlerinin yerel bir yansıması olarak okunabilir. Mevcut mahalleli yerinden edilecek ve mülkleri el değiştirerek, kentsel alanın piyasa değerini artıran bir araç haline dönüşecek.
Halk sadece evlerinden değil, toplumsal ve ekonomik yaşam da dışlanmış olacak. Mesele sadece bir mahalle tartışması değil, İstanbul’un hızlı kentleşme ve sermayeleşme süreçlerinin bireyler ve topluluklar üzerindeki somut etkilerini gösteren bir gasp vakası olarak orta yerde duruyor.